Terör propagandasına sazan balığı gibi atlayan Beyazıt Öztürk'ün hataları var ama sinsi bir propagandaya kurban gittiğini de unutmayalım. Sadece Beyaz değil, birçok insan 'Çocuklar ölmesin' propagandasıyla kandırılıyor. 'Şimdi 'Çocuklar ölmesin' demek yasak mı, terör suçu mu?' diyenler de var. Elbette yasak değil, bir terör suçu da değil. Ama kavramları doğru kullanmakta fayda var. Her vicdan sahibi insan 'Çocuklar ölmesin, insanlar ölmesin' temennisine destek verir ama ortada büyük bir algı operasyonu ve aldatmacası var.
Bir kere şunu bilelim: Ayşe Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı herhangi bir okulda görev yapmamış.
2010 yılında Fethullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanmasına yakınlığıyla bilinen Güldeste Eğitim Kurumları'nda, 2013'te ise Silvan Halk Eğitimi Merkezi'nde ücretli resim öğretmeni olarak çalışıyormuş.
Ayşe Çelik, konuşmasının başında en büyük haksızlığı meslektaşlarına yaptı. Teröre kurban gitmemek için Diyarbakır'dan, Hakkari'den ayrılan öğretmenleri suçladı.
ÇOCUKLARI KİM KAÇ IRIYOR?
Ayşe Çelik, PKK'nın şehit ettiği öğretmen sayısını biliyor mu? Bu kanlı terör örgütü, 2012 rakamlarına göre 157 öğretmenimizi şehit etti. Ne yani, PKK 'özyönetim' ilan edip Diyarbakır'ı, Hakkari'yi kana bularken, öğretmenlerimiz bölgede kalıp öldürülmeyi mi bekleyecekti? Ayrıca yakılmadık okul kalmadı.
Okulları yakan, öğretmenleri öldüren PKK'ya laf yok ama öğretmenler hayatta kalmak için kaçtıkları için suçlu!
Güvenlik görevlilerinin Diyarbakır ve Hakkari'de yaptığı operasyonlarda bazen sivil kayıplar da yaşanıyor. Çünkü PKK, sivil halkı orada esir almış ve kalkan olarak kullanıyor. Elbette PKK ile gönül bağı olanlar da var orada ama halkın geneli korkmuş, teröre isyan ediyor, imkanı olan bölgeden kaçıyor. İmkanı olmayan ise terörün ortasında yaşam mücadelesi vermek zorunda kalıyor.
Haberlerde okumuşsunuzdur; önceki gün Cizre'ye erzak yardımı götüren kamyonların kasalarına insanlar doluştu.
Daha güvenli yerlere gitmek isteyenler, kartonları kendine siper ederek kamyonun açık kasasına çocuklarıyla beraber bindi. Çünkü PKK, halkın bölgeden kaçmasına bile engel oluyor, araçlarına el koyuyor.
PKK'lılar, evinin mevzi haline getirilmesine karşı çıkan 70 yaşındaki Selahattin Bozkurt'u katletti.
Yine Cizre'de evinin bahçesinde oynayan bir çocuk, kalaşnikofla ensesinden vuruldu. Ama 'Beyaz Show'a telefonla bağlanan Ayşe Çelik, öyle sinsice duygusal bir propaganda yaptı ki; 'Sivil halkı ve çocukları öldüren devlettir' algısı yarattı. Sonra da Beyaz, saf saf bu algı operasyonunu alkışlattı!
Bu algı operasyonu sosyal medyada da yapılıyor. Hep aynı laf: Çocuklar ölmesin. İyi de bu çocukları öldüren kim? Bu çocukları gerilla edebiyatıyla kandırıp terörist yapan, eline silah, molotof verip sokağa salan, eylem yaptıran kim?
Daha çözüm süreci devam ederken 8 Eylül 2014'te gazetelerde şöyle bir haber yer almıştı: 'Muş'un Bulanık ilçesinde 30 PKK'lı, köylüleri camide topladı. PKK'lılar, giderken biri kız olmak üzere yaşları 12-15 arasında değişen 10 çocuğu yanlarında götürdü. Çocuğunu örgüte vermek istemeyen bir babanın, 'Onu bırakın beni götürün' sözleri üzerine gruptaki bir PKK'lının, "28 yıldır dağlarda 'askerlik' yapıyorum. Bize asker lazım" diye bağırdığı ifade edildi.' PKK'nın kaçırdığı çocuklarla ilgili bir sürü haber var, birçok aile devletten yardım istedi.
PKK, çocukları hep kullandı; okul çağında hayata veda eden o kadar çok çocuk var ki!
Maalesef sadece Beyazıt Öztürk değil; aydınımızdan sade vatandaşımıza kadar birçok insan PKK'nın manipülasyonlarına, algı operasyonlarına kanıyor. 'Çocuklar ölmesin'; çok sinsice planlanmış bir algı operasyonudur.
Çocukları öldüren, onları terörist yapan PKK ama sivil kayıplardan, çocuk ölümlerinden sorumlu tutulan devlet! Gerçekleri her fırsatta söylemek, yazmak lazım. Ayşe Çelik ve onun gibi düşünenler bu fotoğrafa iyi bakın; bu çocukları kim ölüme götürüyor, ellerine kim silah veriyor?
Nazım Hikmet'in de dediği gibi 'Çocuklar ölmesin, şeker de yiyebilsinler.' Çocukların ölmemesi için önce yetişkinlerin uyanık olması, PKK'nın yalanlarına kanmaması gerekiyor.