Merkezi Paris'te bulunan Carlin gibi trend ofislerinde; tasarımcılardan, pazarlamacılardan, sosyolog ve psikologlardan, sanat eleştirmenlerinden oluşan ekipler bulunuyor. Trendlerin ortaya çıkış noktasını 'yaşam tarzları' olarak ele alan bu ekipler; insanların neyi, ne şekilde yaşamak istediklerinden hareket ederek, 'En çok neler tüketiliyor, neler daha çok tüketilecek?' gibi soruların cevaplarını arıyor. Ayrıca, lüks moda evleri ve dünyaca ünlü tasarımcılar; belki sosyal mesaj vermek, belki de gündeme dikkat çekmek amacıyla, kişilerin eğilimlerini ön plana çıkaracak detaylara yer verdikleri koleksiyonlarla gelecek sezonun modasına yön veriyor. Daha ulaşılabilir fiyatlı markalar da bu defileleri takip ederek koleksiyonlarında nasıl bir yol izleyeceklerine karar veriyorlar.
Konuya daha ticari bakan ulaşılabilir fiyatlı markalar; örneğin tropik trendinin ya da hippi tarzının çok tuttuğunu bilerek, birkaç sezon daha çiçek detaylı parçalara koleksiyonlarında yer verebiliyorlar. Ve modası geçse bile insanlar bu parçalardan satın almaya devam ediyor. Aslında stil de burada oluşmaya başlıyor. Son moda giyinmeyi tercih ederseniz, sezonu asla kaçırmamalısınız ancak romantik detayları sever ya da 70'lerin havasını keşfedip benimserseniz, stiliniz yavaşça oluşmaya başlar. Aslında tarz sahibi olmak tam da bu! Bence bu noktada en önemli detay; 70'ler stilini benimseyip 70'lerden bir haber olmamak. Eğer siz; Rolling Stones, Queen, ZZ Top, Aerosmith, Cher gibi grup ve şarkıcıları ya da dönemin yaşam trendlerini bilmiyorsanız, görüntünüzde 70'leri vurgulamak oldukça saçma.
Ayrıca moda değişecek ve yine tekerrür edecek, ancak siz ve stiliniz kalıcı olacak. Unutmayın ki, trendleri oluşturan tasarımcılar, genellikle belli bir yaşam stili olan insanlardır ve geçmiş dönem trendlerinden etkilenerek yeni trendleri oluştururlar. Ayrıca modaya yön veren tasarımcıların stillerine dikkat ederseniz, üzerlerinde yarattıkları trendle alakalı hiçbir şeye rastlamazsınız. Yani yaşam stilleri neyse, giydikleri de odur. Ve asla kişisel olarak moda eleştirilerine maruz kalmazlar.
Peki bu sezon modada neler tekerrür etti?
Mesela bu sezon, 90'larda rağbet gören marka logolu tişörtler, çantalar çok moda. Aslında iki sezondur bariz bir şekilde 90'lara dönüş vardı. Şimdilerde 80'lere doğru uzanan bir zaman tünelinin içinde gibiyiz. Geçtiğimiz yıl chooker ve bel çantası istilasına uğramıştık, bu sezon ise kocaman küpeler ve mandal tokalar çok moda. Tabii Serpil Çakmaklı modeli saçlardan bahsetmiyoruz; daha düz taranmış ve sıkı sıkı toplanmış saçlarınızı büyük mandal tokanızla sabitleyebilirsiniz. 70'lerin ikiye ayrık düz taranmış saçlarının yerini ise dalgalı, dağınık saçlar, tepeden toplanmış at kuyrukları alıyor. Aslında dönemin saç kraliçesi Jennifer Aniston'ın saçlarını inceleyerek işe koyulabilirsiniz. Öte yandan kalın kaşlar da yerini ince kaşlara bırakmaya başladı.
'Denim on denim' trendi ise yine moda. Yüksek bel pantolonlar ve kısa üstler de sezonun tekerrür eden trendleri arasında. Madonna'nın ve Cher'in 90'lar stilini araştırırsanız, sonuca daha kolay ulaşırsınız. Tek başına ya da etek altına giyilen diz üstü taytları, 90'lardan hatırlayanlar var mı? Cesareti olan, tümde dantelli olanlarını da deneyebilir. 80 ve 90'ların ışıltılı, simli, payetli kumaşları, bu yaz da revaçta. Ayrıca etek ya da pantolon üstüne giyilen, göbeği açıkta bırakan büstiyerler ya da çıt çıtlı bodyler de trendler arasında. 90'larda Metallica, Nirvana gibi ünlü müzik gruplarının fotoğraflarının olduğu tişörtleri üstümüzden çıkarmazdık. Şimdi yine aynı tişörtler revaçta. Bu tişörtleri, payetli eteğinizle tamamlayabilirsiniz.