Kenan İmirzalıoğlu'nun 2014'te Bodrum'da özel bir teknede, habersiz çekilmiş fotoğraflarının yayınlanması üzerine açtığı davayı kazanması haftanın en çok konuşulanlarından biri oldu. Kamusal alan içinde çekilmiş fotoğraf karelerinden dolayı tazminat kazandı İmirzalıoğlu. Neden mi? Ünlülerin konutları dışında da özel hayatları olduğuna ve fiziksel mahremiyetine dair fotoğrafların yayınlanmasında kamu yararı olmadığı gerekçesiyle.
HERKESE AÇIK
İleride etkilerini daha da net göreceğimiz bu karardaki 'konutları dışındaki özel hayatları' vurgusu dikkatimi çekti. Özel ve siyasal alan dışındaki yerler toplumun ortak alanlarıdır yani kamusal alandır. Bugüne kadar kamusal alan/özel alan ayrımı gerek akademik dünyada gerek gazete köşelerinde çok tartışıldı ve konuşuldu. Yeniden o tartışmaları gündeme getirmek istemiyorum. Ancak bu kavrama 'Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü' çalışmasıyla büyük katkıda bulunan ünlü filozof Jürgen Habermas'ın bakış açısıyla değinmek istiyorum. Habermas kamusal alanı herkese açık ve ayrıcalıkların dışarıda bırakıldığı alan olarak belirtmiştir. Yani sosyo-ekonomik statüden bağımsız şekilde bireylerin bir arada olduğu alan olarak da ifade edebiliriz kamusal alanları. Basın mensupları da olabilir kamusal alanda, sade vatandaş da, meşhurlar da. Buradan yola çıkarsak, kamusal alanda ünlü ya da sıradan vatandaş olmanız fark etmez, herkes erişilebilir olma özelliğine sahiptir.
Bu durumda 'Ünlülerin özel hayatı kamusal alanda da devam eder mi?' sorusunu sormalıyız öncelikle. Yani 'özel hayatımı deşifre ediyor' diyerek basına set çekme hakları var mı medyatik kişilerin? Bence yok, olmamalı da zaten. Madem kamusal alana çıkıyorlar, basın tarafından görüntülenmeye de tahammül etmeliler.
Erişilebilir oluyorlar. Yani özel alandan karardaki ifadesiyle konut dışına adım atıldığı andan itibaren kamusal alana dahiller. Medyada yaptığı işlerle para kazananların zaten tüm bunları göze almış olması gerekir. Meşhur olduktan sonra sade bir vatandaş gibi yaşamayı beklemek olsa olsa safdillik olur.
YASAKLA OLMAZ
Ünlüler, kamusal alanda basının görüntü almasının halk nezdindeki imajlarına zarar vereceği endişesi taşıyabilirler. Bunu anlarım. Ama bunu engellemenin yolu da basına yasak getirmek olmamalı. Eğer böyle bir endişe taşıyorlarsa İmirzalıoğlu gibi ünlüler o zaman kamusal alanda ya da basının erişebileceği yerlerde de o imaja uygun davranmalılar. Yani 'ya göründükleri gibi olmalılar ya da oldukları gibi görünmemeliler'. Kamusal alanda hoşlarına gitmeyecek şekilde görüntüledikleri zaman da hatayı onlarda değil kendilerinde aramalı medyatik isimler. Hem basın sayesinde meşhur olacaksın, hem de bir noktaya geldikten sonra onlara yasak getirilmeye çalışacaksın. Ünlü olmak için yola gönüllü çıkanların sonrasında kamusal alanda basının görüntü almasına yasak getirme çabasına girmesinin rasyonel bir yanı yok. Yani diyeceğim o ki, demirden korkuyorsan ünlüler trenine binmeyeceksin...