AYŞE ÖZYILMAZEL
Adamı serseme çevirmek, bir kadının ilk görevidir. Adamın aklını alacaksın, sonra ne istersen yaptırırsın. Yani öyle öğütler çok bilen kadınlar. Öğütlerler de biz o 'akıl alma' işini bir türlü beceremedik gitti. Aslında 'üşendik' yani, 'Ne gerek var?' dedik, 'Tarzım değil' çektik.
Oysa ki 'aşkım' dediğin böyle 'aşkım' oluyor. Vakti zamanında ilişki yazarı İlhan Uçkan; "İlişkinizi şansa bırakmayın, ipleri elinizde tutun" demişti de dinlememiştik. (Sahiden İlhan Uçkan'a ne oldu?) Misal gelin şu fotoğrafa; resmen ablaların dediklerinin kanıtı, bir erkeğin aklını alma anıtı.
O dişiler dişisi leopar duvar, o altın köşeli yatak başı, o yatak başına tutturulmuş altın simli cibinlik, o yastığı yorganı çiçek desenli nevresim takımı... Sonra kocanın kucağına oturtulmuş altın tepsi, tepsinin üstündeki altın yaprakların sardığı, altın kaşıklı Ajda çay bardağı, tam yanında şovunu yapan tombik altın demlik, demliğin bize göre solundaki saf ve temiz iki dilim bildiğin beyaz ekmek, ekmeklerin arkasındaki çocuksu rafadan yumurta, yumurtanın yanında nevresimle kardeş, çiçek desenli, yılbaşı çiçekli vazo, tabakta dilim dilim salatalıklar, domatesler...
Ve yatakta atletiyle yeni uyanmış, uzun zamandır hipnotize bir adet 'aşkım'.
Şimdi bütün bunlar olabilir mi? Olabilir. Yani neden olmasın? Erkek atlet giyer mi? Neden giymesin? Herkes canı ne isterse onu giysin. Ve fakat şu poza ve bu fotoğrafın cümle âleme servis edilmesine bir erkek razı geliyorsa eğer; o erkek çoktan kaldırmıştır kollarını, teslim olmuştur.