Nilgün Belgün'ün 500'üncü oyun gecesinde, Gülben Ergen'le noktaladığı evliliğinin sonrasında fırtınalı günler yaşayan Erhan Çelik'le ayaküstü sohbet ettik. Olayı deşmedim, malum konuyla ilgili tek bir soru sormadım. Çünkü 'yeri' değildi.
Magazinde en çok takıldığım nokta, ünlülerin 'yerli yersiz' sıkıştırılması. Örneğin; kadıncağız bir sanat etkinliğine katılmış. Maksat evsahibi sanatçıyı onore etmek, öne çıkarmak. Ama etrafını kuşatan magazinciler sürekli yeni sevgilisini sorup durmakta. Ya da ünlü adam, minik evladıyla çocuklar için düzenlenmiş bir etkinliğe katılmış. Magazin muhabirleri, çocuğunun yanında eski eşiyle ilgili en mahrem soruları soruyor. Bunlara şiddetle karşıyım. Özel hayatla ilgili bir röportaj yapacaksanız; randevu alır, buluşur, dilediğinizi o 'steril' ortamda sorarsınız. Zira bu tür 'ayaküstü' taarruzlar her türlü 'enfeksiyona' açıktır.
İşte bu nedenle Erhan Çelik'e sadece "Her şey yolunda mı?" diye sordum. "Evet ama artık habercilikte yokum. Beni bir daha asla haber masasında göremeyeceksiniz" dedi. Hem şaşırdım, hem de üzüldüm. Çünkü onu ta Kanal 7 günlerinden beri dikkatle takip ediyor ve anchor masasına yakıştırıyordum. Başarılı bir haber spikerinin, özel hayatına ait bir 'talihsizlik' yüzünden haberden uzaklaşması içimi acıttı. "Peki ne yapacaksın?" diye sorduğumda, "Ciddi bir bilgi yarışması sunacağım. Çok yakında proje biraz daha olgunlaşır; detayları paylaşırım" dedi.
İyi bir haber sunucusunu kaybetmiş olabiliriz; umarım iyi bir yarışma sunucusu kazanmışızdır.