Rahim Demirtaş'ı, Türkiye'nin hayırseverlerinin tanıtıldığı banka reklamında görünce nasıl sevindim anlatamam. Sadece sevinmedim, gurur duyup azıcık övündüm de tabii...
21 Ağustos 2012'de bu köşede onun bana gönderdiği mektubu yayınlamıştım.
Tam da Kaz Dağları'ndaki yangınlara çıplak gözle şahitlik ettiğim günlerdi. 71 yaşındaki Demirtaş'ın, Konya Ereğli'de tamamen kendi imkanlarıyla kıraç araziyi sulayarak 32 bin fidan yetiştirdiğini duyurmuştum o mektupla.
Ve şöyle bağlamıştım yazıyı: "Bu ülkede kimsenin haberi olmadan da, 'kendini reklam etmeden de' iyi şeyler yapan birileri olduğunu gösterip bizi ferahlatacak cinsten bir mektup bu..." Banka reklamında hem Rahim Demirtaş, hem de kızı konuşuyordu. Meğer bizim ihtiyar(!), aralarında koca bir dershanenin de bulunduğu altı gayrimenkulünü satıp parayı ormanını genişletmek için harcamış.
Kızı şöyle diyordu reklamda:
"Bana babamın deli olup olmadığını soruyorlar. Evet, deli... Bozkırın ortasında bir deli..."
Söyleyin dostlar, Rahim Demirtaş'ın aylar önce 'reklamını' yapmakla, iyi etmemiş miyim?