Deniz Arcak, 90'lı yıllarda Türkiye'de pop müzik deyince akla gelen ilk isimlerden biriydi. Artık 50'li yaşlarının başında olan ünlü şarkıcı ile Altunizade'de açtığı, ev sıcaklığındaki Deniz Arcak Atölyehane'de buluştuk. İşte Arcak'ın GÜNAYDIN'a anlattıkları...
Altunizade'de Deniz Arcak Atölyehane'yi açtım. Eylül ayı itibariyle hareketlenmeye başlayacağız. Sevdiğim arkadaşlarımla birlikte; vokal performans, keman, piyano, caz, elektro gitar, seramik, edebiyat, felsefe dedikoduları gibi mevzularda hizmet vereceğiz.
Pop müzik kalıcı değil, artık daha değerli bulduğum şeyler yapmak istiyorum. Müziği bırakmadım, iyi bir grubum var ve sahneye devam ediyorum. Daha çok insanın seveceği yeni şarkılar da yapacağız. Albüm yapmayı düşünmüyorum; günümüzde albüm diye bir şey kaldı mı? Bir yandan da, Atölyehane şarkıları yapmaya başladık. İnsanların içlerindeki müziği keşfetmelerine sebep oluyorum.
Her yer çok kalabalık artık... Kötü olan şeyler de çok; eğer iyiler çok olsaydı değerli olmazdı. Pazarcıların kamyonlarındaki incik boncuğa üşüşen insan sayısıyla, kuyumcudaki insan sayısına bakarsanız; ben alıcımızın kuyumcu müşterisi olmasını tercih ederim. İnsanların beğeni düzeylerini bir yere taşımalarına yardım etmeliyiz. Eğlence anlayışı rafineleşince hayat daha lezzetli oluyor.
GÖRÜCÜ USULÜ EVLENDİM
Anne olmayayım diye özel bir çaba sarf etmedim ama iyi ki de olmadı; ben çocuğu ocakta unuturdum, dibi tutardı. 10 yıl öncesine kadar çok istedim ama şimdi bütün çocuklar benim ve doya doya seviyorum. Arkadaşım, "Yumurtalarını dondur" demişti, ben de "Kurban olduğum verirse olur, vermezse vardır bir bildiği" dedim.
Eşim Akgün Fırat ile iki yıl önce evlendik. Aslında görücü usulü oldu. Kocamı ablam buldu; "Siz ikiniz çok salak kişiler buluyorsunuz; birlikte gezin, eğlenin" dedi ama biz evlenmeye karar verdik. Bu sefer de, "21 yılda bir evleniyorsun, tadını çıkar" dedi.
Arabamı Ayet-el Kürsi'yle çalıştırırım. Yakınlarım, "Allah seninle çok ilgileniyor, sana dikkat etmemiz lazım" diyor. Kaygılarım olmadı çünkü hayata güvendim, hayat da bana ihanet etmedi.
ARTIK BÜYÜDÜM VE RAFİNELEŞTİM
90'lar güzeldi, sevimli yıllardı ama artık başka şeyler yapmak istiyorum. Esas olarak müzisyenim ama oyunculuk ve sunuculuk da yapıyorum. Her sene bir tiyatro oyununda oynuyorum. YouTube'da 'Üf Noktası' adlı bir kanal açtık ve keyifli videolar yayınlıyoruz. Büyüyünce rafineleşmek bu galiba; kendimi iyi hissettiğim şeyleri yapıyorum. Sadece para için bir şey yapmıyorum çünkü satılık olmak istemiyorum. Benim ihtiyacım hayattan zevk almak, o da parayla mümkün değil.
Bana tembel, üşengeç diyorlardı. Tembellikten ziyade konsantrasyonumda problem vardı. Şimdi kendimi eğitmekle ilgili girdiğim yolda tembel olma şansım yok. Hırslarım yoktu ama artık azimli olmaya karar verdim. Hayat şimdi başlıyor.
Nedir! Yeni jenerasyonu çok takip etmiyorum ama Gökhan Türkmen diye bir oğlan var, onu çok beğeniyorum, Kalben'i çok güzel buluyorum, Evrencan Gündüz'e bayılıyorum.
'SENİN GALAKSİN FARKLI' DİYORLAR
Arkadaşlarım, "Deniz, sen başka galaksidensin, biz seni idare ediyoruz" diyor. Şaka bir yana her şey güzel gidiyor çünkü hayatın nasıl gittiği tercih meselesidir. Hayatım boyunca, hayatın iyi gittiğini düşünenlerden oldum ve iyimserliğin insanlara iyi geleceğini biliyorum. Düşüncelerimizle hayatımızı imar ediyoruz; iyi düşünürsek, iyi olur.
ABLAM, ÜZERİMDE BOTOKS DENİYOR
Daha 50 yaşındayım... Aslında hiperaktivite bozukluğu, dikkat eksikliği ve disleksi paketiyim. Gamsızlık hiç yok ama öyle görünüyorum. Aslında ne hoş... Ablam diş hekimi ama botoksa da başladı ve benim üzerimde deniyor! Ablam küçükken, Rembrandt'ın resimlerini acayip güzel yapardı; şimdi bende de güzel rötuşlar yapıyor ve acayip doğal görünüyor. İnsanlar "Çok genç gösteriyorsun" deyince, "Ablam sağ olsun" diyorum. Galiba çocuk ruhlu biriyim, damak zevkim de hâlâ çocuk gibi zaten; mesela çikolata en sevdiğim şeydir.