Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarına göre yetersiz beslenme ve açlığın en çok görüldüğü 10 ülkenin 6'sı Afrika kıtasında yer alıyor. Afrika'da 256 milyon insan açlıkla karşı karşıya. Açlık ve yetersiz beslenme, ölümün yanı sıra Afrika'da çocukların yüzde 51'inin ideal kilonun altında doğmasına neden oluyor.
Mars'a yerleşme planlarının yapıldığı çağda, Afrika'da neredeyse 60 milyon çocuk yeterli besin alamıyor.
Batı dünyası, Afrika'yı yıllarca sömürdü, insanlarını köle yaptı ve geriye açlıkla, kıtlıkla kıvranan koca bir kıta bıraktı.
Birçok ülke gibi Türkiye de Afrika'ya sürekli yardımda bulunuyor. 2008'de Afrika Birliği tarafından stratejik ortak olarak ilan edilmemizle ivme kazanan Afrika'ya Açılım Politikamız, 2013 yılında başlattığımız Afrika Ortaklık Politikası ile ciddi yardım ve yatırımların yapılmasını sağladı.
2002 yılında Afrika'da 12 büyükelçiliğimiz vardı, şimdi 43'e yükseldi. Bugün THY, Afrika'da 39 ülkede 60 noktaya uçuyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız, başbakanlığı dönemi dahil olmak üzere bugüne kadar Gambiya'dan Mali'ye 28 Afrika ülkesini ziyaret etti. Her ziyaretten sonra Afrika'ya okul, hastane, yol vs. yardımlarımız katlanarak arttı.
Dünyada kısa sürede 28 Afrika ülkesini ziyaret eden kaç siyasi lider var acaba? Bu soruyu 23 Afrika ülkesini ziyaret eden kaç 'first lady' var diye de sorabiliriz. Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanı'nı 23 Afrika ziyaretinde yalnız bırakmadı.
Emine Erdoğan'ın Afrikalı kadınlar ve çocuklarla kurduğu samimi sohbetleri medyaya yansımıştı. 23 Afrika ülkesinde sorunları birinci ağızdan dinlemek, onların dertlerine ortak olmak büyük bir deneyim. Emine Erdoğan işte bu deneyimi, gözlemlerini ve yaşadıklarını annesi Hayriye Hanım'a ithaf ettiği 'Afrika Seyahatlerim' adlı kitapta yazdı.
EKİMDE SATIŞTA
Kitaba, Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin "Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez" sözleriyle başlayan Emine Erdoğan, "Afrika'ya doğru" başlıklı ön sözde, yurt dışı yolculuklarının, kendisi için 'insanlık tecrübelerine şahitlik edip sorumlulukları yeniden hatırlamak' demek olduğunu dile getiriyor.
Somali'ye 2011 yılındaki ilk ziyaretinin hiç unutamadığı anıları arasında olduğunu belirten Emine Erdoğan, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Açlıktan yavrularını kaybeden annelerin acısını hissetmek için tercümana gerek yoktu. O gün ağladığım kadar hayatım boyunca hiç ağlamadım. Çaresizliğin ortak dili gözyaşıydı. Eti kemiğine yapışmış çocuklar gördük... Hastaneye gönderdiğimiz çocukların yolda son nefesini verdiği haberini aldık... Birlikte gittiğimiz sanatçılar dönüşte İstanbul'da 'Somali'yi unutma' diye yardım konseri düzenledi. O seyahate gidenlerin dönüşte aynı insan olmadığına inanıyorum."
Emine Erdoğan'ın kitabındaki "Afrika ülkelerinde bizi kendi akrabalarını karşılar gibi karşılıyorlar. Bunu bugüne kadar gittiğimiz her yerde hissettik. Çünkü Türkiye'nin sömürgecilikten uzak yaklaşım farkını biliyorlar" sözleri de önemli.
Kitapta Afrikalı kadınları desteklemek için yapılan girişimlerden de bahsediliyor. Örneğin üç yıl önce Ankara'da açılan Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi. Bu mekânda, Afrika'nın birçok ülkesinden kadınların el emeği ürünleri satışa sunuluyor.
Kitapta 23 ülkede yaşanan deneyimler ve başlattığı kalkınma yardımları detaylı bir şekilde anlatıldığı belirtiliyor.
Türkçesi Turkuvaz Kitap tarafından çıkarılacak eser, ekim ayı başında Türkiye'de satışa sunulacak, ayrıca İngilizce, Fransızca, Arapça ve Svahili dillerinde yayımlanacak. Ve kitabın tüm geliri, Afrikalı kadın ve çocuklara bağışlanacak.
***
NE ÇOK GOLCÜ ALMIŞIZ
"Süper Lig kulüpleri geçen yaz 96 forvet transfer etti. Bunların 45'i santrafordu. Yetmedi, devre arası 17 daha aldılar. Etti 62. Kulüp başına 3 santrafor. Bu yaz mı? 39 daha aldılar. 101! 1,5 yılda kulüp başına ortalama 5 santrafor. Tamamına yakını tek santrafor oynuyor."
Hayatım Futbol Dergi'sinden İsmail Şayan'a ait bu tweet. Ligde birçok takım oynamayı değil oynatmamayı amaçlıyor, sert savunma yapıyor. Topun oyunda kaldığı süre ve futbol kalitesi düşük ama 1,5 yılda kulüp başına beş santrafor transfer edilmiş! Ve takımların neredeyse hepsi tek santraforla oynuyor. Ne yaman çelişki!
***
YOK BÖYLE KOPYA!
Kırıkkale'de ehliyet sınavında S.A. adlı kişinin maskesine gizli kamera, kulağına da 'böcek' adı verilen özel dinleme cihazı yerleştirip kopya çektiği tespit edildi.
S.A.'nın kulağındaki 'böcek' hastanede çıkartıldı.
Dışarıdan cevapları almak için böyle bir düzenek kuran insan şu harcadığı zaman kadar çalışsa sınavı geçerdi. Ehliyet yazılı sınavı en kolay sınavlardan biri. Çıkan soruları biriki saat okusanız geçersiniz. Ama dördüncü girişte bile sınavı geçemeyenler var!
***
CELAL HOCA GİBİ ÇOK VARDI
Bir öğrencisine kızdığı için 'eteğini kaldırıp tokat attığını' gülerek anlatan Prof. Dr. Şengör hakkında İstanbul Teknik Üniversitesi idari soruşturma açtı.
Celal Hoca "Ben asla, bunun bir cinsel taciz olduğunu düşünmüyorum. Asla bunda bir anormallik görmüyorum. Bana gösterilen tepkilerin birçoğunu da abartılı buluyorum' diyerek kendini savunmuş.
İşte sorun da burada başlıyor. Celal Hoca gibi bazı eski kuşak akademisyen, öğrencilere yaptıklarını taciz olarak görmüyorlar. Eskiden üniversitelerde öğretim görevlilerinin tacizine maruz kalan çok öğrenci vardı. Bazı derslerden geçmek için hocaların odası ziyaret edilirdi. Hocanın tacizine direnen sınıfta kalırdı! Orta bire giderken çok iyi hatırlıyorum; bir resim öğretmeni derste yanına iki kızı oturtur onları elle taciz ederdi!
O zaman kimsenin aklına gelmezdi bu yapılanın taciz olduğu. Şimdi ki gibi kadın hakları, 'kadına tacize hayır' ve 'MeToo' kampanyaları yoktu!
***
Altyazı
'Canımı çok yakmasına rağmen umursamıyormuş gibi yapmak zorunda olduğum anlardan nefret ediyorum.' (Death Note)