Dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler, GÜNAYDIN'a çok özel açıklamalarda bulundu. Duayen fotoğrafçı Amerika'nın, savaş kendinden uzak memleketlerde olsun da nerede olursa olsun anlayışı içinde olduğunu ve bölgede terör örgütleri üzerinden savaş çıkarmaya çalıştığını söyledi. Amerikan Başkanı Trump'ın da kukla olduğunu belirten Güler, savaşı Trump'ın değil, aslında CIA'in çıkarmak istediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fotoğraflarını çekmek için Kısıklı'daki evine gittiğini söyleyen Güler; Erdoğan'ın çok cesur bir lider olduğunu da sözlerine ekledi.
HAYALLERİMİ GERÇEKLEŞTİRDİM
Yaşayan en büyük fotoğraf sanatçılarından birisiniz. Geriye dönüp baktığınızda 'Mesleğimle ilgili hayalini kurduğum her şeyi yaptım' diyor musunuz?
Hayal ettiğim her şeyi yaptım. İşe foto muhabirlikle başladım. Gazeteciliğin her alanında çalıştım. Polis muhabirliği de yaptım, spor muhabirliği de. Bu işe en alttan başladım yani tüm zorluklarını yaşadım. Dünyanın her yerine gittim. Arjantin hariç haritadaki tüm ülkeleri gezdim ve fotoğraflar çektim. Hayallerimin eksik kalan yanı olmadı. Mesleki açıdan hayal ettiğim birçok şeyi gerçekleştirdim diyebilirim.
Fotoğraflarınızın her karesinin bir anlamı ve hikayesi var. O anı yakalayabilme becerisi, estetik bakış açısına sahip olmanın yanı sıra güçlü sezgileri de gerektiriyor, değil mi?
Meslekte eskimek diye bir olay vardır, yani deneyim kazanmak, biriktirmek. Meslekte eskiyince böyle kareler de ortaya çıkıyor doğal olarak. Zaten fotoğraf çekmek için oraya her açıdan hazır gidiyorsun. Kareyi yakaladığın anda da çekersin, biter, gider.
ABD TERÖRÜ KULLANARAK SAVAŞ ÇIKARIYOR
Bu sene 90 yaşına giriyorsunuz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz, nasıl bir ömür geçirdiğinizi düşünüyorsunuz?
Çok güzel bir ömür geçirdim, çok güzel arkadaşlıklarım oldu. Dünyanın her yerini gezdim, birçok önemli ismi çektim. Şimdi sağlık sebeplerimden dolayı gidemiyorum. Diyalize giriyorum belirli günler. Allah'tan bu rahatsızlığa geç yakalandım, yoksa bu kadar da gezemezdim. Rahatsızlanmadan önce her yere gidiyordum. Mesela Karadeniz'den giriyor, Malta'dan çıkıyordum. Yabancı gazetelerde çalışırken, para limitimiz yoktu. Canım nereye isterse bilet alıp gidiyordum. Dolu dolu yaşadım hayatı. Çok yer gezdim, çok yer gördüm.
İkinci Dünya Savaşı'nı da yaşamış biri olarak dünyanın gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Görüyoruz işte. Bakın Amerika'ya; savaş çıkarmaya çalışıyor. Savaş kendinden uzak memleketlerde olsun da nerede olursa olsun anlayışı içinde Amerika. Cephane, harp malzemesi satmak için sürekli kendinden uzak yerlerde savaş çıkarıyor. Sanayilerinin büyük kısmını bunlar oluşturuyor çünkü Amerika için cephane satışı çok önemli. O yüzden sürekli harp çıkarıyor. Böyle yaptıkları için Allah onların belasını verecek zaten. Son yıllarda bakın, kendi askerlerini de kullanmıyor, bunun yerine terör örgütlerini kullanıyor. Trump kukla zaten. Kulağını çekip istedikleri gibi yönlendiriyor onu. Savaşı da Trump değil aslında, mevcut CIA çıkarıyor. Terör örgütleri üzerinden savaş çıkarmak istiyor bölgede. Onları besleyip Türkiye'nin üzerine salmaya çalışıyor. Besledikleri terör örgütlerine karşı da Türkiye kendini korumak için şimdi Afrin'e operasyon yapıyor. Askerlerimiz çok kutsal bir görev yapıyor. Allah yardımcıları olsun.
Çocukluğunuzdaki İstanbul'dan en çok neyi özlüyorsunuz?
Zengin bir ailenin çocuğuydum. Özel arabam bile vardı. Büyükada'da otururduk. Çocukluk arkadaşlarımı, o günleri çok özlüyorum. Güzel bir çocukluk geçirdim. Çocukluğumdan sonra da sevdiğim işi yaptım. Ama çocukluğum deyince aklıma o büyük yangın gelir hep. Babam eczacıydı, dükkanı vardı. Babamın dükkanının yanında film stüdyosu vardı Galatasaray'da. Ben de sinemaya meraklıydım. Stüdyoda çalıştım. Bir gün stüdyoda büyük bir yangın çıktı. İçeride mahsur kaldım. En son kurtarılan bendim oradan. Kıl payı kurtuldum ölümden o gün. Aklıma hep o sahneler geliyor.
Siz tüm dünyayı gezdiniz. Bu ülkeler arasında sizi en çok nereler etkiledi?
Türkiye gibi ülke yok. Her yeri gezdim. Bizim ülkemiz kadar tarihi açıdan zengin bir ülke yok dünyada. Arkeolojik zenginlik açısından dünyada birinci. Amerika'ya bak; tarihi mi var? Daha dün çıkmış bir devlet. Bir de Anadolu'ya bak; kaç medeniyete şahitlik etmiş? İnsanları da çok ayrı. Çok coğrafya gezdim ama Türkler kadar misafirperver ve içten bir millet görmedim. Hayatında yüzünü ilk defa gördüğün adam, gece seni evinde misafir ediyor. Kaç millet yapar bunu? Ben Anadolu'nun her yerini gezdim. Anadolu insanı bana her zaman evinin kapılarını açtı, misafir etti. Çat kapı giderdim, 'Tanrı misafirisin' derlerdi. Beni yedirip içirip evlerinde ağırlarlardı. Böyle güzel bir millete dünyanın hiçbir yerinde rastlamadım.
Bugüne kadar birçok Türk siyasi lideri de fotoğrafladınız değil mi?
Tabii. Türk liderler arasında en çok Ecevit'i çektim. Ecevit benim arkadaşımdı zaten. İsmet İnönü'yü de çok çekmiştim. İsmet Paşa beni çok severdi. Ankara'ya ne zaman gitsem ona uğrardım. Atatürk'le de bir karem var benim. Yeşilköy'de Atatürk'ün sandalının arkasına tutunan çocukların olduğu bir fotoğrafı vardı. O çocuklardan biri de bendim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da fotoğraflarını çektiniz öyle değil mi?
Kısıklı'da çektim, evinde. Çok güzel bir evi var. Kütüphanesi de çok güzel. Beni çok güzel ağırladı evinde. Çok samimi bir şekilde karşıladı, kapıya kadar da uğurladı. Büyükşehir belediye başkanlığından beri tanırım kendisini. Aynı mahallenin çocuklarıyız. Erdoğan'ı lider olarak da seviyorum. Çok cesur bir kere. Hangi lider Amerika'ya böyle kafa tuttu, hangi lider Amerika'nın aleyhine tek cümle edebildi bugüne kadar Erdoğan'dan başka? Bugüne kadar gelen cumhurbaşkanları ne yaptı? Demirel'e mesela Morrison Süleyman derlerdi. Şimdi öyle mi? Erdoğan dünyaya 'Biz varız' diyor, Amerika'nın politikalarına kafa tutuyor.
BİR HAFTA ASKERLERLE KERTENKELE YEDİM
Tarihi anları ölümsüzleştirerek gelecek nesillere miras bıraktınız. Sizin bu anlar içinde unutamadıklarınız var mı?
Gazeteciliğin vazifesi, kendi asrını diğer asırlara taşımaktır. Çektiğim hiçbir anı unutmuyorum. O anlar seninle yaşar ölünceye kadar. Savaş muhabirliği yaptım, dört tane savaşa gittim, tehlikenin içinde yaşadım.
Peki korkmadınız mı hiç?
İnsan tehlikenin içindeyken korkmuyor. Zaten ölümü göze alarak gidiyorsun oraya. Bu işin içinde ölüm de olabilir diyorsun, gittiğinde geri dönmek yok diye düşünüyorsun. Savaşlardaki en büyük tehlike açlıktır. İsrail-Sudan savaşında çok büyük zorluk yaşandı. 900 kilometre çölde gittik. Çölde arabayla 100 kilometre, hızın altına düşemezsin. Düştüğün anda saplanıp kalırsın. Çöl tuzaklarla doluydu. İnsan, tabiatın içinde daha önce bilmediği şeyleri öğreniyor. Hayatta kalma mücadelesi verdik. Sen hiç hayatında mesela kertenkele yedin mi? Ben yedim. O kadar açtım ki bir hafta askerlerle beraber kertenkele yemek zorunda kaldım. Herkes yakaladığı kertenkeleyi koca bir kazana atıyordu, pişirip yiyorduk. Savaş bölgesinden dönüşüm de dokuz gün sürdü.
BU FİLM TÜRK MİLLETİNE ARMAĞANIMDIR
Yönetmenliğini yaptığınız 'Kahramanın Sonu' filminiz, yıllar sonra İstanbul Bağımsız Film Festivali'nde izleyici ile buluşuyor. Ne söylemek istersiniz?
Ben çok severek çekmiştim filmi. Türk milletine armağanımdır. Osmanlı savaş gemisi Yavuz Zırhlısı'nın hikayesi var filmde. Filmin üstünden çok zaman geçti ama çok güzel bir çalışmaydı. Dünyanın birçok festivalinde gösterildi. İyi ki çekmişim bu filmi. Filmimi izleyicilerle tekrar buluşturmak için arşivimden çıkardım. 'Kahramanın Sonu', İstanbul Bağımsız Film Festivali'nde yeniden izleyici karşısına çıkacak.
ÖLÜMDEN DÖNDÜM
Meslek hayatınız boyunca ölümle burun buruna geldiğiniz anlar oldu mu?
Birkaç kere ölümün kıyısından döndüm. Ermenistan'da Rus askeri, makinalı tüfeği üstüme dayadı, bunu hiç unutmam. Birkaç kitap için dünyadaki Hristiyan kiliselerini çekmem gerekiyordu. Ben de Gregoryen kiliselerini çekmek için Ermenistan'a gittim. Dağdaki kiliseyi çekerken Rus askerleri geldi. 5 santimetre uzağımda bana silah dayadılar. Türkçe bağırıyorum "Ne yapıyorsunuz?" diye ama anlamıyorlardı.
Nasıl kurtuldunuz peki?
Sovyetler Birliği'nin en büyük adamlarından biri Ermeni'ydi. KGB'nin en önemli isimlerinden biriydi. Ona haber verdiler, beni o kurtardı. Çok sinirlenmiştim ama hatta ona da söyledim. "Sadece fotoğraf çekiyorum, bana niye silah dayıyorlar?" diye.
HAYALLERDEKİ CHARLIE CHAPLIN'İ İNCİTMEK İSTEMEDİM
Bugüne kadar Churchill'dan Gandi'ye, Salvador Dali'den Picasso'ya kadar birçok ünlü ismin fotoğrafını çektiniz. Peki, çekmek isteyip çekemediğiniz isim veya isimler var mı?
Çok mühim adamlar vardı çekmek istediğim ama olmadı. Mesela bunlardan biri Charlie Chaplin'di. Pire gibi oynayan, bir uçtan bir uca giden biriydi Chaplin. Ama son zamanlarda sallanan sandalyede oturuyordu, ağzını açıp tek kelime bile etmeden... İnsanların hayalindeki Chaplin'i nasıl bu hali ile çekeyim? Bir tipleme yaratmış, bunu incitmeye kimsenin hakkı yok diye düşünüp fotoğrafını çekmedim. Evine kadar gittim, çekme şansım da vardı ama yapmadım. Bir isim daha var fotoğrafını çok istememe rağmen çekemediğim, o da Jean-Paul Sartre. Felsefeye çok meraklı olduğum için Sartre ile hem sohbet etmek, hem de onun fotoğrafını çekmek istemiştim. Ama Satre'nin yanındaki adamın engellemesinden dolayı fotoğrafını çekemedim.
HİTCHCOCK'U FOTOĞRAFLAMAKTAN KEYİF ALMIŞTIM
Fotoğrafını çekmekten zevk aldığınız isimler var mıydı?
Ünlü yönetmen Alfred Joseph Hitchcock'u fotoğraflamaktan çok keyif almıştım. Bunun yanı sıra, Picassso'nun eski eşi Françoise Gilot'nun kocası Jonas Salk'ı çekmek de benim için unutulmazdı.