PROJEM YOKSA BİLE REYTİNGLERİ TAKİP EDERİM
■ Reytingi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ekranda bir iş yapmadığım dönemde de her gün reyting listelerine bakarım. Rekabet ortamı var. Bütün ekip bu işten ekmek kazanıyor. Tabii ki takip etmemiz gerekiyor. Ne yapılıyor ve insanlar daha çok neyi izliyor bakıyorum. Reyting alamazsanız ne kadar iyi düşünceniz olursa olsun işiniz devam etmez. İşin kuralı bu. Reyting alacaksınız ki reklam gelsin. Ona bağlı olarak insanlar para kazanacak.
YURT DIŞINA FORMAT SATMAMIZ GEREKİYOR
■ Yaklaşık 40 yıldır izleyiciye ulaşıyorsunuz. Sizce ekranda neler değişti?
Çok şey değişti. Eskiden daha çok edebiyat uyarlamaları yapılıyordu. Bu çok kıymetli bir şeydi. Artık yapılmıyor. Yaprak Dökümü çok başarılıydı. Ancak Aşk-ı Memnu'da edebiyat değerleri tamamen çöpe atılmış, farklı bir şey ortaya çıkmıştı. Biz uzun yıllar bütün dünyaya dizi sattık. Şu anda format satıyor olmamız lazım. En kıymetli olan şey bu. Maalesef dizi yapımcılarının yaptığı işlerin yüzde 95'i dışarıdan alınan format. Biz niye kendi formatımızı satmıyoruz? Bir yapımcı arkadaşım o dönem çok popüler olan bir formatı alacağını sonrasında da Orta Doğu'ya 300 bin dolara satacağını söylemişti. Ona 'Sakın yapma. Bu ülkeye yapacağın en büyük kötülük budur. Biz Amerikalıları yerli yapımlarımızla kovduk. Onlara dizi satıyoruz. Sen tekrardan onların formatını alarak içimize sokuyorsun' demiştim. İşte bu format hastalığının başladığı ilk yıllardı. Bu çok büyük bir tehlike. İleride kendi formatımızı üretemez hale geliriz.
HER ZAMAN TREND BELİRLEYEN OLDUM
■ Bir projeyi başarıya götüren şey nedir?
Başarının üç kademesi var. Siz trend setter'ı oluşturursunuz. İkincisi yaklaşmakta olan trendi hissedip benzeri bir iş yaparsınız ya da o trend tutmuştur siz de onlardan bir tane daha yaparsınız. Ben her zaman trend setter olmaya çalıştım. O yüzden de hep risk alıyorum. Her projeme de sanki ilk defa bu işi yapıyormuş gibi büyük bir heyecanla başlıyorum.