Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say'ın babası Ahmet Say GÜNAYDIN'a konuştu. Türkiye'nin en iyi müzikologlarından biri olan, aynı zamanda öykü ve roman alanında yayınladığı kitaplarla birçok ödül kazanan Say; oğlunun dünyaca tanınan bir piyanist olacağını öngörmediğini belirterek şöyle konuştu: "Bir baba olarak benim için önemli olan Fazıl'ı ahlaklı ve iyi bir insan olarak yetiştirmekti, öyle de oldu."
İlgi çekici bir yaşam öykünüz var. Yurt dışında eğitim gördükten sonra Türkiye'ye dönüp köylerde öğretmenlik yaptınız yıllarca...
Aydın, okumuş bir aileden geliyorum. Annem felsefe öğretmeniydi, babam da Türkiye'nin en tanınmış matematikçilerinden biriydi. İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun olduktan sonra eğitim için Almanya'ya gittim. Yurduma döndükten sonra ise Doğu Anadolu'da ilkokul öğretmenliğine başladım. Doğu'yu okuduğum kitaplardan dolayı az çok tanıyordum ama okumak başka, gidip yaşamak başka tabii. 1960'da ilkokul öğretmeni olarak oraya gidince müthiş bir yoksulluk gördüm. Şimdi değişti ama o yıllarda Türkçe bile çok bilinmiyordu.
Orhan Kemal'in tavsiyesiyle 'Bingöl Hikayeleri' kitabını da kaleme almışsınız...
Evet. Şevki Akşit sayesinde Orhan Kemal'le tanıştım. Bingöl'de yaşadıklarımı onunla paylaştım. Orhan Kemal, insani olarak bana yakınlık gösterdi ve anlattıklarımla çok ilgilendi. Bana birtakım öğütlerde bulundu, "Bunları yaz mutlaka" dedi. Beni yüreklendirdi. Edebiyatta o yıllarda Doğu'yu anlatan yayınlar da yoktu. Doğu'yu anlatan hikayelerim ilgi çekti ve ödüller aldı.
İkinci kitabınız 'Kocakurt'u da 12 Mart'ta hapis yattığınız dönemde yaşadıklarınızdan etkilenerek kaleme aldınız, değil mi?
12 Mart'ta uzun süre içeride kalmadım ama çok cezaevi gezdim çünkü cezaevlerinde yer kalmamıştı. Askeri hangarları bile cezaevine çevirmişlerdi. Gezdiğim hapishanelerden biri de Ulucanlar Cezaeviydi. Orada her tarz insanı tanıma fırsatım oldu; katili de tanıdım, hırsızı da. Ve oradaki insan tiplerinden etkilenerek bu kitabı yazdım.
Oğlunuz Fazıl Say'ın bu kadar iyi bir noktaya geleceğini öngörüyor muydunuz?
Dünyaca tanınan bir piyanist olacağını öngörmüyordum. Oğlum için öyle hayaller de kurmadım hiç. Hangi mesleği seçerse seçsin, bir baba olarak benim için önemli olan Fazıl'ı ahlaklı ve iyi bir insan olarak yetiştirmekti. Öyle de oldu. Onunla gurur duyuyorum. Fazıl'ın müthiş bir müzik kulağı olduğunu 3.5 yaşındayken sezdim. Bu sezgimi müzisyen dostum Ali Kemal Kaya'ya söyledim. Kendine göre bir yetenek değerlendirmesi yaptı ve Fazıl'ın çok yetenekli olduğunu söyledi. Ben de Fazıl'a müzik eğitimi aldırdım. Mithat Fenmen gibi çok iyi hocalardan dersler aldı. Konservatuvara girdiğinde son sınıf öğrencileri kadar piyano çalıyordu Fazıl. Konservatuvardan sonra da Alman bursu alarak yurt dışına gitti. Kendi yeteneğiyle, alnının teriyle aldı bursu. Zaten Avrupa'da onu okutacak kadar maddi birikimim yoktu.
MÜHİM OLAN YURDUMUZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Fazıl Say'ın konserine gitmesini nasıl karşıladınız?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fazıl'ın konserine gideceğini beklemiyordum açıkçası. Çünkü Türkiye'de devlet adamları klasik müziğe genelde daha mesafelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konsere gitmesinden dolayı da memnuniyet duydum.
Son yıllarda sanatçılar, aydınlar; bazı kesimler tarafından sosyal medyada lince tabi tutuluyor. Fazıl Bey için de benzer bir tavır sergilendi...
Türkiye'nin aleyhine bir tavır bu. Ortak değerlerde birlik, bütünlük çok önemli. Yurdunu sevmek, yurdun için mücadele etmek, fedakarlıkta bulunmak, bizim ortak değerimizdir. Hangi düşünceye sahip olursak olalım; hepimiz için mühim olan yurdumuz olmalıdır. Hepimiz daha iyi bir Türkiye idealinde buluşmalıyız. Atatürk, cumhuriyetimizi kurdu, biz de ülkemizi daha da yükseltmek için de elimizden geleni yapmalıyız.
84 YAŞINDAYIM SAVAŞ ÇIKSA SOKAĞA ÇIKIP ÜLKEMI SAVUNURUM
Fazıl Say, Erdoğan'ı konserinde ağırladığı için eleştirildi. Son yıllarda ülke yararına bir gelişme yaşansa bile tepki verenler var. Bu durumu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim için önemli olan insani değerlerdir. İnsani değerlerin öne çıkmasını isterim ülkem için. Yani yoksulluğun azalmasını, demokrasimizin daha da gelişmesini, her açıdan daha iyi bir ülke konumuna gelmemizi istiyorum. Türkiye sevgisiyle dolu kalbim. Bu hissimi hiç kaybetmedim. Bakın 84 yaşındayım. Ülkemde savaş çıksa veya işgale uğrasa bu yaşımda bile hiç düşünmeden ülkemi müdafaa etmek için sokağa çıkarım, savunurum ülkemi.
FAZIL ÜLKESİNE, KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKAN BİR MÜZİSYEN
Oğlunuz dünyanın dört bir yanında verdiği konserlerle, besteleriyle Türkiye'ye değer katan bir sanatçı. Bir baba olarak siz neler hissediyorsunuz?
Türkiye'nin tanıtımına önemli bir katkı sağlıyor Fazıl. Fazıl, Türkiye'yi bütün dünyada sanatıyla çok olumlu şekilde temsil ediyor. Ülkesine, kültürüne sahip çıkan bir müzisyen her şeyden önce. İstese başka ülkelere yerleşip müziğini oralarda da yapabilir ama istemiyor, istemedi de hiç. Dünyanın dört bir yanında konserler veriyor ama sonra yurduna, İstanbul'daki evine geri dönüyor. Fazıl, öncelikle Türkiye ve Türk insanı için sanatını yapıyor, çalışıyor. Ben yurtsever bir insanım. Fazıl'ı da bu hisselerle yetiştirdim.