Devlet eski bakanı ve iş adamı Cavit Çağlar, GÜNAYDIN'a konuştu. "Devlete olan tüm borcumu ödedim, bir tek Allah'a can borcum kaldı" diyen Çağlar, geriye dönüp bakmadığını ve artık kimseye kırgın olmadığını söyledi.
Çok ilginç bir yaşam hikayeniz var. Kaç yaşınızdan beri iş hayatındasınız?
8 yaşımdan beri çalışıyorum. 70'li yaşlarıma geldim, bu yaşıma kadar hep çalıştım, mücadele ettim. Zorluk görünce pes etmem. İnandığım şeylerden beni kimse alıkoyamaz. Babamı erken yaşta veremden kaybettim. Babamdan sadece 13 bin 187 lira kaldı. O parayı da annem bana sermaye olarak verdi. Ben de ticarete atıldım. Türkiye'nin en büyük sanayi grubunu kurdum. İş hayatında zor dönemler de atlattım. 1999'da bankama el kondu. Devlet o dönemde el koymayıp yaşatabilirdi çünkü 26 bin kişi çalışıyordu. Keşke yaşatılsaydı. Bankama el konduktan sonra 700 yılla yargılandım ve 9.5 ay hapis yattım. Devlete olan tüm borcumu ödedim. Bir tek Allah'a can borcum kaldı. Geriye dönüp bakmıyorum artık, kimseye kırgın da değilim. Devlete küsemezsiniz, bu ülke bizim. Devletin menfaatleri benim için her şeyin önündedir.
PUTİN VE ERDOĞAN BİRBİRİNE BENZİYOR
Türkiye-Rusya arasında yaşanan uçak krizinin çözülmesinde aktif bir rol üstlenmiştiniz. Putin size ödül de verdi...
Putin iyi bir dostum. 1992'de Demirel'le beraber Yeltsin ile görüşmüştük. O zamandan beri hem Putin'i, hem de Dağıstan eski cumhurbaşkanı Ramazan Abdulatipov'i tanırım. İlişkilerimizi koparmadık. Krizin çözülmesi için de elimden geleni yaptım. Bu benim vatani görevimdir. Uçak krizinin çözülmesi, bölgenin barışı açısından da son derece önemliydi. Putin ve Cumhurbaşkanımızın barış arzusu olmasaydı bu kriz asla çözülemezdi. Uçağı FETÖ düşürdü. Türkiye ile Rusya'yı savaşa sokmak istediler ve FETÖ'yü de maşa olarak kullandı dış güçler. Aramızı açmak isteyenler bunu başaramadı. Putin iyi bir Türk dostu ve sözüne güvenilecek biri. Tıpkı Erdoğan gibi, Putin de verdiği sözü tutan bir lider. İkisi de benzer karaktere sahip. Cumhurbaşkanımız Türkiye ve bölgemiz için şans, çok iyi bir lider. Benim için dünyada şu anda iki güçlü lider var; biri Erdoğan, diğer de Putin. Putin de güçlü ve karizmatik. Sert görünüyor ama sempatik. Rusya, her geçen gün ağırlığını artıran bir ülke. ABD başta olmak üzere birçok yerden ambargo yemesine rağmen bana mısın demiyor ve gücünü artırıyor. Bu Putin'in başarısı.
Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi satın almasını ve sonrasında yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz istediğimizde Amerika Patriot'ları satmadı. Şimdi de kusura bakmasınlar ama hiçbir şey söylemeye hakları yok. Türkiye S-400'leri alarak çok doğru bir hamle yaptı. Bizim kendimizi savunmak en büyük hakkımız. NATO beni savunmuyor ki. Toprağımızı nasıl koruyacağız peki? NATO üyesi Amerika neden PKK uzantılarına sürekli silah veriyor? Bunun cevabını versin NATO önce. Cumhurbaşkanımız çok doğru bir strateji izliyor. Milli bir lider. Demirel benim manevi babamdı, liderimdi. Şimdi de Erdoğan benim liderim. Eskiden bizim dönemimizde siyasetçiler olarak ürkerdik, 'Aman Amerika bir şey söylemesin' diye. Bakın Erdoğan'a nasıl dik duruyor Amerika karşısında. Gurur duyuyorum onunla. Amerika her bakımdan sınıfta kaldı. FETÖ'yü hâlâ muhafaza ediyor. 15 Temmuz'un da içindeydi. ABD tutuklandığımda benden sığınma talep etmemi istediler. Ben kabul eder miyim bunu?
ZARRAB GİBİ İTİRAFÇI OLMAMI İSTEDİLER
ABD niye sığınma talep etmenizi istedi?
Türkiye aleyhine konuşup benim Amerika'ya sığınmam için talepte bulunmamı istediler. 'Türkiye'de özgürlük yok, haklarımı elimden aldı devlet, asimilasyona maruz kaldım ve bu yüzden de bankama el konuldu' diye açıklama yapmamı istediler. Böyle açıklama yaparak itirafçı olmamı istediler. Eğer onların isteklerini kabul etseydim bir süre içeride tutup beni serbest bırakacaklardı. Ben asla böyle bir şeyi kabul etmedim. Milli bir adamım. 13 gün hapse attılar beni, sonra mahkemem oldu. Mahkemede ülkeme teslim edilmek istediğimi söyledim. Türkiye'ye iade edildim, 9.5 ay hapis yattım ve sonra da tüm davalarımdan beraat ettim. Bakın; Amerika Zarrab'ı Türkiye aleyhine konuşturup serbest bıraktı. Eski bakan olduğum için Amerika benim de Zarrab gibi Türkiye aleyhine konuşup, itirafçı olmamı istedi. Bunu şiddetle reddettim. Hakan Atilla da ülkesini satmadı. O da çok dik durdu ABD'ye karşı. Türkiye'nin kalbinde ayrı bir yere sahip şimdi.
Bursaspor'un da bir süre başkanlığını yaptınız...
Bursa'nın ve Bursaspor'un yeri bende ayrı. 13 yıl hizmet ettim. Beş yıllık başkanlık yaptım. Sıfır borçla bıraktım kulübü. Şimdi kulüpler borç içinde. Devlet destek oluyor ama bu borçla da devam edemezler. Hiçbir başkan kulüpleri borçlandırıp gitmemeli. Bizim zamanımızda kulüplerin geliri de çok yoktu. Çoğu zaman kendi paramı harcıyordum kulüp için.
ÇİLLER'E GÜVENMİŞTİK AMA O DYP'Yİ BİTİRDİ
DYP'de uzun bir süre siyaset yaptınız. Siyaseti kaç yılında bıraktınız?
1999'da siyaseti bıraktım. Demirel'le çok uzun yıllar çalıştım, Çiller'le de bir süre siyaset yaptım. Ama Çiller'le kanım uyuşmadı. Çiller'e büyük umutlar bağlamıştık ama maalesef başarılı olamadı. Bir kadın olarak başarılı olmasını çok isterdim. Biz ona DYP'i iktidar partisi olarak verdik ama partiyi bitirdi ne yazık ki. 1990'larda bizim takım yani siyasetçiler de kötü bir kapanış yaptı. 2002'de Erdoğan ile yeni bir döneme girildi. Yıllarını siyasete vermiş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; Erdoğan çok özel yeteneklere sahip bir lider. Onun yerine geçecek kimseyi de göremiyorum Türkiye'de.
HAPİSTEN ÇIKANA KADAR EŞİM EVİN PERDELERİNİ HİÇ AÇMAMIŞ
Siyaset yaparken ailenize vakit ayırabiliyor muydunuz?
Hayır. Çocuklarımın büyüdüğünü bile göremedim. En büyük sıkıntım buydu. Demirel'le birlikte yurt içinde ve dışında hep ziyaretlerde oluyordum. Eşim bu konuda hep destek oldu. Çocuklarımla hep o ilgilendi, çok fedakardı. Hakkını ödeyemem. 50 yıllık evliyim. Bir gün bile çocuklarımızın yanında kavga etmedik. Birbirimizi her açıdan tamamlayan bir çift olduk. Aile olmak çok önemli. İhtiyacı olan herkese elimizden geldiğince yardım etmeye çalışırız ikimiz de. Para bir yere kadar, önemli olan maneviyat. Mesela ben hapis yatarken eşim ve çocuklarım Yeniköy'deki evde kalıyorlardı. Ev Boğaz kenarında. Çocuklara 'Babanız hapiste dört duvar arasındayken biz Boğaz manzarasına karşı oturamayız' deyip tüm pencerelere siyah perde taktırmış. Ve o perdeleri de ben hapisten çıkıncaya kadar hiç açmamış. Böyle derin maneviyatı olan bir eşim var, çok şanslıyım.
DEMİREL'İ ÖLEN BABAMIN YERİNE KOYDUM
Süleyman Demirel'le çok özel bir ilişkiniz vardı...
Hep yanındaydım onun. Sadece son 10 gün hastanede yatarken onu göremedim çünkü onu yatarken görmemi istememişti. Her sabah kahvaltıyı beraber yapardık. Demirel olmasaydı siyasette olamazdım. Demirel'i ölen babamın yerine koydum. Çok büyük bir insan ve güçlü bir liderdi. Türkiye'nin gelişimine büyük katkı sağladı. Özal da öyle. Erdoğan ise Türkiye'yi çok daha hızlı bir gelişim sürecine soktu. Artık dünyada olan her şeye Türkiye'de de ulaşabiliyoruz. Eleştirmek kolay ama hakkını da vermek gerekiyor. Terörle ülkemizin bu gelişimine sekte vurmak isteyen ülkeler var ama başaramazlar. Biz her bakımdan çok güçlü bir ülkeyiz. Bakın dolar üzerinden bile dış güçler ne oyunlar oynamaya çalışıyor. Amerika da, Avrupa da bu işin içinde. Dış sermaye grupları ülke ekonomimiz üzerine bir sürü manipülasyon yapıyor. Bunları aşacağız. Benim bakanlık dönemimde de benzer ekonomik oyunlar oynanmıştı. Bir gecede faizler alıp başını gitmişti.