Bursa Devlet Tiyatrosu oyuncusu Taner Turan, atv'nin fenomen dizisi 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz' dizisine 77'nci bölümde dahil oldu. Genelde ekranda kötü adam rollerinde izlediğimiz Turan, "Nefret edilmek işimi doğru yaptığımı gösterir" diyor. 'Eşkıya'daki performansıyla kısa sürede izleyicinin dikkatini çeken ünlü oyuncu, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı...
Diziye bir girdiniz pir girdiniz! Kadroya katılma süreci nasıl gelişti?
En son yine atv'de yayınlanan 'Ölene Kadar' dizisinde oynuyordum; Engin Akyürek'in babası rolündeydim. Ama dizi 13'üncü bölümün sonunda bitti. Daha önce Raci Şaşmaz'ı tanıyordum. 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da oynamam için teklif geldi. Böyle çok izlenen, sağlam bir kadrosu olan ve iyi yazılmış bir diziye katılmakta hiç tereddüt etmedim. Takvimim de uygun olduğu için teklifi kabul ettim.
NEFRET EDİLMEKTEN MEMNUNUM
Diziyi önceden izliyor muydunuz?
Tabii ki takip ediyordum. Hatta 'Keşke bu dizide oynasam' diye içimden geçiriyordum. Kalbim temizmiş.
Genelde istediğiniz şeyler olur mu böyle?
Evet, geçmişte de böyle oldu. Mesela yine severek, büyük bir ilgiyle izlediğim 'Ezel' dizisine de sonradan dahil olmuştum. 'Ezel' için de 'Şu dizide ben de olsam' demiştim. Çok geçmeden yapımcı Kerem Çatay'dan teklif alıp diziye başlamıştım.
Peki diziyi izlerken size 'Keşke ben de oynasam' dedirten şey neydi?
Genelde hep kötü karakterlere seçildiğim için kendimi orada gördüm.
Bir diziye sonradan dahil olmanın handikapları var mı?
İki senedir izlenen ve ilgi gören bir diziye sonradan katılmak aslında büyük handikap yaratabilir. Ama ben gerek diziye, gerekse diğer karakterlere zarar vermemek için elimden geldiği kadar ince eleyip sık dokudum. Sonradan diziye girdiğinde karakteri öne çıkarma ihtiyacı hissedebiliyorsun. Öyle tehlikeleri var... Sonradan girip de 'Ben başrolden daha üstünüm' havalarına kapılanları çok gördüm. Anında tepetaklak düştüler. Mesele, ekibe uyum sağlamak.
'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'da çoğunlukla tiyatrocular rol alıyor. Siz de tiyatrocusunuz. Nasıl karşıladılar sizi?
Birçoğunu tanıyorum zaten. Hepsi tiyatrocu ve çok iyi oyuncular. Beni de severek karşıladılar. Onur Tan, daha önce çalıştığım bir yönetmen; ekibe hiç yabancı değilim. O yüzden güzel bir başlangıç oldu. Hiç sonradan girmişim gibi olmadı. Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı aldığı zamanki kadrosu, birbirine gözü kapalı pas verirdi ya; biz de öyleyiz işte.
Seyirci de karakterinizi kısa sürede benimsedi...
Evet, rol çok sevildi. 'Mürsel Kara' karakteri diziye o kadar yüksekten girdi ki, daha ilk bölümden 'Hızır Çakırbeyli'ye, "Otur, çok konuşma!" diye atar yapınca seyirci de şaşırdı. Raci Şaşmaz ve Bahadır Özdener'in beylerin kalemleriyle güçlenen bir şey tabii bu. O kadar güzel yazıyorlar ki, ben de oyunculuğumla destekleyerek rolü bir yerlere taşımaya çalışıyorum.
Kötü karakterleri canlandıran oyuncular, sokaktan da kötü tepkiler alır genelde. Sizde durum nedir?
Ben nefret duygusuna alışığım. Bu tarz rollerde oynayan çoğu insan, 'Keşke benden nefret etmeseler' diyor ama ben nefret edilmekten çok memnunum. Çünkü bu tepki, inandırıcı olduğumu ve işimi doğru yaptığımı gösterir. Bu konuda memnunum; gelen tepkiler de çok güzel.
SETTE ÇAYIMI KENDİM ALIRIM
Şöhret olmak, çok tanınmak kendinizi nasıl hissettiriyor?
Valla işin şöhret tarafında değilim; benim yaptığım iş şöhret... O iş şöhreti getirirse kalıcı olur. Yani şöhret olmak kolay, onu taşımak zor. Biliyorsunuz; ülkemizde bir anda şöhret olursunuz, sonra yerlerde sürünebilirsiniz. Benim bir duruşum var; bu, sahneme, oynadığım diziye, her şeyime yansır. Ben çok tanınıyorum diye kişiliğimde bir değişim olmaz. Mesela; sette çayımı kendim alırım, hiç gocunmam. 'Bana çay getir' demem, diyemem. Bir laf vardır; 'Saygı istenmez, kazanılır' diye. Dolayısıyla hiç öyle şeylere girmedim.
Kendinizi izliyor musunuz?
İzliyorum tabii, ne yapmışım diye bakıyorum. Kendimi acımasızca eleştiririm. Genellikle kötü adam rolleri oynadım ama hiçbiri birbirine benzemiyor. En çok buna dikkat ederim. Yani 'Ezel'deki kötü adamla, buradaki kötü adam o kadar ayrı ki...
'SENİN KADAR İYİ BİR KÖTÜ ADAM GÖRMEDİK' DİYORLAR
Sette elinizde silahlar, etrafınızda adamlar, lüks arabalar... Çekim bitince normal halinize dönmek nasıl bir duygu?
Oynadığım karakterin etkisi altında kalmıyorum ama bundan çıkamayan arkadaşlar gördüm ne yazık ki. Dizideki adamı sokakta göremezsiniz. Dışarıda Taner'im, sette 'Mürsel'. Dışarıda hep takım elbise giyen, etrafında adamları olan, lüks arabalara binen biri değilim. Beni tanıyınca "Senin kadar iyi bir kötü görmedik" diyorlar.
Senaryoyu elinize ilk aldığınızda 'Mürsel' karakteriyle ilgili ne düşündünüz?
Gayet kendinden emin, hiçbir şekilde taviz vermeyen bir adam 'Mürsel.' Karakter analizinde yer alan ipuçlarından yola çıkarak karakteri oluşturdum. Yönetmenimiz de ortaya çıkan sonuçtan çok memnun. 'Mürsel'; kendi içinde yalnız bir adam. Evli mi, çocuğu var mı bilmiyoruz. Özel hayatıyla ilgili detaylar belli değil. Bu tür adamlar zaten evli olamaz; ailesine zarar gelmemesi için yuva kuramaz. İçinde bulunduğu durum itibariyle sinirleri alınmış, gözü kara bir adam o. Kimseden korkusu yok; zamanında devlet için önemli hizmetleri olmuş bir görev adamı.
Neden 'Hızır'ın azılı düşmanı bu adam?
Birçok şeyi seyirciye bırakıyoruz aslında. 'Hızır'ın kızını öldürüp öldürmediği belli değil. Bu, seyircinin kafasında bir soru işareti. 'Mürsel', bir işkenceci; geçmişte 'Yaşar'a işkence yapmış. Dış güçlerin Türkiye ayağı bu adam bence. İlerleyen bölümlerde daha iyi anlaşılacaktır.
'Mürsel'in yeni hamlesi ne olacak?
'Hızır', 'Mürsel'i öldürmek istemiyor; onun hedefi başka... 'Mürsel'den ötesini düşünüyor. 'Mürsel', sürekli 'Hızır'ın karşısına çıkacak. Cezaevi aracında bıçaklanmasının hesabını soracaktır mutlaka.
ÇOCUK OYUNLARI YAZIYORUM
Tiyatro geçmişiniz de epey eski...
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Ana Sanat Dalı Oyunculuk Bölümü'nden 1997 yılında mezun oldum. Aynı yıl Sivas Devlet Tiyatrosu'nda göreve başladım. Oranın kurucu sanatçılarındanım. Sekiz yıl Sivas'ta görev yaptıktan sonra Bursa'ya tayin oldum. Aynı zamanda oyun yazıyorum. Birisi çocuk oyunu olmak üzere üç oyun yazdım. Çocuk oyunlarını çok önemisyorum; geleceğimizin seyircisi onlar çünkü. Rejisini yaptığım oyunlar var. Halen Bursa'da 'Halktan Biri' adlı oyunum sahneleniyor.