İslam, dünyanın en barışçıl, en insancıl, en hoşgörülü, en modern ve aynı zamanda bilime, ilime en yakın duran dini. Bu nedenle kendimi her zaman şanslı hissedip Allah'ıma şükrederim.
Müslüman olduğuma bir kez daha şükretmeme sebep olan son gelişme Çin'de yaşanıyor. İnsanların Koronavirüs yüzünden kırılmalarının sebebi sonunda ortaya çıktı. Wuhan şehrinde halkın sofralarından eksik etmediği yarasa çorbası ve yılan yahnisinin bu virüsün yayılıp gelişmesine sebep olduğu ortaya çıktı. İşte bu nedenle başlığı 'Dinime kurban olayım' diye attım.
Çünkü İslam'da yiyeceğimiz hayvan türleri; besi hayvanları, balık ve bazı av hayvanları ile sınırlıdır. Kesilmeleri de 'helal kurallara' bağlanmıştır. Kendi dışkısıyla ve çöplerle beslendiği için domuz yemek yasaktır. Bazı hayvanların tüketilmesi ise mekruh sayılmıştır. Dinimiz aynı zamanda hijyeni de bir 'yaşam biçimi' haline getirmiştir. Namaz öncesi günde beş vakit abdest alınması ve gusül abdesti de bunun günlük hayata bir yansımasıdır.
Eğer Çin bir İslam ülkesi olsaydı, eminim virüsün etkileri bu kadar yıkıcı olmazdı. Tahmin ediyorum ki, değerli ilahiyat hocamız Prof. Dr.
Nihat Hatipoğlu da önümüzdeki programlarında bu önemli konuya değinip bizleri çok daha iyi aydınlatacaktır.
Bu arada Koronavirüs ile ilgili sosyal medyada dolaşan şehir efsanelerine güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum. Neymiş efendim, Wuhan kentinde halkın tükettiği yılanların yaşadığı göletin dibinde füze parçaları kalıntıları bulunmuş. Bunun bir 'biyolojik saldırı' olma ihtimali varmış. Çin karşılık verecekmiş filan... Maksat; halkı paniğe sevk etmek uğruna izlenme ve takip oranını artırmak, 'viral' olmak.
Galiba günümüzün en tehlikeli virüsü bu...
Taklit edilen ülke olduk
Unutulmaz dizi Aşk-ı Memnu'nun Romanya'daki Antena 1 kanalında 'çakması' yapılmış. Sahneleri bire bir taklit edilmiş. Bunun üzerine Halit Ziya Uşaklıgil'in romanını diziye uyarlayıp senaryosunu yazan Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu başta olmak üzere tüm hak sahipleri dava açmış. Romanya'daki ilk mahkemede söz konusu dizinin gösterimi durdurulmuş. Bu olay bana eskiyi anımsattı. Bir zamanlar biz de her şeyin çakmasını yapardık. Örneğin, semt pazarları sahte Lacoste tişörtleri ile dolup taşardı. Fransızlar "Bizden bile iyi yapmışlar" deyip pazar pazar dolaşarak ürünleri toplamaya çalışırlardı. Hep söylerim, Türkiye'nin son 20 yılında kendini en fazla geliştiren sektörü, dizi yapımcılığı. Baksanıza, dünya artık bizi taklit ediyor...
Şahane uygulama ve bir öneri
3 Şubat'tan itibaren noterlerde vatandaşın işini kolaylaştıracak bir uygulama başlıyor. Bundan böyle otomobil alıp satanlar parayı ortak bir hesaba gönderecekler. İşlem tamamlanır tamamlanmaz noter görevlisi sadece bir tuşla parayı satıcının hesabına aktaracak. Böylece son zamanlarda giderek artan dolandırıcılık vakaları ve sahte para alış verişinin de önüne geçilecek. Vatandaş, yanında yüklü para taşıdığı için gasp edilme riskinden de kurtulacak. Ayrıca aynı tarihten itibaren noterlerde işlem ücretleri banka kartı ve kredi kartıyla da yapılabilecek. Bana göre harika bir uygulama. Aynı sistemin emlak alım satımlarının gerçekleştirildiği tapu dairelerinde de uygulanmasını teklif edeceğim. Malum, hemen her hafta bültenlere tapu daireleri önünde gasp edilen ya da dolandırılan mağdurların haberleri düşüyor.
Gaf kürsüsü
A Spor'da cuma günü yayınlanan Ziraat Türkiye Kupası Kura Çekimi'nde Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim ve İcra Kurulu Kurulu Üyesi Ali Düşmez'in; bir diğer Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Erdem'e kameralar ve mikrofonlar açıkken "Sivas'ı çekme" diye fısıldaması skandaldı.
Zap'tiye
Boşuna dememişler, "Oyunculuk 'mış' gibi yapma sanatıdır" diye... Halit Ergenç, Babil dizisinde oğluna ameliyat parası bulabilmek için her türlü entrikaya bulaşıyor. Ama reklam arasında eşi Bergüzar Korel'i mücevherlere boğup duruyor...
Ne demiş?
Yeliz Yeşilmen'in iddiası yüzünden yine magazinin b.ku çıktı: "Banu Alkan uçakta bedava diye bütün havyarları yemiş de yemiş. Sonra lavabo tıkanmış, uçağın içi batmış..."