Yılmaz Erdoğan, 'Bir Demet Tiyatro'dan beri ürettiği her projede popüler olan ile sanatı, komedi ile eleştiriyi harmanlayan, bir derdi, bir felsefesi olan yapımlara imza attı. Hakkari'de doğup büyümesi, Doğu'nun sıkıntılarına sırt çevirmemesi, komedyen olmanın verdiği naiflik ile Kürt-Türk çatışmasında her zaman toleranstan, empatiden yana olan tavrıyla dikkat çeken Erdoğan, aslında Türkiye için bir şans. 'Ekşi Elmalar'ın, Güneydoğu'da çatışmanın, terörün daha da şiddetlendiği bir dönemde vizyona girmesi de ülke adına bir şans. Bu filmi izlerken terörsüz geçen günlerin kıymetini daha iyi anlıyorsunuz.
Öte yandan 'Ekşi Elmalar', Erdoğan açısından zamanlaması yanlış bir film!
SİYASİ GEÇİŞLER YÜZEYSEL
Filmde, Belediye Başkanı 'Aziz Özay' (Yılmaz Erdoğan), eşi 'Ayda' (Devrim Yakut) ve kızları 'Muazzez' (Farah Zeynep Abdullah), 'Türkan' (Songül Öden) ile 'Safiye'nin (Şükran Ovalı) 1970'lerin sonlarında Hakkari'de başlayan hikayesi, 90'lı yılların sonunda Antalya'da son buluyor.
30 yıllık zamana yayılan filmde, Adalet Partisi'ne gönülden bağlı ama her seçimde vekil olmayı kıl payı kaçıran reis 'Aziz Özay', Hakkari'ye teleferik getirip turizmde kalkınmayı hedefleyen derecede ilerici siyasi görüşlerine rağmen özünde muhafazakar biri. 'Aziz Özay', aynı zamanda bahçesinde aşı tutmayan inatçı ekşi elmaları kesecek kadar da farklılıklara karşı, otoriteyi kutsayan bir insan. Ekşi elmalar ise asıl anlamını öykünün finalinde kazanan bir metafor; hem geçmişe, doğal olana olan özlemi temsil ediyor, hem de baskıya, özgürlüklerin kısıtlanmasına doğanın bile başkaldırdığını gösteriyor.
Özetle; ekşi elmalar, üzerine uzun uzun yazılmayı hak eden bir metafor.
Filmde oyunculukları tek tek anlatmaya gerek yok sanırım. Oyuncuların performansı gayet iyi ama ziraat mühendisi 'Hatip'i canlandıran Fatih Artman, yer aldığı kısa süreye rağmen performansıyla daha öne çıkıyor.
Bir Yılmaz Erdoğan filminde oynamanın Artman'ın kariyerinde yeni kulvarlar açacağına inanıyorum.
'Ekşi Elmalar' ilk bölümde 'Vizontele' tadında ilerliyor; komedi ön planda. Modernliğin sembolü televizyonun yerini bu kez şampuan alıyor, elma bahçesi, yayla gibi pastoral ortamda birçok komik sahne izliyorsunuz.
Film ilerledikçe, 'Reis Aziz Bey'in kızları ve eşi üzerindeki baskısı arttıkça; öykü, drama yelken açıyor. 'Ekşi Elmalar', aynı zamanda bir kadın filmi; kadın haklarını savunan, Kürt kadınının erkek otoritesi ve töreler karşısında nasıl ezildiğini de anlatan bir yapım.
'Reis Aziz Bey' ve ailesinin 90'lı yıllarda Antalya'ya göçüyle birlikte film 'Züğürt Ağa' tadında ilerliyor. Filmdeki siyasi geçişler ise çok yüzeysel; 12 Eylül darbesini, Kenan Evren dönemini, Özal'ın başbakan olmasını ve Güneydoğu'da PKK'nın ilk silahlı eylemini vs. radyo anonslarından öğreniyoruz. 'Reis Aziz Bey', bir-iki cümle sayıklıyor o kadar.
Erdoğan belki de minimalizmin mottosu olan 'Less is more'dan (az çoktur) sözünden yola çıkıp öykünün siyasi cephesini az ama öz anlatmaya çalışıyor ama bunda başarılı olamıyor. Örneğin filmdeki devrimci karakter 'Özgür', Erdoğan'ın sinemasına hiç yakışmayacak derecede basmakalıp kalmış. Erdoğan, Kürt meselesine ise neredeyse hiç dokunmuyor.
Erdoğan gibi sağlam bir entelektüelin, dönemin sol düşünce yapısını ve Kürt meselesini daha etkileyici anlatmasını bekliyorsunuz.
Lakin Erdoğan'ın, artan terör saldırılarına ve değişen siyasi konjonktüre bağlı olarak kaçak dövüştüğü çok belli oluyor; filmde hep bir ürkek hava hakim.
BİR BAŞYAPIT OLABİLİRDİ
Bu filmin asıl sorunu, zamanlaması. Daha ileriki zamanlarda ya da üç yıl önce çekilseydi belki de 'Ekşi Elmalar', Erdoğan'ın kariyerinde başköşede yer alabilir ve 'Vizontele' serisi bir başyapıtla son bulabilirdi. Erdoğan'ın filmografisinde 'Neşeli Günler' yine zirvede yer alıyor, onu 'Kelebeğin Rüyası' izliyor.
'Ekşi Elmalar' ise başyapıt olmak için elinde birçok fırsat varken bunları değerlendiremeyen iyi bir film olarak anılacağa benziyor.
Her şeye rağmen 'Ekşi Elmalar' bir Yılmaz Erdoğan filmi; izleyicisini güldüren, hüzünlendiren, düşündüren, farklı sinemasal tatlara sahip özel bir öykü sunuyor. Peki, gişe kaygısını hesaba katarsak günümüz izleyicisi böyle özel bir öykü istiyor mu? Yoksa 'Bir film beni ya çok güldürsün ya da ağlatsın' mı diyor?
'Ekşi Elmalar' gibi özel bir filmin, gişede Yılmaz Erdoğan'ın patronu olduğu BKM'nin orta karar popüler komedilerine yenilmesini ise yarın yazacağım.