TBMM Başkanı Mustafa Şentop, bayramın dördüncü günü GÜNAYDIN'a özel açıklamalarda bulundu. "Ayasofya, adeta derin bir uykudan uyandı, aslına rücu etmenin/ettirilmenin nefasetiyle cemiyetine, cemaatine kavuştu" diyen Şentop, Ayasofya'yı emanete uygun şekilde aslî vasfıyla koruduğumuzu, nihayetinde asli vasfına kavuşturduğumuzu söyledi.
MİLLİ VE VİCDANİ GÖREVDİ
Türkiye, Ayasofya'nın ibadete açılması ile sizce nasıl bir mesaj verdi?
Ayasofya'nın açılması konusunu herkes tabii kendi bakış açısından yorumladı. Batı dünyasına meydan okuma olarak görenler ya da fetih duygusuyla harekete bağlayan yorumlar oldu. Bu türden yorumların çoğu kötü niyetli değerlendirmeler. Biz Batılıların, Osmanlı'dan kalma Türk-İslam izi taşıyan eserlere yaptıklarını, bir medeniyet, bir mabet, bir kültür soykırımını yapmadık... Aksine Ayasofya'yı emanete uygun şekilde asli vasfıyla koruduk, nihayetinde asli vasfına kavuşturduk. Kapıları herkese açık. İster Müslüman, ister Hristiyan olsun... Müzeyken ne yapıyorlarsa aynı şekilde gidip gezebilir ve aradıkları her şeyi bulabilirler. Bu anlamda herkes rahat olsun. İnsanlığın ortak kültür mirasından söz edenler, endişelerini dile getirenler, bizim medeniyetimizin dokunduğu her eserin böyle bir mirasın seçkin üyesi olduğunu unutmasınlar. Ayasofya'yı müze haline getirme kararının şartları ve gerekçeleri o gün için değerlendirilmeli. Bunlar günümüz için geçerli değil. Bu sebeple 86 yıl sükût ettirilen bir ibadethaneyi asli vazifesine döndürmek insani, İslami, milli ve vicdani bir görevdi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu noktada çok isabetli ve tarihi bir karar verdi.
Meclis başkanlığına yeniden seçildiniz. Bu süreci nasıl özetlemek istersiniz?
Biliyorsunuz Meclis Başkanları bir yasama döneminde iki ayrı devre için seçiliyor. Birinci devre seçilen başkanlar iki yıl, ikinci devre için seçilen başkanlar da üç yıl görev yapıyorlar. Ben TBMM'nin 29'uncu başkanıyım. Ben görevdeyken geçen bir yılı aşkın süre Meclisimiz için çok büyük bir anlamı barındırıyordu. Bu da benim için hakikaten büyük bir onur. Bu yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 100'üncü yılı ve böylesi anlamlı bir yıldönümünde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne başkanlık etmek benim için ayrıca çok kıymetli.
ANLAYIŞLARINA SIĞINIRIM
Çok yoğun bir çalışma temponuz var. Ailenize vakit ayırabiliyor musunuz? Onlar bu yoğun çalışma temposundan dolayı şikayetçiler mi?
Birçoğumuz gibi benim de unvanlarımın, günlük işlerimin yanında ailem ve çocuklarım var. Onlara karşı vazifelerimiz var. AK Parti Tekirdağ Milletvekili ve TBMM Başkanı olarak siyasetçi kimliğim var. Meclis Başkanı olarak siyasi ve idari görevlerim var. Bütün bu görevler içinde en önemli görevim ise aileme karşı olanlar. Aile, iş ve çevre ilişkilerini dengeli götürmek gerekir. Doğal olarak bir tarafı ihmal etmememiz gerekiyor. Bu da hayli zor. Her gün mutlaka vakit ayırıp eğer bir arada değilsek telefonla uzun uzun konuşur, günün değerlendirmesini ayrı ayrı yaparız çocuklarımla. Baba olarak onlarla yakından ilgilenmeye özen gösteririm. Çocuklarım okul çağında olduğu için evimiz İstanbul'da. Ben Ankara ile İstanbul arasında mekik dokuyorum tabir yerindeyse. Şikayet demeyelim de, benimle daha çok zaman geçirme beklentileri vardır demeyi tercih ederim. İnşallah şikayetçi değillerdir. Bu noktada onların anlayışına sığınıyorum.
TÜRKİYE GENÇLERİYLE NE KADAR GURUR DUYSA AZDIR
■ Z kuşağı tartışmaları var yoğun bir şekilde. Siz ne düşünüyorsunuz yeni kuşak gençler hakkında?
Aslında sadece gençlik açısından değil, hepimizin maruz kaldığı teknolojik gelişmeler çerçevesinde ortaya çıkan yeni bir dünya, yeni şartlar... Belli yaşın üzerindekiler, alışık oldukları şartların içinden çıkarak yeni şartlara uyum sağlamaya çalışıyor. Gençler ise bu yeni şartların içine doğdular, başka bir dünyayı, eski dünyayı bilmiyorlar. Bir de yeni şartları da, gençleri de anlayamayan bir çevre var; onlar da insanları kategorize ederek hayali değerlendirmelerle karışık kafalarını topluma aktarmaya çabalıyorlar. İnsanları belli kategorilerle ifade etmek, yani tasnif, onları anlamaya yardım eder. Ama bunun yanıltıcı ve sınırlayıcı yönlerinin de farkında olmak gerekir. Bütün gençleri tek bir kategori altında toplayıp standardize etmek, işi basitleştirmek olacaktır. Her insan, her genç, varlık ve değer olarak biriciktir; her birini kendi özelliği içinde ayrı ayrı anlamaya çalışmak, katılıyorum zordur, ama yapılması gereken bir iştir. Herkesi tek torbaya koyup haklarında ahkam kesmek işporta sosyolojisi ve siyasetidir. İlim de, siyaset de ciddiyet ve emek ister, kalite ister. Gençlerimiz kendilerini kategoriler içinde anlamaya çalışanlara 15 Temmuz gecesi unutamayacakları bir ders vermişti. Türkiye gençleriyle ne kadar gurur duysa azdır; geleceğe onların varlığı sayesinde ne kadar güvenle baksak azdır.
AYASOFYA DERİN BİR UYKUDAN UYANDI
■ Ayasofya'nın ibadete açılışında siz de vardınız. Ne hissettiniz?
Ayasofya; Roma, Bizans ve Osmanlı medeniyetini görmüş kadim bir ibadethane... Bu sebeple özel bir kıymete haiz. Ayasofya, Türk-İslam medeniyeti ile bütünleşmiş simge bir yapı. Oraya yakışan tekbirlerdir, dualardır, secdedir. Aksi durum her zaman yüreğimizi sızlatır; sızlatıyordu. O gün İstanbul'da olan olmayan herkes için tarihi bir andı. Onbinlerle, yüzbinlerle Ayasofya, adeta derin bir uykudan uyandı. Aslına rücu etmenin/ ettirilmenin nefasetiyle cemiyetine, cemaatine kavuştu. O an yüreğimizin ferahladığı, huzur bulduğu bir andı. Ayasofya'ya karşı mesuliyetimizi yerine getirmenin sevinci hepimizin yüreğini kapladı. Bu sebeple son derece mutluyum.
MEDYA YÖNETİCİLERİNE MEKTUP GÖNDERDİĞİM İDDİASI GERÇEK DEĞİL
■ Siyasette önde olan isimlerin muhatap olmak durumunda kaldığı dezenformasyona, kasıtlı haberlere nasıl yaklaşıyorsunuz? Bu konu, Meclis'in son tartışma konularından biri olan sosyal medya düzenlemesi bakımından da önemli değil mi?
Yaptığınız işin doğru olduğuna inanıyorsanız, bunun arkasında sonuna kadar durmanız gerekir. Eğer bir işi doğru yapıyorsam onu sonuna kadar da savunabilirim, ancak hiç yapmadığınız, hiç aklınıza gelmeyen bir iş yapılmış gibi gösterildiğinde, tamamen asılsız ithamlar, yalanlarla şahsınıza saldırıldığında, zor bir durumla karşılaşıyorsunuz insan olarak. Öyle anlar oluyor ki, bazen çıkan bir haberin doğru olmadığını nasıl anlatmalıyız diye kafa yormak durumunda kalabiliyor insan. Neresinden tutsanız, tutacak bir tarafı yok. Mesela geçenlerde, hiç muhatap bile alma gereği duymadığım benzer bir olay yaşandı. Bir protokol konusu çerçevesinde medya kurumlarının yöneticilerine mektup gönderdiğimden bahseden bir aklı evvelin yazısı... Arkadaşlar gösterdiler, güldüm, normalde dikkate alınamayacak kadar gerçeklikten uzak. Devletin işleyişinden tamamen habersiz birinin kahve sohbeti palavrası. Ancak tabii bu tarz yalanlar ve manipülasyonlar bir de sosyal medya mecralarında dolanmaya başlıyor ve hiç okunmayan bir yazıyken, birçok kişi görebiliyor. Her malın alıcısı olabiliyor. Başta sosyal medya olmak üzere yayın alanında yalan ve uydurma haberle mücadelede daha etkili, daha kısa zamanda sonuç alıcı hukuki yollar geliştirmemiz lazım.
TAMİRAT İŞLERİNİ SEVERİM, MUSİKİYLE İLGİLENİRİM
■ Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz? En çok yapmayı özlediğiniz ama vakit ayıramadığınız için yapmadığınız hobiniz var mı?
Kitap okumak boş zaman işi veya bir hobi değil; hayat ve faaliyetimizin bir parçası. Başta hayat rehberimiz Kur'an olmak üzere, çeşitli alanlarda mutlaka okumaya özel vakit ayırırım. Kitap okuyan insan kendini yeniler. Okumayı sevdiğim için de memnun ve mutluyum. Çünkü merakınızı gidermek, yeni şeyleri öğrenmek çok besleyici ve keyifli. Yeni yayınları geniş bir alaka dairesinde takip ederim. En büyük harcama kalemim kitaplar içindir daima. Türk sanat musikisi dinlemek de önemli bir alaka alanı benim için. Ona da özel vakit ayırırım. Dinlemenin yanı sıra, musiki tarihimize de özel bir ilgi duyarım. Hobi olarak tamirat işlerini severim. Elektrikli aletlerin, çeşitli tesisatların tamiri, ahşap işleri merak alanımdır.
KUTSAL GÜNLERİN BÜTÜN İNSANLIK İÇİN HUZUR GETİRMESİNİ DİLERİM
■ Kurban Bayramı mesajınızı alabilir miyiz?
İki dini bayramımız var. Kurban Bayramı, vakti içinde Hacc'ın da olduğu müstesna bir vakit. En büyük bayram olarak anılır bu sebeple. Salgın şartlarında hem Hac ibadetine yönelik genel kısıtlama, hem de ziyaretler ve kurban konusundaki kısıtlamalar, Türkiye'de de, dünyada da buruk bir ortamda bayram kutlamamıza sebebiyet veriyor. Ben bütün vatandaşlarımızın ve İslam âleminin Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum. Bu kutsal günlerin bütün insanlık için huzur ve barış getirmesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum. Salgın şartlarının bir an önce sona ermesini ve bütün coşkusuyla o güzel bayramlarımızı kutlayacağımız günlerin gelmesini diliyorum.
ZORBALIK HİÇBİR SORUNU ÇÖZMEZ
■ Kadına şiddet bizim kanayan yaramız. Bir baba ve çok önemli görevde bulunan bir siyasetçi olarak neler söylemek istersiniz?
Hiçbir şekilde, hiçbir gerekçe ile kabul edilebilir bir durum değil. Zorbalık hayatın hiçbir alanında, bir sorunun çözümünde yöntem olamaz. Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk fark etmeden, herkese karşı şiddeti bir yöntem olarak reddetmeliyiz. İnsani ve vicdani bir davranış değil. Zorluklara göğüs germeyi, meselelerimizi konuşarak çözmeyi öğrenmek zorundayız.
SİYASET DIŞINDAKİ HAYATIM ÖĞRENCİLİK VE AKADEMİSYENLİKLE GEÇTİ
■ Siz aynı zamanda çok iyi bir akademisyensiniz. Üniversiteyi, öğrencilerinizi özlüyor musunuz?
Evet, siyasete girmeden önce hukuk fakültesinde hukuk profesörü olarak görev yapıyordum. Zaten siyaset dışında bütün hayatım önce öğrencilikle, sonra akademisyenlikle geçti. Doğal olarak kimliğimin, kişiliğimin bir parçası oldu. Zaman zaman katıldığım programlarda, siyasetçi yaklaşımının ötesine geçerek, konuları öğrencilere anlatıyor gibi eksik bir tarafı kalmayacak şekilde detaylı anlattığımı fark ediyorum. Güzel bir duygu. Bilmek ve bilgisini paylaşmak insanı zenginleştirir. Özel bir keyiftir hocalık yapmak.