Hepimizin bu hayatta öğrenmesi gereken bir şey var. Kendi duygusal dünyamızı anlayabilmek ve idare edebilmek...
Hayatın sürekli değişen dinamiklerine karşı kendimizi koruyabileceğimiz tek yoldur duygularımızı idare edebilmek.
Bunu yapabilen insanlar başkaları ile de empati kurabilir. Kendini bir başkasının yerine koymanın, onun duygularını anlamanın, hissetmenin ve anladığını o kişiye ifade etmenin ne kadar olumlu ve derin bir etkisi vardır.
Bu sebeple, pozitif enerjiden sonra şimdi de bir empati kurma modası başladı. Kişisel gelişimciler bir şeyin üstüne çok gitmeye başladılar mı, ben ondan kaçıyorum.
Nitekim; bilim, empatinin karanlık bir yönünü keşfetti.
İnsanları anlamak ile onların duygularını kendi lehine kullanmak arasında ince bir çizgi olabiliyor. Yani duygusal zeka ile narsizm arasındaki ince çizgi.
Duyguları fark edebilen, anlayabilen ve idare edebilen, yani duygusal zekası güçlü olan kişiler; etkilemeci, hatta baştan çıkarıcı cazibeleri ile başkalarını daha kolay manipüle edebiliyorlarmış. Çünkü kendi duygularını kontrol edebildikleri için gerçek duygularını gizleyebiliyor ve başkalarının nasıl hissettiğini bildikleri için onların daha zayıf yönlerini kendi amaçları doğrultusunda kullanabiliyorlarmış.
Pek çok kişisel gelişimci ve guru'nun da en büyük silahı bu değil mi zaten? İnsanları en zayıf yönlerinden, 'duygularından', yakalayıp banka hesaplarını büyütüyorlar.
Bu empati modası; psikolog Daniel Goleman'in 1995'te yayımlanan dünyaca popüler 'Emotional Intelligence' (Duygusal Zeka) adlı kitabından sonra ortaya çıktı. Goleman kitabında, akılcı zekanın (IQ) genel hayatta ve ilişkilerde yeterlilik hissine ve psikolojik olgunluğa hiçbir katkısı olmadığını kanıtlıyordu. Duygusal zeka ise hayatta karşılaşılabilecek hayal kırıklığına, strese ve sıkıntıya nasıl adapte olacağımızı belirler. Her şeyden önce empati yeteneğini güçlendirir.
Ama empati kurabilen kişi insani değerlerden yoksunsa, o zaman o yeteneğini kötüye kullanabiliyor.
Çünkü başkalarına yardımcı olmak değerlerimizle ilgili bir şey. Duyguları kontrol etmek ise değerlere bağlı bir şey değil; hem iyiye, hem kötüye kullanılabilir.