Bizler Necdet Tosun'a gülerek büyüyen nesildeniz. 100 yaşına yaklaşan Yeşilçam'ın en şirin, en komik aşçı karakteriydi o. 200 kiloydu, Balıkesir Burhaniye'de yaşardı. Bazen aşçı rolünü oynamak için günde üç ayrı film setini dolaştığı olurdu. Öyle ki, 500'e yakın filmde rol alıp, farkında olmadan bir dünya rekoru bile kırmıştı.
1960 yılında deli gibi aşık olduğu Sevim Hanım ile evlendi. Bu aşktan iki tosuncuk, Erdal (1963) ve Gürdal (1967) dünyaya geldi. İkisi de 4'er kilogram doğmuşlardı. Sevim annenin muhteşem yemekleri ve yemek yemeyi çok sevmeleri yüzünden çocukların cüssesi de babalarını aratmadı. Necdet Tosun turne için gittiği Almanya'da trafik kazası geçirip, 10 gün sonra getirildiği Türkiye'de vefat ettiğinde henüz 49 yaşındaydı.
Erdal ve Gürdal da babalarının izinden gittiler. İkisi de konservatuar bitirip, oyuncu oldular. Türkiye, Erdal'ı Bir Demet Tiyatro'daki o şahane Eyvah Necdet karakteriyle tanıyıp sevdi. Ama o da henüz 53 yaşındayken Büyükdere Caddesi'nde karşı yönden gelip, üzerine uçan bir otomobil yüzünden aramızdan ayrıldı.
Gürdal da BKM sahnesinde parladı. Bir Demet Tiyatro'da canlandırdığı Bakkal Çırağı Tombalak karakteriyle hepimizin sevgilisi oldu. Ancak fazla kiloları ve çocukluğundan beri çektiği böbrek rahatsızlığı başına bela oldu. Uzun süre böbrek arandı, bulunamayınca daha 33 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Ve nihayet... (Vuslata başka ne denir ki?) Anne Sevim Tosun da geçen yıl bu zamanlar vefat edip, sevgili eşinin ve çocuklarının yanına gitti... Yani bugün, Türkiye'yi yıllarca güldüren bir ailenin tüm fertleriyle buluştuğu o vuslatın yıldönümü. Bize yedirdikleri onca pirzolanın hatırına, mezarlarına gönlümüzden kopardığımız karanfilleri koyalım istedim...
Çift maske şart oldu
Önemli uyarıya Prof. Dr. Can Öztürk'ün sosyal medyada gördüğüm bir makalesinde rastladım. Mutlaka okumanız gerektiğini düşünerek, yayınlıyorum:
"Maalesef mutant virüs Avrupa ülkelerinden sonra ülkemizde de hızla yayılıyor... Bu yeni mutant virüsün bulaştırıcılığı çok daha yüksek ve özellikle kapalı alanlarda 'airborne' olarak ortam havasından bulaşabiliyor. Burada etkili olan bulaş yolu, temasla geçen 'damlacık' dışında 'aerosol partikülleri' şeklinde havada asılı kalan virüsler... Sizden önce o kapalı ortamda maskesiz bulunmuş bir kişinin ortama yaydığı partiküller 3 saate kadar sizi de etkilemiş oluyor. Normal maskeler bu küçük aerosol partiküllere karşı yeterli olamayacağı için, ABD'de CDC Başkanı Dr.Faucci, kapalı yerlerde en az üst üste takılmış iki maske öneriyor. Almanya bu hafta, kapalı ortamlarda çalışan kişilere FFP2 maskeleri önermeye başladı. AVM ve mağazalara UV lambaları takılıyor. Bu haliyle, maskenin çıkarıldığı, bir şeyler yiyip içilen ortamlar en riskli alanlar haline geldi. Keza, asansörler, toplu taşıma araçları, uçaklar, otobüsler konusunda daha da çekinceli olmak gerekiyor. İşin en üzücü tarafı; bu yeni mutant virüsün şu anki aşılardan beklenen iyiliği olumsuz yönde etkileyecek olması. Kapalı ortamlarda maskeyi hiçbir şekilde çıkarmamak gerekiyor."
Mesele, birincisini bile bir türlü taktıramadığımız, yasak kural tanımayan 'sınırlandırılamayanlara' ikincisini nasıl taktıracağımız...
Şeref kürsüsü
İlkokul 3'üncü sınıf öğrencisi Mira Alemdar'ın icat ettiği, atıkların deniz suyuna karışmasını önlemeye yönelik Yüzey Suyu Atık Kapanı Projesi, Antalya'daki üç derede başarıyla uygulanmaya başlandı.
Zap'tiye
Kar maskesi icat edildi, figüranların ekmeğine kan doğrandı. (Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'daki siyah giyimli, kar maskeli korumalar bugüne kadar kaç kere vurulup ölmüştür acaba?)
Ne demiş?
"Şimdi bir masaj salonuna gideceğiz... Masaj salonuna gideceğiz derken, oraya yapılan baskına tanıklık edeceğiz." (İbrahim Sadri'yi bir anlığına panikleten haber anonsu)