2004 yılında Miss Turkey güzellik yarışmasında beşinci olan ve ardından katıldığı Miss Model of Turkey yarışmasında birinci olan ve şimdilerde oyunculuk yapan Sevil Uyar'ı, İzmir depreminde yaşananlar 21 yıl öncesine götürdü. Güzel oyuncu, Bolu'yu altüst eden, 12 Kasım 1999'da Düzce'nin Kaynaşlı ilçesi merkezli 7.2 büyüklüğündeki depremde çok zor anlar geçirdi.
"Bolu'da saat 18.57'de 30 saniye süren 7.2 büyüklüğündeki depremle çok büyük yıkım yaşadım. Üzerinden tam 20 yıl geçti, yıkılan binalar, tutulan yaslar unutuldu belki ama geriye kalan hafızamdaki görüntüler ve yüreğimdeki o koca yara kötü bir anı olarak kaldı. Şimdi nerede, ne zaman bir deprem olsa yaşadığım o kötü an aklıma geliyor ve her depremde tekrar aynı korkuları, endişeleri yaşıyorum" diyen Uyar, yaşadıklarını şöyle anlattı:
'MERDİVENLERE YÖNELDİM'
"Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bilgisayarlı Muhasebe öğrencisiydim. Arkadaşlarımızla kaldığımız binada o korku dolu geceyi yaşadım. İki kişilik odada kalıyordum, yan odamda dört arkadaşım kalıyordu. Pijamalarımı, terliklerimi giyip yan odadaki kızların yanına gidecektim kahve içmek için. Tam merdivenlerin oradaydım, önce uğultu gibi acayip bir ses duydum, sonra hafif sallandı. Tam algılayamadım önce, bir anda şiddet artmaya başladı. 'Deprem oluyor' dedim. Elimdeki sıcak suyu fırlatmışım panikten. Üçüncü kattaydım, direkt aşağıya doğru koşmaya başladım. Aslında merdivenlere yönelmemek lazım ama ben korkudan direkt aşağıya doğru inmeye başladım."
Çok korktuğunu ve o gün yaşadıklarını hiç unutmadığını söyleyen güzel oyuncu, "O zaman cep telefonum yok. Elektrik gitti. Bağrışmalar, sesler, ağlamalar, çığlıklar; aman Allah'ım mahşer yeri gibiydi. Ben karanlıkta aşağıya inmeye çalışıyorum. Yan duvarlar dökülmeye başladı Sıvalar yağmur gibi pul pul dökülüyordu. Göremiyordum karanlıktı çok korkmuştum, durmuyordu. Gümbür gümbür sallanıyordu, merdivenler ayağımdan kayıyordu. Duvara dokunduğum yer çökmüştü. 'Başıma beton düşecek öleceğim' diyordum ama hâlâ kaçmaya çalışıyordum. 'Ya öleceğim ya çıkacağım' dedim. Resmen ölümle yüzleştim. Ayağımdaki terliğin biri çıkmıştı inerken, tekini de attım ayağımdan. Merdiven boşluğundan kendimi aşağıya attım. Birinin üzerine düştüm. Üstüme basanlar mı ararsın, ezilenler mi... Camların patlaması ise çok korkunçtu. Görevli, binanın dışından fener tutuyor. Can pazarı yaşanıyordu" dedi.
BİNA ORTADAN AYRILMIŞTI
Kendisini dışarı attıktan sonra gördüğü manzara karşısında nefesi kesilen Uyar, şöyle devam etti: "Bina ortadan ikiye ayrılıp yamulmuş. Gözlerime inanamadım. Arkadaşlarım içerdeydi, çıksınlar diye dua ediyorum. Neyse ki hepsi çıktı. Birbirimize sarıldık. Hava buz gibiydi. Çıplak ayak karanlık sokaklarda yürüyorduk. Binalar yıkılmış, dükkanların camları patlamıştı. Sonra askeriyeden yardım istedik, 'Sabaha kadar burada oturabilir miyiz?' diye izin alıp bekledik. Askerler bize bot, çorap, mont getirdiler sağ olsunlar" diye konuştu.
ÇADIR KENTTE KALDIK
Sabah kaldığı yere geri döndüğünü söyleyen güzel manken, "Cüzdanım, eşyalarım orada. Bir anlık deli cesaretiyle içeri girdim. Merdivenler sallanıyordu. Eşyalarımı camdan aşağı attım. Yan yatmış, ortadan ayrılmış binaya girmek hiç akıl işi değildi ama o zaman bunu düşünemedik. Önce arkadaşımla İstanbul'a, oradan da Aydın Söke'ye, evime döndüm. Bir ay kendime gelemedim. Psikolojim bozulmuştu. En ufak seste irkiliyordum. Kabuslar görüyor, ani seslerde ve karanlıkta kulaklarımı kapatıp ağlıyordum. Yaza kadar dinlendik, yaralarımızı sardık, sonra yaz okuluna gittik. Çadır kent kurulmuştu. Eğitim sürecimiz çadırda devam etti. Dört kız çadırda yaşamaya başladık. Sonra her şey normalleşti, ben eve çıktım yine ve mezun olduk. Depremin kötü izleri hâlâ hafızamda duruyor. Depremin bıraktığı travma ve izler kolay silinmiyor" dedi.