Çağdaş Türk resim sanatının önemli isimlerinden Devrim Erbil, GÜNAYDIN'a özel açıklamalarda bulundu. "Ülkemi çok seviyorum.
Türkiye'yi temsil etmekten gurur duyuyorum" diyen ünlü ressam; son nefesine kadar ülkesi ve halkı için çalışmaya devam edeceğini söyledi...
- Edebiyata olan ilginiz resimden çok daha önceye dayanıyor. Yazdığınız şiirler, hikayeler var. Bu yönünüz tablolarınıza nasıl yansıdı?
İlkokuldan itibaren edebiyata ilgi duymaya başladım. Uzun yıllar boyunca şiirler, öyküler yazdım. Resme yeteneğimi ortaokulda öğretmenlerim keşfetti. Lisedeyken hocam İrfan Yılmaz benimle yakından ilgilendi. Daha sonra da akademiye başladım. İnsan ne kadar okuyup kendini geliştirirse hem kendi iç dünyasına, hem de dışarıya bakışı da o denli değişiyor. Edebiyata olan bu merakım ve sevgim, kendime ve insan ilişkilerine bakışımı etkiledi.
Bu da benim eserlerime yansıdı. Edebiyat, insancıl yaşamımı resimden çok daha fazla etkiledi.
HALI TEKNİĞİNE SAHİP ÇIKALIM
- 'Yaşarken hak ettiğim değeri görüyorum' diyor musunuz?
60 yıla yakın bir sanat hayatım var. Akademide hocalık yaptım 50 yıl. Yetenekli sanatçılar başta işleri çok zor olduğu için desteklenmeli.
Genç sanatçılar, toplumda el üstünde tutulmalı. Anadolu o kadar bereketli topraklara sahip ki... Her yerinden kültür ve medeniyet fışkırıyor. Dünyada hiçbir coğrafya, Anadolu gibi kültürel zenginliğe sahip değil. Anadolu'da o kadar yetenekli gençler var ki... Bunun en önemli nedeni kültürel genlerimizdir. Eskiden çok yetenekli de olsan keşfedilmen zordu. İletişim çağında olduğumuz için yetenekleri keşfetmek artık daha kolay. Akademiye başlarken profesör olmak, ünlü olmak veya popüler bir ressam olmak gibi amaçlarım yoktu. Bugün geldiğim yeri hayal bile edemezdim. Gece gündüz büyük bir coşkuyla çalışıyordum.
Şimdiki ismiyle Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatları, o dönem varlıklı aile çocukları tercih ediyordu.
Ailem memurdu, onlara yük olmamak için öğrencilik yıllarımda çalıştım.
Sıkıntılar içinde okudum.
Binalarda mozaik yaptım, İzmir Fuarı'nda çalıştım, hatta Demir Yolları'nda işçilik de yaptım.
- Çizimlerinizi halıya da dokuyorsunuz...
Evet. Halı tekniği Türkler'in insanlığa armağanıdır.
El emeği halı dünyada bitmek üzere.
Türkiye'deki halı dokuyanların sayısı azalıyor. Para getirisi olmadığı için kimse yapmak istemiyor. Halbuki halı tekniğini Türkler günümüze kadar getirmiştir. Buna sahip çıkmalıyız. Üniversitelerde halı bölümünün açılması için uğraşıyorum.
Uşak'ta gelenekten çağdaşa halı ve kilim müzesi açılmasını sağladım.
Büyük bir halı sanatı sergisi yapılması için hazırlıklar içindeyim. Bu serginin Cumhurbaşkanlığı'nın himayesinde olmasını da isteriz. Böyle olursa, hem Türkler'in insanlığa armağanı olan halı tekniğini tekrar canlandırmış, hem de dünyaya bunu anlatmış oluruz.
'BU ÜLKE BENİ YETİŞTİRDİ. BEN DE SON NEFESİME KADAR ÜLKEM VE HALKIM İÇİN ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİM'
ÜLKE ÇIKARLARINI KORUMALIYIZ
- Atatürk'ü resmettiğiniz eserleriniz de var...
Atatürk'e sevgimi içimde taşıyan biriyim. Bize çok güzel ve çağdaş bir ülke bıraktı. Topyekün milletçe Kurtuluş mücadelesi vermiş bir toplumuz.
Yüzyıllarca esir olmadan yaşamış, büyük bir imparatorluk kurmuş bir milleti tüm dünya yok etmek isterken;
Atatürk ve silah arkadaşları, Türkiye Cumhuriyet'ini kurdu. Günümüz koşullarında da Kurtuluş mücadelesi ruhunu devam ettirmek bir zorunluluktur.
Atatürk sevgisi demek; bana göre ülkesini sevmek, Türkiye'nin çıkarlarını korumak demektir. Türkiye'yi daha ileriye taşımak ve yükseltmek için çalışmak demektir.
Önemli olan Atatürk'ün heykellerini yapmak değil, onun düşüncelerini anlamaktır.
Bugüne kadar birtakım yeteneksiz heykeltıraşlar tarafından Atatürk heykelleri yapıldı. Atatürk heykellerinden kötü örnek olan bazılarını kaldırmak isteseniz de Atatürk tabusundan dolayı bunlara dokunamıyorsunuz.
Normalde böyle önemli heykeller yapılmadan önce içinde heykeltıraşın yanı sıra mimar, sosyolog, psikolog, şehircilerin de olduğu bir ekiple ön çalışma yapılmalı.
- Eserlerinizde İstanbul'u da anlatıyorsunuz...
Bir kente kimliğini veren yapılar vardır. İstanbul da; Sultanahmet Camii, Ayasofya'sıyla, Galata Kulesi'yle bir anlam oluşturuyor. Ben resimlerimde özellikle kültürel sürekliliği ortaya koymaya çalışıyorum.
İstanbul, kültürel açıdan çok zengin bir şehir. Ayasofya Bizans'ı, Sultanahmet Camii Osmanlı'yı, köprü de Cumhuriyet dönemini temsil ediyor eserlerimde.
Üç medeniyeti de anlatıyorum.
Eski yarımadaya da çok yer veririm tablolarımda. Şimdilerde ikili bakış ile tarihi bir yapı ve kentin görünüşünü birlikte koyarak İstanbul'a yeni bir bakış açısı getirmeye çalışıyorum.
- Dünyanın birçok yerinde sergiler açtınız. Ülkemizi dünyada temsil etmek nasıl bir duygu?
Ülkemi çok seviyorum ve Türkiye'yi temsil etmekten gurur duyuyorum.
Devletime karşı görevimi yerine getirmenin mutluluğunu da yaşadım.
Son nefesime kadar da ülkem ve halkımız için çalışmaya devam edeceğim. Bu ülke beni yetiştirdi.
Ben de eserlerimi hem ülkemdeki insanlara, hem de dünyadakilere sergilerle sunuyorum.
Sanat ne kadar çoğalırsa, hayatımız daha da güzelleşir.
'SİBEL CAN 'HERKES BANA HAYRAN, BEN SİZE' DEDİ. ONUN, ESERLERİMİ SEVMESİ GURUR VERİCİ'
SİBEL CAN'IN ESERLERİMİ SEVMESİ BANA GURUR VERIYOR
Birçok ünlü de eserlerinizi takip ediyor. Bunlardan biri de Sibel Can...
Evet, kendisi çok sevdiğim, takdir ettiğim bir insan. Bir gün telefon açıp eserlerimi çok sevdiğini söyledi, konserine davet etti beni. Ben de Bodrum'daki konserine gittim. Konser sırasında "Herkes bana hayran, ben de hocama hayranım" dedi. Atölyeme de geldi, bazı eserlerimi satın aldı. Onun gibi kıymetli bir sanatçının eserlerimi sevmesi bana gurur veriyor. Erol Evgin'le de tanışırız.
Mimarlık eğitimi alırken öğrencimdi.
Sanatı seven ve yakından takip eden biri.
Koleksiyoner Onur Ödülü de almıştı.
Üstelik de komşum.
YAPTIKLARIMLA DÜNYAYA İZ BIRAKMAK İSTİYORUM
- Yeni projenizi anlatır mısınız?
Sanatçılar dünyada iz bırakmak ister. Ben de yaptığım eserleri bir mekanda toplayıp dünyaya iz bırakmak istiyorum. Eserlerim yarına kalsın diye müze projem üzerinde çalışıyorum. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, bu projemin hayata geçmesi için bana cesaret verdi.
Altı ay önce bana üstün hizmet nişanı verildi Beyoğlu Belediyesi tarafından. Bu tören sırasında konuşma fırsatımız oldu ve müzem için bana yer gösterdi.
Müzenin projeleri de çizildi.
'EN İYİ RESMİMİ YAPTIM' DERSEM BİR DAHA RESIM YAPAMAM
- "Henüz en iyi resmimi yapmadım" diyor musunuz?
Evet, diyorum. Yaptım dersem resmi bırakmam gerekir zaten. Van Gogh, 'Buğday Tarlası ve Kargalar' eserini yaptıktan, ona "En iyi yaptığım resim" dedikten sonra bir daha resim yapamadı.
Ve ardından da resim yapamadığı için de intihar ettiğini düşünüyorum.