Ketum ve mesafeli zannettiğimiz Naz Elmas, tanıdıkça kaynaşabileceğiniz isimlerden biri... Kendisinin bir süredir gözlerden uzak yaşadığını düşünürken, 16 Mart'ta vizyona girecek 'Tut Yüreğimden Anne' isimli bir sinema filmi çektiğini öğrendim. Diğer yandan ise atv'nin sevilen dizisi 'Bahtiyar Ölmez'e dahil olarak sevenleriyle buluşmaya kaldığı yerden devam ediyor. İki yeni projesi vesilesiyle Elmas'la buluşup hakkında merak edilenleri ve filminin teması olan otizmi konuştuk...
Hem sinema, hem de dizi aynı ana denk geldi. Neden bu kadar beklediniz?
Annem ve dört köpeğimle yaşıyorum. Arada geçen zamana bekleme süreci diyelim; çünkü seçici davranmak istedim. Biz oyuncular hep iyi senaryoların karşımıza çıkmasını istiyoruz. İçinde mesajları olan işler yapmayı daha çok önemsiyorum.
HAYATINDAN VAZGEÇEN BİR ANNEYİ OYNADIM
'Tut Yüreğimden Anne' filminizin teması otizm. Bu temada bir film çekme fikri nasıl gelişmiş?
İki yıl önce otizmli çocukların anneleriyle konuşularak başlanmış bir proje. Bir grup anne var, alt gelir grubundalar ama çocuklarını sahipleniyorlar, 'Allah vergisi' diyorlar. Diğer grupta ise sosyal statü edinmiş, ayakta duran, çocukları yüzünden eşleri tarafından terk edilen güçlü kadınlar var. Yapımcımız Yasemin Nak, 'İçinde sessiz çığlıkları olan annelere sessiz kalamayız' diyerek filmi yapmaya karar vermiş.
Filmde canlandırdığınız 'Sibel' nasıl bir anne?
'Sibel', çocuğu için hayatından vazgeçen bir anne. Fragman ilk çıktığında, 'Biz, bu çocuklarımızla ağlamayı unuttuk ve hayatımız çocuklarımız oldu. Film, 'Tut Yüreğimden Anne' bizim yerimize ağlamayı gösteren bir film olmuş' diye mesajlar geldi. Otizmli çocukların fiziksel görüntüsünde bir farklılık olmadığı için bağıran, ortalığı dağıtan çocukları, şımarıklık yapıyor sanabiliyorlar. Bu filmle bir sosyal farkındalık yaratıp tüm kadınları, otizmli çocukların annelerinin yanında olmaya çağırıyoruz.
Otizmli çocuk annesi olmak nasıl bir histi?
İnsanın başına gelmeden konuşması çok büyük ahkam kesmek olur. Fakat bir anne 'Bugün eşim tarafından terk edildim. Delinin annesi diye mahalleli de artık beni görmek istemiyor. Hiçbir yerde iş bulamıyorum. Kendimi öldürmeye karar verdim, o zaman birileri arkamdan çocuğuma sahip çıkar' diyerek bir intihar mektubu yazmış. Sonra tesadüfen internette filmimizin fragmanına denk gelmiş, 'Benim sessiz çığlığımı duyuran bir film çekilmiş' diyerek yapım şirketini aramış. Bu beni çok etkiledi. Çünkü bu annelerin en büyük korkusu; çocuklarından önce ölmek. Çocuğundan önce ölmekten korkan annelerin sesini duyurmak, mesleğimin dışında büyük bir görev oldu.
Filmde gerçek otizmli oyuncu yer aldı mı?
Ailelerle, vakıflarla görüştük gerçek otizmli çocukların olup olmayacağıyla ilgili ama otizmli çocuklar olaylara çok büyük tepkiler verdikleri için bu çok mümkün olamazmış. Tabii aileler de çocuklarının otizmli olduğunun bilinmesini çok istemiyorlar.
KADIN SEYİRCİ BENİ SEVİYOR
Dışarıdan mesafeli biri zannediliyorsunuz. Bu filmle artık daha mı bizden oldunuz?
Evet, mesafeli biriyimdir ama annesinin yanındaki Naz ile arkadaşının yanındaki Naz da başkadır. Günlük yaşamımda durduğum yer hep belliydi ve genelde işlerimle konuşuldum. Çok göz önünde değilimdir ama kadın seyirciler de beni seviyor. Bu sanırım güven vermemle ilgili. Sanırım teklifler gelirken bu gibi kriterler de göz önünde bulunduruluyor. Polisiye çekseydim belki aynı cümleyi kuramayacaktın ama sosyal sorumluluğu olan bir projenin içinde olduğumdan dolayı böyle düşünmen beni de mutlu eder.
O halde 'Sibel', gerçek yaşamdaki Naz'a yakın bir karakter olduğu için içiniz daha rahat...
Evet, çocuklar ve hayvanlar konusunda çok duyarlıyımdır. Genelde birey olarak sesini duyuramayan, kendilerini ifade edemeyen canlılara karşı inanılmaz hassasım. O yüzden bu projeyi biraz da çağırdım gibi oldu. 'Doktoru, polisi oynuyorsun, dizi çekiyorsun; tamam, güzel vakit geçiriyoruz ama bize ne faydası var?' diye düşünüyorlar bazen. İşte bu seferki projeyle bir nebze olsun farkındalık yaratalım istedik.
Atv'nin sevilen dizisi 'Bahtiyar Ölmez'e dahil oldunuz. Nasıl gidiyor?
Güzel gidiyor, sinema filmindeki dramın aksine 'Bahtiyar Ölmez'de bir komedi işi yapıyoruz ama orada da yine anneyi oynuyorum. Dizide 'Rıfat' canavar gibi bir adam ama 'Bahtiyar' onun tam tersi... Ben, mafya babası olan 'Rıfat'ın ilk eşi ve oğlu 'Tahir'in annesini oynuyorum. O kaba adam, muhlis bir halle benimle iletişim kurunca orada işin komedisi çıkıyor.
Hep işten konuşuyoruz. Kendinizden bahsetmeyi sevmiyor musunuz?
Televizyonu açınca beni Naz olarak gördüğün çok az yer olur. Beni hiçbir zaman durduk yere bir sabah programında göremezsiniz. Aslında magazini severim ama herhangi bir işim yokken röportaj vermeyi tercih etmem.
ŞU GÜNLERDE MAGAZİNE EL SALLAMAK DOĞRU DEĞİL!
Geçmişte magazinin en deli dolu zamanlarını da deneyimlediniz. Renkli günleri geride bırakıp artık daha mı olgunlaştınız?
Etkinlikler olurdu, oralarda fotoğraflar verirdik ama açıkçası artık çok göz önünde olmak istemiyorum. Çünkü ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Bu süreçlerde gece dışarı çıkıp magazine el sallamak doğru gelmiyor. Üzücü olayların arkasından sosyal ve renkli hayatı devam ettirebilmek zor diyebilirim ama umutluyuz.
AĞIR İŞÇİLİĞE KATLANABİLİYORSA HERKES OYUNCU OLABİLİR
Siz eğitimli bir oyuncusunuz ama bugün sosyal medya sayesinde pek çok isim oyuncu olabiliyor. Bu durumu doğru buluyor musunuz? Olabilir, olsun; her gün birileri doğuyor, birileri ölüyor. Bu kısmet ve şans işidir, artık dünyada da böyle oluyor. İki tane fotoğraf koyarak bir yere gelmiş sanılan kişiler saatlerce setlerde çalışıyor. Eğer o altına girdikleri ağır işçiliğe katlanabiliyorlarsa tabii ki yapsınlar. Çünkü oyunculuk sevilmeden yapılabilecek bir iş değil. Sonrası da artık kaderleri... Açıkçası ben sette olmaktan çok mutlu oluyorum.