4. Yeşilçam Ödülleri Töreni'ni, uluslararası normlarda değerlendirecek olsam, eleştirecek birçok eksik nokta var...
Lakin, genetiksel olarak Batı uluslarındaki organize olma becerisinden ve şov mantığından yoksun olduğumuz için söz konusu töreni 'kötünün iyisi' mantığında değerlendirmek zorundayım.
Tören düzenleme beceriksizliğimiz yüzünden eleştiri çerçevenizi daralttığınızda ise; 4. Yeşilçam Ödülleri'nin, Altın Portakal ve SİYAD'tan daha başarılı olduğunu kabul etmek zorunda kalıyorsunuz.
Bir kere bu törende, Hıncal Abi'nin (Uluç), yaza yaza sinemacı tayfasına nasıl giyinilmesi gerektiğini sonunda öğrettiği ortaya çıktı! Başta kadın davetliler olmak üzere çoğunluk şıktı. Daha önceki törenlerde, kot pantolonun üzerine tişört giyen yönetmenler bile takım elbiseyi tercih etmişti.
CEM YILMAZ'IN ZAMANLAMA HATASI
Kırmızı halı geçişinde moda tasarımcılarının adlarının zikredilmesi, bu törenin Türkiye'nin Oscar'ları olma yolunda ikinci önemli adımıydı.
Tören, katılım açısından da sınıfı geçti. Klişe bir tabir olacak ama sinema endüstrisinin kalbi bu törende attı. Keşke aday olmayan ya da kazanamayanlar da katılsaydı! Bakın Oscar törenine; yaşayan efsaneler kazanmasalar da meslektaşlarını ayakta alkışlıyorlar.
Cem Yılmaz'ın sonunda oyuncu olarak hakkının teslim edildiği bir törene katılmaması da hataydı. Aynı saatlerde stand up gösterisinin olması, bahane olamaz. Tören tarihi aylar öncesinden belliydi, bir şekilde ayarlama yapılmalıydı. Bu arada, Yılmaz'ın kendisine 'Altın Bamya'yı layık görenlere verdiği ayar müthişti. Kusura bakmasınlar ama Yılmaz'a 'Özel Homofobi Ödülü' vererek saçmalamışlar.
NTV'nin yayını, genel anlamda başarılıydı ama eksikler de yok değildi. Normalde bu tür büyük törenlerde sunuculardan atraksiyon ve espri beklenir. Cansu Dere ise elindeki karta bakıp okumaktan, neredeyse şaşı olacaktı.
Dere'nin 'yanlış okumayayım stresi', törenin temposunu düşürdü. Yekta Kopan'ın, sunuculukta bir numara olduğunu bu törende de kanıtladığını belirtmeliyim. Bence bundan sonra kim tören düzenleyecekse Kopan'ın yanına popüler bir kadın oyuncu bulmalı. Tabii bu oyuncu günler öncesinden dersine çalışmalı.
BURHAN ÖÇAL'IN KONUŞMASI
Anladığım kadarıyla, ödülleri açıklayan sanatçıların sunumları doğaçlama yeteneklerine bırakılmış. Ortada çalışılmış esprili diyaloglar yoktu. Binnur Kaya ve Settar Tanrıöğen'de bu formül işledi ama Burhan Öçal'ın uzun ve anlamsız konuşması, Kenan Işık'ın esprileri çekilir gibi değildi.
Normalde, ödül açıklanmadan önce kameralar beş adaya birden zoom yapar...
NTV'nin kamerası yetmemiş olsa gerek, sadece ödül alacak sanatçıya zoom yaptı ve bu da heyecan duygusunu öldürdü.
Törenlerde devlet yetkililerine ve sponsorlara övgü edebiyatından ne zaman vazgeçeceğiz? Ayrıca her törende devlet büyükleri ya da organizasyon başkanı konuşmak zorunda mı? Tamam, Egemen Bağış, Ertuğrul Günay ve Ahmet Misbah Demircan'ın sadece bu törene değil, genel anlamda kültür sanat etkinliklerine destekleri övgüyü hak ediyor ama bu övgü edebiyatı ve bürokrat konuşmaları, törenin ilk yarım saatini kapsamamalı.
Yayıncı kuruluşa da yazık!
Eminim birçok izleyici bu sıkıcı konuşmalar yüzünden zap yapmıştır.
Törenin sponsorunun 'En İyi Film' ödülünü vermek için sahneye çıkması da abartılıydı. Sponsora "Teşekkür" faslı da göze batmamalı. Daha zarif ama anlamlı göndermeler yapılmalı.
'Çoğunluk' filminin yapımcısı Sevilay Demirci'nin Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanmasını eleştirmesi, Michael Moore'un Oscar'daki protestosunu hatırlattı.
Kadına şiddetin ve Emek Sineması'nın kapalı olmasının eleştirilmesi de yerindeydi.
Devlet yetkililerinin bu eleştirilere gösterdiği olgun tavır da nefisti.