Erkek Severse dizisiyle yakın zamanda ekran önünde olmaya hazırlanan Tolga Güleç Bi' Başka Youtube kanalında Melis Güvenç'in konuğu oldu. İlk defa romantik komedi türünde bir yapımda rol alan oyuncu, ilişki içindeyken neler beklediğini anlatarak, " Biz dinlenmeyi değil kavgayı seçtiğimiz için ilişkiden kaçıyoruz. İlişki kurmaya çalışıyorsun "Set saat kaçta biter" diyor bana. Ne bileyim ben kaçta biter… Böyle bir ilişki yürümez. Bir ilişki tadında serbest bırakarak olmalı. Bırak hata yapsın ya da bırak ben hata yapayım. Yapalım ki görelim yanlışlarımızı" diye konuştu.
Tolga Güleç, karşılaştığı kişilerde artık dış görünüşle değil, beyinle ilgilendiğini de belirterek; "Dış görünüş hiç önemli değil çünkü geçiyor. Ama mesela Madrid'in nerenin başkenti olduğunu bilsin. Bunu bilmiyorsa beni çok soğutur. Bir kitap okumuş olsun, günde sadece 150 kelimeyle konuşmasın. Bir şey konuşabilelim" ifadelerini kullandı.
Yakın zamanda seni Erkek Severse dizisiyle bir dijital projede izleyeceğiz. Dijital projelerde yer almak nasıl bir deneyim?
Dizimizin çekimleri yeni başladı. Bu diziden önce başka bir dijital proje olan Kolej dizisinde bir öğretmeni oynadım. Çok güzel bir projeydi ve 25-30 dakikaydı. Çalışma şartları çok insaniydi. Televizyon gibi 180 dakika süren, insanlık dışı şartlarda çalışmıyorsunuz. Dijital dünyayla beraber iş imkânımız, özgürlük alanımız çoğaldı. Kısıtlanmamız bitti. Sansür ve oto sansüre karşı çok zorlanıyorduk. Çünkü hayatın gerçekliğini bir şekilde koymamız gerekiyor. Çünkü hayat gerçek ve erkânda bir fark olmaması gerekiyor. Bu yüzden bu dijitalin ekmeğini yiyoruz. Daha inandırıcı hikâyeler çıkıyor.
Seni Kolejde bir öğretmen olarak izleyeceğiz ama Erkek Severse'de hangi rolle göreceğiz? Bir de peş peşe çektiğin işler, hepsi peş peşe mi yayınlanacak?
Sanırım peş peşe girecek ama bu konuda bir fikrim yok. Şubat, mart gibi yayına girebilir. Erkek Severse'yi şimdilik 13 bölüm çekeceğiz. Devam ederse 26 bölüm yapacağız. Ama bu da şubat, mart gibi yayına girer gibi görünüyor. Dijital açıdan 2022 benim senem olacak.
Seni Erkek Severse'de ilk defa bir romantik komedide izleyeceğiz. Heyecanlı mısın?
Daha önce hiç romantik komedi oynamadım. Rolü çok sevdim ve denemek istedim. Yaz dizisi gibi bir şey değil bu. Asla öyle bir şeyi kabul etmiyorum. Ama bir How I Met Your Mother ya da Friends'teki gibi sıcak bir işte olmayı hep merak etmiştim. Çünkü üzerinize böyle bir şey yapışırsa, dramaysa drama, komediyse komedi devam ediyorsunuz. Bu işte de hem komedi hem dram tarafı var. Ve özgür taraftasınız. Bu yüzden mutluyum. Rolümü de çok sevdim. Dizide güzel bir ailenin iç çatışmaları konu ediliyor. Alperen Duymaz'la oynuyoruz. Eğlenceli, enerjik bir iş olacak.
Son dönemde tercih ettiğin roller hep ters ve biraz da karanlık kişiler olarak şekil değiştirdi. Özel bir tercih mi bu?
Özellikle tercih etmedim. Önüme sunulanlardan tesadüf eseri karşıma çıktı. Bu aslında Poyraz Karayel'le başlayan bir süreç. Orada hem bir seri katili, hem de bir şizofreni oynuyordum ve çok büyük keyif aldım. O rolden sonra yapımcı gözüyle "Bu çocuk benzer rolleri kıvırır" dediler sanırım. Onlar teklif getirdiklerinde, beğenmem, istemem diye bir şımarıklık yaptım. Çünkü gerçekten olmazdı. Ama en son Masumiyet çok severek başladığım bir projeydi.
"30 YAŞINDAKİ BENLE, 40 YAŞINDAKİ BEN FARKLI SEVİYOR"
Bu rol çeşitliliğinden sonra seni romantik komedide izleyecek olmak beni heyecanlandırıyor. Ama Erkek Severse ne olmalı? Sen seversen ne olur?
Tüm erkekler adına genel konuşamayacağım. Ama kendi adıma ölçülü sevmeyi seviyorum. Çünkü şu an 40 yaşına geldim ve yaş aldıkça çok net konuşamıyorum. 30 yaşındaki benle şimdiki ben farklı seviyor. Biz kısıtlama yanlısı, ataerkil bir toplumuz. Kendimizi modernize edemiyoruz. Geliştiremiyoruz. Bu yüzden ölçülü seversek her şeyi tadında bırakırız ve o ilişki ömür boyu devam eder.
30'dan 40 yaşına kadar ne değişti sende?
Daha sakinim. Pesimist tarafımı törpüledim. Daha optimistim.
Kıskançlık ne durumda?
Neye göre kıskançlık? Dört yıldan beri hayatıma kimseyi almadım. Birini kıskanmakla vakit kaybetmek istemiyorum. Birini merak etmek, onu sorgulamak istemiyorum. Şu an sadece iş yapmak istiyorum. Böyle huzurluyum ve mutluyum. Çok sevdiğim arkadaşlarım yanımda olsunlar bana yetiyorlar.
Dört senedir hayatında biri olmadığı için çok huzurlusun?
O da dâhil ama doğru insanı bulduğunuz zaman neden huzursuz olasınız ki? Engin Günaydın'ın bir sözü var çok severim. "İlişkiler insanların dinlenmesi gereken yerlerdir" der. Zaten yeteri kadar stresin içindeyiz. Biz dinlenmeyi değil kavgayı seçtiğimi için belki de ilişkiden kaçıyoruz. İlişki kurmaya çalışıyorsun "Set saat kaçta biter" diyor bana. Ne bileyim ben… Böyle bir ilişki yürümez.
Peki sana göre ilişki nasıl olmalı?
Bir ilişki tadında serbest bırakarak olmalı. Tabii bende serbest bırakırım. Her şey karşılıklı. Çünkü birini sıkarsan o oradan kaçamaz ve hata yapamaz… Bırak hata yapsın ya da bırak ben hata yapayım. Yapalım ki görelim yanlışlarımızı. Ama koymuşsun kafese hata yapamıyor. Belki içinde var yapamıyor hiçbir şey. 40 yaşında bunları anlıyorsun.
Peki olmamalı dediğin bir şey var mı?
Artık sadece beyinle ilgileniyorum. Dış görünüş hiç önemli değil çünkü geçiyor. Veya kötüyse bir estetiğe bakıyor. Estetiğin çok yakıştığı kişiler de var ama ben doğallık seviyorum. Ama mesela Madrdid'in nerenin başkenti olduğunu bilsin. Bunu bilmiyorsa beni çok soğutur. Yani genel kültür anlamında çok soğuyorum. Bir kitap okumuş olsun, günde sadece 150 kelimeyle konuşmasın. Bir şey konuşabilelim. Haksız mıyım? Diğer türlü sıkıcı değiller mi? Sakın yanlış anlamayın bu duruma cinsiyetçi gibi yaklaşmıyorum bu tanımlarımı insan ve bir birey genelinde yapıyorum.
"BEN OYUNCUYUM VE KUTSALIM DİYE BİR ŞEY YOK HERKES SAKİN OLSUN"
Oyunculukta kalitenin giderek düştüğünü düşünenlerden misin?
Ekranda oyunculuk izlemiyoruz. Sadece fotoğraf veriliyor. Dizi dediğiniz şey güzel fotoğraftır. Biri mi pırt yaptı mimiğiyle dolaşan çocuklar dolaşıyor ekranda. Bu onların da suçu değil. Beğenen var, alıcısı var bize de saygı duymak düşer. Biz izlemiyoruz diye kimse de izlemesin demeye hakkımız yok. Adam izleniyor, yurt dışı satışı var. Yolu açık olsun. Hiç gözümüz yok. Biz kendi bildiğimiz yolumuzdan sapmadan devam edeceğiz. Ben 90 yaşıma geldiğimde, Haldun Dormen gibi sahnede yaşamak ve sahnede ölmek istiyorum.
Oyunculuğa gönül bağıyla bağlı olan ve böyle yaşayan kişilerin tercihleri ve beklentileri de hep çok farklı oluyor değil mi?
Sırf parası güzel diye dizide oynarsan, o seni bir süreden sonra bitirir. Tükenirsin. Cebindeki taşlar düşer.
Ama bunu gerçekleştirmek de büyük ayrıcalık…
Ayrıcalık değil bir sürü sebep var. Kenarda bir birikimin yoksa o diziyi yapmak zorundasın. Kenarda paran yoksa ama yine de o diziyi yapmak zorunda değilsen pazarda limon satarsın. Bu da bir tercih. Veya festival filmi yaparsın, kiranı ödersin. Tiyatronu yapmaya devam edersin, dublajın gelir ona gidersin. Kıt kanaat de olsa geçinirsin. Ama kimseye bunu göstermezsin. Bizde özellikle taksici abilerde şöyle bir şey var; "Şu aralar bir şey var mı?" diye soruyorlar. Tiyatro yapıyorum, bir tane film var abi, bir bankanın reklamlarını aldım onu seslendiriyorum diyorum. Karşılığında "Eee dizi yok mu?" yanıtını alıyorum. Yani dizi yoksa sen hiçbir şeysin gibi bir algı var. Mesela tiyatroya ünlü görmeye gelen bir grup var. Ünlü değilsen maalesef o tiyatro bilet satmıyor.
Oyunculuğa hangi tavırla ve niyetle yaklaşıyorsun?
Olması gerektiği gibi yaklaşıyorum. Çok basit biz cerrah değiliz ve kalp ameliyatı yapmıyoruz. Herkes bir sakin olsun. "Ben oyuncuyum, kutsalım" triplerine ne gerek var? Bu iş hiç öyle bir meslek değil. Herkes sakinleşsin işine baksın.
Bir röportajında "Bize konservatuarda bir odunla bile nasıl aşk yaşanır onu öğrettiler" demişsin. Bunun üzerine eklemek istediğin bir şey var mı?
Bu olması gereken bir şey zaten. Mesela bir çocuk akşama kadar arkadaşlarıyla doktorculuk oynuyor. Sonra annesi, "Hadi yemek hazır" diyor ve çocuk rolden çıkıyor ve kendi oluyor. Oyunculuk inanmakla ilgili bir şey. Yok Eric Morsi'miş, Stanislavski'ymiş değil. Onları da oku da olay kalpte ve inanmakta bitecek. Ben bu cümleyi iki partner arasında yükselen libidodan bahsettiklerinde söyledim. Çünkü karşı tarafa libidonun yükselmesi kadar saçma bir şey olamaz. Bir de karşındaki iş arkadaşın. O zaman iş yapmayalım. O zaman her doktorda hemşireye aşık olsun… Bu cümleyi bu yüzden kurmuşumdur çünkü karşımızdakini bir odun olarak hayal etmeyi öğrendik biz. Doğru olanı öğrendik. Yeri geliyor nefret ettiğin bir adamla bir baba oğlu oynuyorsun. Bu hiçbir sette başıma gelmedi ama çok duydum.
Yeni yıl için, yeni niyetlerin var mı?
Var olmaz mı? Yepyeni hayatlar bizi bekliyor. En büyük fobim; İstanbul depremi olmasın. Son düzce depreminden sonra en büyük korkum bu oldu. O depremi biraz hissettim. Bunun dışında herkesin olduğu gibi çok güzel dileklerim var. Aslında çok sıradan dilekler; İnsani şartlarda yaşamak, işimizi yapmak, dünyayı gezmek istiyoruz, hislerimiz heba olmasın istiyoruz. Özellikle pandeminin artık bitmesini istiyorum.