Usta yönetmen Erden Kıral, GÜNAYDIN'a konuştu. Sinema işletmecileriyle yapımcılar arasındaki bilet krizine değinen Kıral, "Devletin bu sorunun çözümü için harekete geçmesini çok doğru buluyorum" dedi.
Osman Seden ve Yılmaz Güney gibi değerli yönetmenlerle çalışmak sizin sinemanızı nasıl etkiledi?
Osman Seden okulunda yetiştim. Sinemada bir çırak, ustası gibi film yapmıyorsa, o usta çok büyüktür. Osman Seden de benim kendi yolumu bulmama yardım etmiştir. Kalıplar ve klişeler yerine özgünlüğümü kazandım. Kendi sinemamı kurmayı başardım. Ben akademik eğitimin önemine inanırım ama asıl okul setlerdir. Mesela 'Çalıkuşu' filminde sinemaya dair birçok şeyi öğrendim. Yılmaz Güney'le de ilk 'Krallar Kralı' film setinde tanıştım. Hatta o filmin çekimleri sırasında zorluklar yaşadım ve sinema yapmamaya karar vermiştim. Yılmaz beni yolumdan çevirdi, kararımdan döndürdü. Yılmaz, o tarihi müdahaleyi yapmasaydı belki bugün sinema yapmıyor olacaktım.
28 YIL BENDEN ÇOCUĞUNU KAÇIRDILAR
Sinema yaşamınız Türkiye'nin siyasal değişiminden de yakından etkilenmiş. Mesela 'Bereketli Topraklar Üzerinde' filminiz 28 yıl sonra vizyona girebildi...
Film, 12 Eylül döneminde yasaklandığı için Türkiye'de gösterime giremedi, yurtdışına kaçırıldı. 28 yıl çocuğumu kaçırdılar benden diye bakıyorum. Filmi buldum, fakat sesleri yoktu. Ses için kendim ödeme yaptım. İKSV'nin de çok katkısı oldu filmin vizyona girmesi için. Senaryoyu Tuncel Kurtiz'le birlikte yazdık. Filmin ortağıydı Tuncel aynı zamanda. 'Pehlivan Ali'yi Tuncel'in önerisi ile Yaman Okay oynadı. Aslında o rolü Tarık Akan çok oynamak istemişti ama Tuncel daha önce birkaç filmde oynadıkları için Tarık ile bu filmde oynamak istemedi. Bu filmden sonra çektiğim 'Hakkari'de Bir Mevsim' de yasaklandı. İki filmim de yasaklanınca ben de Almanya'ya gittim. Gönüllü mültecilikti benimki. 14 yıl Almanya'da iyi koşullarda sanatımı devam ettirdim. Koşullar ne olursa olsun sinema yapmaya devam ettim. Bir yönetmen film yapmak için yaşar. Zor dönemlerimde dahi umudumu yitirmedim. Bu yüzden film çekmeyi sürdürüyorum. Yaptığımız filmler insanlara dokunmalı, soru sormalı. Halktan yana sinema yapıyorum. Salon sanatçısı olmadığım için dertleri olan filmler yaptım. 'Hakkari'de Bir Mevsim'de bir arada yaşama mesajı vermiştim. İnsanlar aynı dili konuşamasalar da birlikte yaşayabilirler. Biz bir arada yaşayabiliriz. Uzlaşma, zekanın en yüksek biçimlerinden biridir. Bunu becerebilmek çok önemli. Birlik çok önemli.
Türk sinemasının geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Umutluyum. Başta oyuncularımızdan çok umutluyum. Birçok festivalde jüri üyeliği yaptığım için de iyi biliyorum, çok yetenekli oyuncularımız var. Yönetmenlerimiz de öyle. Çok iyi filmler yapılıyor. Ama sadece kar amacıyla yapılan filmler de olmuyor değil. Sinemada özgün olmak çok önemli. Bunu yakalayabilen sinemacılar başarılı işler çıkarıyor.
Beğendiğiniz oyuncular var mı?
Nurgül Yeşilçay ve Tülin Özen çok yetenekli. Tansu Biçer, Serdar Orçin'i çok beğeniyorum. Kıvanç Tatlıtuğ'un da oyunculuğu başarılı; yetenekli ve iyi bir şeyler yapmak için çırpınıyor. Görüyorum yaptığı işleri, prodüksiyondaki eksiklikleri gidermek için bile çaba sarf ediyor. Kendini geliştiriyor sürekli.
GEÇMİŞTE DE BENZER SORUNLAR OLDU
Sinema işletmecileri ile yapımcılar arasında bir süredir gelir dağılımı üzerinden gerilim yaşanıyor. Ne düşünüyorsunuz?
Kitlesel sinema yapanlarla işletmeciler arasında geçmişte de benzer sorunlar yaşanmıştı. Ben bağımsız sinemayı temsil edenlerden biriyim. Biz salon bulmakta zorlanıyoruz. Dağıtımcıların anladıkları tek dil ticari çıkardır. Sanat eserini meta olarak gören bir anlayışla savaşmak çok zor aslında. Devletin bu sorunun çözümü için harekete geçmesini çok doğru buluyorum. Yıllarca Türkiye Sinema Konseyi Başkanlığı yapmış biriyim. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan başbakan olduğu yıllarda bizlerle toplantı yapmıştı, görüşlerimizi almıştı. Sonra da Kültür Bakanlığı ile birlikte iyi bir yasa taslağı hazırlamıştık. Şimdi Meclis'e sunulan yıllarca emek verilerek hazırlanan bu yasa taslağıdır. Umarım bu yasa hazırlandığı gibi Meclis'ten geçer. Bu yasa ile sorunun çözüleceğine inanıyorum. Meclis'e gelecek olan sinema yasasına geçiş yasası diye bakıyorum. Daha sonra üstünde revize yapılabilir. Mühim olan böyle bir yasanın Meclis'e gelmesi.
Yeni projeniz var mı?
Refik Halit Karay'ın 'Sus Payı' hikayesini sinemaya uyarlıyorum. Orta yaşlı bir adamla genç bir kızın aşkını anlatıyor. Büşra Develi başrolde oynayacak. Mayıs'ta Bursa'da çekimlere başlıyoruz. Benim gibi bağımsız sinema yapanlar için bütçe bulmak önemli. Bütçeyi ayarlamaya çalışıyorum. Şunu da belirtmek isterim ki; Kültür Bakanlığı bağımsız sinemacılara büyük destek veriyor. Özellikle ilk filmini yapan bağımsız sinemacılar bu sayede filmlerini tamamlayabiliyorlar. Kültür Bakanlığı Kurulu'nu genel olarak sektördeki insanlardan oluşuyor. Sinemada adına bu Kültür Bakanlığı'nın bu desteğini çok önemli buluyorum.
BENİM SİNEMA ŞEVKİMİ KIRAN KİŞİ YILMAZ GÜNEY
Yılmaz Güney, sizin sinema hayatınızda önemli bir dönüm noktası oldu...
Evet. Sinemaya devam etmem için beni ikna etti ama yıllar sonra sinema şevkimi kıran da kişi oldu. 'Yol'u çekerken 26 gün sonra işime son verdi. O bir Yılmaz Güney filmi yapmak istiyordu ama ben kabul etmedim. İşime son verince sinema hayatımın bittiğini düşünmüştüm. Ama 'Hakkari'de Bir Mevsim'i çektim. Paris'te yaşarken beni arayıp tebrik etti, helalleştik. Son konuşmamızdı onunla.
BUGÜNE KADAR HİÇ PROPAGANDA FİLMİ YAPMADIM
'Hakkari'de Bir Mevsim' filminiz çok ödül de aldı yurtdışında...
Böyle filmler bir daha kolay kolay yapılamaz çünkü o ruh yok artık. Yılmaz Güney, 'Yol'la Türk sinemasına yurtdışı kapısını araladı. Ben de bu filmimle kapıyı daha da açtım. 80'lerde sinemamız birçok ülkede vizyon görüyordu, seviliyordu. Çünkü toplumsal filmler yapıyorduk. Sinemada gerçekçi olmak önemli. Filmlerle devrim yapamazsınız, sadece var olana itiraz edersiniz. Bugüne kadar sinemada hiçbir ideolojiye bayrak sallamadım, propaganda filmi yapmadım. İdeolojilere bayrak sallayan filmlerin toplum üzerinde etkili olduğuna inanmıyorum. Sinemamda insanı ve toplumu gerçekçi dille anlatmaya çalıştım.
MURAT HAN DOĞRU BİR TERCİH DEĞİLDİ
Sinemaya dair 'keşke'leriniz var mı?
Genel olarak yok ama 'Vicdan' filminde Murat Han doğru bir tercih değildi galiba. Nurgül Yeşilçay da, Tülin Özen çok başarılı oyuncular. Senaryo dışında rollerini geliştirmek için uzun süre doğaçlama çalışmışlardı. Bir de keşke Tarık Akan'ı Tuncel'in kararına rağmen oynatsa mıydım diye düşünürüm hala. Filme hava katardı. Ama Yaman daha çok oturdu karaktere. Tarık Akan da her zaman bir star havası vardı. Mesela 'Kanal' filminde acemi bir kaymakamı oynaması gerekiyordu ama starlık havasından dolayı bunu çok yansıtamamıştı perdeye. Yine de çok severim Tarık Akan'ın oyunculuğunu.