Stil danışmanı, moda editörü, oyuncu, model, kreatif direktör... Kariyerinizdeki tüm bu başlıkların içinde nasıl bir Ece barınıyor?
İçinde bulunduğum tüm bu alanlar beni yansıtıyor, beni ben yapıyor diyebiliriz aslında. Çocukluğumdan beri hep çok yönlü, multidisipliner ve kendini farklı katmanlarda beslemeyi seven biriyim. Bu yapısal özelliğim de kariyer yolculuğumda beni çeşitli yolculuklara çıkarttı. Annemin tiyatro ve seslendirme sanatçısı olması, müthiş stili, tiyatro kulislerindeki kostümler, abimin fotoğraf ve sanata merakı da ilgi alanlarımı belirleyen faktörlerden olmuştur. Zaten tüm bu edindiğim unvanlar da birbirini besliyor ve yaratıcı alanlarda kendimi ifade etmeme olanak sağlıyor, beni zenginleştiriyor. Bu yüzden de beni ben yapıyor!
Bugünkü stil anlayışınızı oturtmak için nasıl süreçlerden geçtiniz? Hâlâ değişmeye devam ediyor musunuz?
Stilim çocukluk yıllarımdan beri özgün ve eklektik. Daha önce dediğim gibi annemin muazzam stili, estetik anlayışı da bazımı oluşturdu elbette. Her zaman vintage ve ikinci el giyinmeyi de seven, iç sesini dinleyen biriydim. Oldukça emprovize bir stilim olduğu için de elbette değişkenlik gösteriyor. Değişmemek imkansız bence, evrenin kanunu gibi, her saniye değişiyoruz, gelişiyoruz sonuçta. Ama başkaları değil, kendi iç sesiniz rehberiniz olunca ortak payda zaten size özgü bir tutarlılıkta oluyor, bu da işte stil dediğimiz nokta oluyor.
Modada özgün olmak artık kolay rastladığımız bir şey değil. Sizce bu içten gelen bir şey mi, yoksa sonradan öğrenilebilir mi?
İçten geldiğine inanıyorum. Sonradan çalışılarak oluşturulan stillerde, iyi bile olsalar eksik bir ruh parçası olduğu sezilebiliyor bence.
Kısa süre önce moda haftası için Avrupa'daydınız. Moda son iki yıldır büyük bir değişim geçiriyor. Size göre bu değişim sokaklara nasıl yansımıştı?
En son geçtiğimiz Paris Moda Haftası'na katıldım. Pandemi sonrası tamamen normale dönülen ilk moda haftası olduğu için enerji bir hayli yüksekti. Herkes inanılmaz özlemiş moda haftasının koşturmasını ve modunu. Sokak stilleri artık eskisi gibi doğal ve çabasız olmuyor tabii. Moda haftalarına ilk gitmeye başladığım yıllarda, 15 yıl olmuştur, editörlerin günlük halleri sokak stilini doğurmuştu. Sonrasında dijital devrim ve sosyal medya çağının başlamasıyla stiller adeta reklam panosuna dönüştü. Özgünlük azaldı, kendilerine verilen kombini giyen influencer'lar her yeri kapladı.
Moda başkentleri sizi nasıl besliyor?
Dünya modasına yön veren Paris, Milano, Londra ve New York en çok beslendiğim şehirler. Müzeleri, sokakları, tasarım dükkanları, restoranları, şehirdeki sokak stilleri ile her zaman ilham vericiler.