Youtube'un sevilen kanallarından Bi' Başka'ya konuk olan Erdem Yılmaz, çocukluğundan, oyunculuk kariyerine uzanan hikâyesini anlattı. Hiperaktif bir çocuk olan Erdem Yılmaz'ın ailesi 'fazla enerjisini' bin bir türlü kursla kesmeye çalışırken Yılmaz, kendini tiyatroda buldu. İlk kez 13 yaşındayken yuttuğu sahne tozu onu bu günlere getirdi. Şimdilerde günlük yayınlan bir dizi ile ekranda.
Nasılsın? Nasıl gidiyor hayat?
Urla'dayız şu an çekimlerden dolayı. İstanbul'da doğup büyüyen biri olarak İzmir'e adapte olmaya çalıştım bir süre tabii. Oraya alıştığım için şimdi burası biraz farklı geliyor. Temmuzdan beri İzmir'deyim. Yoğun tempoda çalışıyoruz.
Canın kaos istemiyor mu? :)
İstiyor arada. Yaşadım daha demin işte buraya gelirken :)
Günlük dizide oynamanın avantajları/dezavantajları nedir sence? Süreç yormuyor mu seni?
Bizim çekim mekânlarımız birbirine çok yakın. Trafik anlamında çok ciddi bir zaman tasarrufumuz oluyor. Ekip de birbiriyle çok uyumlu. Keyifli bir atmosferimiz var. Yapımcımız, yönetmenimiz, ekip arkadaşlarımız birbiriyle iç içe. Zaman anlamında çok hızlanmaya başladık. İş oturdu. Herkes birbirine alıştı, rollerimize alıştık. Bu yüzen çalışma tempomuz ilk zamanlardaki kadar yoğun değil.
Kırık Hayatlar'da Çınar karakterine hayat veriyorsun. Hem diziden hem karakterinden hem de projenin nasıl geliştiğinden sana geldiğinden bahseder misin?
Kırık Hayatlar, birbirini çok seven ama kavuşamayan 2 insanın hikâyesi olarak başlamıştı. Ama bu süreçte de çok başka hikâyeler dönüyor tabii etrafta. Çınar çok duygusal ve naif bir karakter. Ama aynı zamanda sevdikleri için gözünü karartıp her şeyi yapabilecek bir karaktere de sahip. Erdem ile Çınar'ın da benzediği çok yer var. Çınar'ı oynamak da benim için keyifli. Proje bana geldiğinde setin İzmir'de olduğunu bilmiyordum. Sonradan öğrendim. Çok şaşırdım. Çünkü çocukluğum İzmir'de geçti. Her yaz giderdik, ailemin bir kısmı orada. İzmir'de çekileceğini öğrenince mutlu oldum. Çünkü İzmir'de uzun soluklu kalma hayalim vardı. Güzel bir tesadüf oldu.
"Bitse de gitsek, dememek lazım"
Oyunculuğa nasıl başladın?
Ben çok hiperaktif ve yaramaz bir çocuktum. Okulda çok da başarılı değildim. Annem ve babam da beni etkinliklere yollardı enerjimi atabilmem için. Önce futbola yolladılar. Ama dünyanın en kötü topçusu oldum :) Mahalle maçlarında bile kimse beni takımına almazdı. Kenardan izlerdim. Ardından basketbol, piyano, gitar dersi derken dikiş tutturamıyorum. Sonunda beni tiyatroya yollamaya karar veriyorlar. Hiçbir şeyden zevk almayan ben tiyatroda kalakalıyorum. Burada farklı bir şey var diyorum. 13-14 yaşlarındaydım başladığımda. Karar verdim, bu işi yapacağım dedim. Babama da söyledim. Genelde aileler istemez ya çocuklarının oyuncu veya şarkıcı olmasını. Ama bizde öyle olmadı. Ailem hep destekledi beni. 17 yaşında yüzde yüz bursla Yeditepe Üniversitesini kazandım, konservatuvara girdim. Serüven başlamış oldu. Bir insan ne iş yaparsa yapsın o insan işini sevmediği zaman başarısız olur. Bitse de gitsek dememek lazım. Sevdiğin işi yapmak lazım. Bu aslında başarıyı getiren şey. Ben işimi çok seviyorum.
"Komedi yapmayı çok istiyorum"
Önümüzdeki projelerin için "Keşke şöyle bir projede yer alsam" ," "Keşke şöyle bir karakteri canlandırsam" gibi isteklerin var mı?
Ben komedi yapmayı çok istiyorum. Çok enerjik ve komiğimdir. İnsanları güldürmeyi severim. Leyla ile Mecnun, İşler Güçler gibi absürd komedi işler beni çok heyecanlandırıyor. O tarz işlerde yer almak isterim. Farklı dramaların ve oyunların içinde yer aldım ama komedi alanında da bir şeyler yapmak isterim.
"Her oyuncu kendi sınırlarını zorlayan yönetmenlerle çalışmak ister"
Nuri Bilge Ceylan ile çalışmak istediğini okudum bir yerde. Oyuncularını çok zorlayan bir yönetmen. Birlikte çalışacak olsanız bir yandan da ürkütür mü seni?
Zeynep Günay Tan da çalışmak istediğim yönetmenlerden. Soruna gelirsem, bu isimlerle çalışmak ürkütmez beni. Çünkü oyunculuk perspektif meselesi. Bakış açısıyla alakalı bir şey. Yönetmen gelip sana farklı bir perspektif katıyor. Çakralar açılıyor. Oyuncunun zorlanması oyuncuyu besleyen bir şey. Taner Birsel de Nuri Bilge ile çalıştıktan sonra çok zorlandığını ama büyük keyif aldığını söylemişti. Belki de Nuri Bilge Ceylan'ın filminde rol alan oyuncular en yüksek performansını gösteriyor o filmlerde. Her oyuncu kendi sınırlarını zorlayan yönetmenle çalışmak ister.
Bugüne dek çalışmaktan en keyif aldığın ismi sorsam?
Çok var. Şu an dizide babamı oynayan Atsız Karaduman var. İyi bir oyuncu, iyi bir hoca, iyi bir abi. Daha önceki projemde Cem Davran babamı oynamıştı. Amcamı Mehmet Aslantuğ oynamıştı. Bu insanlar Türkiye'de sayılı sanatçılar arasında yer alıyor. Partnerlerimden Afra Saraçoğlu çok başarılıydı. Şimdiki partnerim Meltem de çok başarılı. Kıyaslama yapamam. Hepsi farklı yerde benim için.
Kardeş Çocukları nasıl geçti senin için?
Askerlik dönüşü başladım projeye. Deneme çekimlerinde yönetmenim beni çok rahatlattı. Mert karakterine hayat verdim. Duayen tiyatrocularla çalıştım. Benim için çok özel bir yerde. Reytinglerden dolayı çok uzun sürmedi ama benim için bambaşka bir yerde bu proje.
"Mehmet Aslantuğ, Türk sinemasının prensi"
Tanışmayı çok istediğin ama tanıştığında hayal kırıklığına uğradığın bir oyuncu oldu mu?
Olmadı. Ben Mehmet Aslantuğ'u çok seviyorum. İnsani olarak, oyunculuk olarak, set disiplini olarak, ahlak olarak örnek aldığım bir oyuncu. Tam bir prens. Türk sinemasının prensi. Çok mütevazıdır. Onu översin konuyu değiştirir. Böyle insanlarla çalışmak benim için büyük şans. Hep iyi oyuncularla iyi insanlarla çalıştım. Bu yüzden hiç hayal kırıklığına uğramadım.
"Gerekli eğitimi aldıysa bir fenomen de oyuncu olabilir"
Bir kesim, sadece dış görünüşü sayesinde ekranlara gelen isimlerin çoğaldığını savunuyor. Sen ne düşünüyorsun?
Ben oyunculuk dersleri veriyorum. Ders verdiğim kişiler arasında fenomenler, modeller de var. Şu anki partnerim de bir Instagram fenomeni. Günümüz dünyasında çıkış noktaları farklılaştı. Geçmişteki keşfedilme hikâyeleriyle şimdiki hikâyeler bambaşka. Fenomen olsun, şarkıcı olsun eğer o kişi oyunculuğu seçtiyse, gerekli eğitimi aldıysa ve elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıysa başarılı olacağına inanıyorum. Tabii ki bir konservatuvar mezunuyla bir TikTok fenomeninin aynı donanıma sahip olma ihtimali daha az. Ama ben iki tarafın birbirine haksızlık yapmasını doğru bulmuyorum. Konservatuvar mezunu olup da kötü oyuncu olan da var, alaylı olup iyi oyuncu olan da. Ben verilen emeğe bakıyorum. Bence Kıvanç Tatlıtuğ, Türkiye'nin en iyi oyuncularından. Gümüş dizisindeki Kıvanç ile şu andaki Kıvanç arasında dağlar kadar fark var. Kıvanç Tatlıtuğ, "Ben nasıl olsa yakışıklıyım, her zaman iş yapabilirim" diyebilirdi. Ama oyunculuğuna baktığımızda Ezel'den Organize İşler'e hepsinde bambaşka bir performans var. Best Modelden çıkıp oyuncu olup 2 sene sonra unuttuğumuz çok insan var.
Hiç reddettiğin ama sonradan üzüldüğün bir proje oldu mu?
Oldu ama söylemeyeceğim. Üzülmüştüm gerçekten.
Özel hayatında nasıl biridir Erdem? Nasıl bir arkadaştır?
Şu an iş odaklı geçiyor. Oyunculuk dersleri veriyorum bir yandan. Sosyal hayatımda da arkadaşlarıma çok vakit ayırırım. Bisiklet sürerim. Doğada olmayı severim. Yoga yaparım. Pozitif bakmaya çalışırım her şeye.
"İkili ilişkilerde çok utangacım"
En utandığın anı paylaşır mısın bizimle?
Ben ikili ilişkilerde çok utangacımdır. Flört aşamasında karşımdakine bir şeyler söylerken çok çekinirim. Şu an hayatımda biri yok ama. Spesifik bir örnek verirsem de, mikrofonum açıkken söylenmemesi gereken bir şey söylemiştim. Hoca bana bakıp "Seni duydum" demişti. "Hepsini mi?" dedim, "Hepsini" dedi. Üst kata çıktım :)