Biliyorsunuz, kadın hakları ve kadına yönelik şiddet üzerine birçok haber yaptım, yazılar yazdım. 8 Mart Kadınlar Günü vesilesiyle tekrar hatırlamamız gerekiyor kadın haklarında ve kadına şiddette dünyanın geldiği noktayı. Uluslararası bir sorun olan kadına şiddet, pandemi sürecinde maalesef hızlı bir tırmanışa geçti. Ekonomik ve toplumsal olumsuzluklar kadına şiddeti tetikledi desek yeridir.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre; Dünya Bankası istatistiklerinin ortaya koyduğu manzara bu gerçeği yüzümüze çarpar nitelikte. Dünya genelinde her 100 kadından 35'i eşleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınların yüzde 38'i eşi tarafından öldürülüyor. Günde 137 kadın; en yakını ya da aile bireyi tarafından öldürülüyor. Dünyanın hemen hemen her yerinde şiddete uğrayan kadınlarımızın ise sadece yüzde 40'ı yardım talebinde bulunabiliyor. Gerçekten çok ürkütücü bir tablo.
Güya uzay çağındayız ama dünyanın en gelişmiş ülkesinde de, az gelişmiş ülkesinde de kadınlar benzer şekilde şiddete maruz kalıyor. Kadın hakları ve kadına şiddet konusunda toplumsal farkındalık arttı ama bu yine de şiddetin azalmasını sağlamıyor ne yazık ki... Özellikle dünyada göçlerin, savaşların, çatışmaların hız kazandığı günümüzde olan yine kadınlara oluyor. Dünya Bankası istatistiklerine göre; insan kaçakçılığına maruz kalan kurbanların yüzde 72'si kadın. Düşünün erkeklerin savaştığı, çatıştığı bir dünyada yine kadınlar zarar görüyor. Bu kötü gidişe dur diyebilmek için kadın hakları ve kadına şiddet için mücadeleye devam etmeliyiz. Sadece bir güne, 8 Mart'a sığdırılmayacak kadar önemli bir sorun çünkü bu...
İyi ki onlar var!
8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle başta Türkiye olmak üzere dünyanın her noktasında salgınla mücadele eden kadın sağlık çalışanlarımızı da anmak istiyorum. Dünya genelinde, salgın sürecinde en ön cephede yer alan sağlık çalışanlarının yüzde 70'ini kadınlar oluşturuyor. Küresel düzeyde kadınlar adeta sağlık ordusu oluşturup insanlığın bu virüsten kurtulması için büyük bir mücadele yürüttü, yürütmeye de devam ediyor. Salgın boyunca Covid-19'dan dolayı hayatını kaybeden kadın sağlık çalışanlarının sayısı ise erkeklerin tam iki katı. Bu bile sağlık sektöründeki kadınlarımızın nasıl canla başla mücadele ettiğini gösteriyor. Onlar iyi ki varlar...
Metalaştırmayın
Biliyorsunuz, bu hafta sanatçı Selda Alkor ile çok güzel bir söyleşi yaptık. Alkor'un "Belli bir yaştan sonra yapımcılar bizi tercih etmiyor, fiziksel görünümümüzden dolayı ekranlarda bize yer verilmiyor" cümlesi benim için çok önemli bir saptamaydı. Önemli olduğu kadar da üzücü aslında... Düşünün, yıllarını sanata vermiş emekçi, usta bir oyuncu sırf belli bir yaşa geldiği için dizilerde, filmlerde yer alamıyor. Türkiye'deki yapımcıların hepsi demiyorum ama büyük bir kısmı ne yazık ki 'şekilci' bir yaklaşımla oyuncu kadrosu oluşturuyor. 'Balık etli mi, başrolde oynayamaz', 'Yaşlı mı, dizide yer alamaz' gibi sığ bir bakış açısıyla kadro oluşturmak kadını metalaştırmaktan başka bir şey değil. Umarım yapımcılar bu sığ bakış açısını bir an önce bırakır...