Karşımda Yunan mitolojisinde Ege Denizi'ne adını veren Aegeus'tan ilham alan birbirinden şahane sanat eserleri duruyor... Doğduğum yerin denizi, rüzgarı, şahsına münhasırlığı, özgürlüğü masmavi tonu, sanatçıların gözünden bu kadar güzel anlatılabilirdi. Geçtiğimiz günlerde The Stay Warehouse, Alaçatı'da Muse Contemporary iş birliğiyle açılan 'Aegeus' sergisinden bahsediyorum.
FAVORİM JAKE'İNKİ
Küratörlüğünü Ayşe Pınar Akalın'ın üstlendiği sergide; duayen ve yeni kuşak Türk sanatçıların eserlerinin yanı sıra lentiküler fotoğraf alanında dünyanın önde gelen sanatçılarından Jeff Robb ve Güney Afrikalı heykeltraş Jake Michael Singer'ın işleri ilgimi çekiyor. İlk yorumum şu oluyor: Özgür bir form, tam da olması gerektiği gibi Ege denizini gerçek yansıtan yorumlar...
Herkesin kafasında bir Ege denizi tasviri vardır, benim gözlerimi kapattığımda karşıma ilk gelen; özgür bir mavi kuştur, Jake Michael Singer'ın eseri gibi. Güney Afrikalı heykeltıraşın diğer eseri de büyüleyici.
Ve mutlu haber şu ki; eser sergi bittiğinde de Alaçatı The Stay Warehouse'un bahçesinde duracak.
Asırlık zeytin ağaçlarının arasında konumlandırılmış heykel, bölgenin rüzgarına atfen 'When the Wind Murmured' ismini taşıyor. Singer, 3 metre 60 cm. yüksekliğindeki heykelinde, kuşların birlik oluşturarak yaptıkları özgürce salınımları rüzgara benzeterek yorumluyor.
Çalışmalarında sıklıkla mitolojik temalara yer veren Sinan Polvan'ın eseri ise Byzantion'un efsanevi kurucusu Byzas'ın gerçek ötesi yorumunda, Poseidon ve Aegeus ile olan bağına da atıfta bulunuyor.
Ahmet Oran'ın impasto tekniğiyle yaptığı ve katman katman mavinin tonlarını beyaz ile harmanladığı yağlıboya çalışması ise derinlik ve dalgaların harmonisini çağrıştırıyor. Yasemin Vardarlılar ise doğal taşlar, mozaik, seramik parçaları ve cam gibi farklı materyalleri bir araya getirerek yarattığı 'Underwater Jewels' serisi ile deniz altındaki yaşamdan, denizaltı varlıklarından ilham alıyor.
Sergide, ayrıca Canan Savaş'ın karışık teknik çalışmaları, Cem Sağbil'in Smyrna amazonlarına atfettiği bronz tanrıça heykelleri ve Ebru Yılmaz Kale'nin heykel çalışmaları da sergileniyor. Ege Denizi'nin tarih boyunca birçok şair, düşünür, filozof ve ressama ilham kaynağı olması; bir ülkenin coğrafyasından iklimine, siyasetinden günlük yaşamına, Ege bölgesinden güney doğusuna kadar her özelliğinin sanata yansıdığını gösteriyor.
Yani bir sanat eserine bakarak herhangi bir ülkenin yaşanmışlıklarını da, güzelliklerini de o an gözünüzde canlandırabilirsiniz. Sergi, 30 Eylül tarihine dek görülebilir.
DEPOYKEN EKOLOJİK SİMGE OLAN MEKANIN BELGESELİ ÇEKİLMELİ
The Stay Warehouse'un başlangıç hikayesi öyle ilgi çekici ki, inanın belgeseli çekilse tüm alkışları toplar. Havuz tam bir geri dönüşüm harikası... Geri dönüştürülmüş mozaikler, atıl cam şişelerden oluşturularak önemli bir tasarım ögesi olmuş. Geçmişte depo olarak kullanılan yapı, yeni ihtiyaçlar için demonte bir şekilde tasarlanmış.
Bütün odalar sökülüp takılabilir boxlar şeklinde kurgulandığı için istenirse bina bir gün içinde bambaşka bir mekana dönüşebilir. Sürdürülebilir turizm anlayışının ekolojik simgelerinden biri olan ve geri dönüşümün her alanda dikkat çektiği mekanın duvarlarında; 150 yıllık Orta Anadolu ve 100 yıllık Karadeniz evlerinden sağlanan tuğlalar ile ahşaplar yeniden kullanılmış. Şezlonglardan mutfak malzemelerine kadar iç yapıda kullanılan bütün ahşaplar, yıkılmaya yüz tutmuş yüzlerce yıllık ahşap evlerden sağlanmış.
Bitmedi, bu değerli ahşaplarla çalışırken mekan ekibinin duyduğu güzel koku, odalarda konaklayacak misafirlerle de paylaşılmak istenmiş ve bunun için fosilleşmiş, kemik gibi sert bu ahşaplar herhangi bir kimyasalla kirletilmeden muhafaza edilmiş. Binanın dış yüzeyinde en görünür yere, İzmir'deki eski Tariş binasında kullanılmış ve sonra unutulup bir depoda tozlar içerisine bırakılmış, çalışmayan bir saat revize edilip bir taç gibi yerleştirilmiş.
Ne hikaye ama şimdi Muzaffer Yıldırım'dan bir belgesel beklemeyelim de ne yapalım.