FOTOĞRAFLAR: INSTAGRAM- SABAH ARŞİV
Dün GÜNAYDIN'ın, 'Çocuğunu tedavi ettirmeyen Ceren Hindistan'a dava' başlığıyla manşetine taşıdığı olay, hukuk ve sağlık camiasında büyük yankı uyandırdı. Oyuncu Ceren Hindistan'ın 2.5 yaşındaki kızının böbreğinde kötü huylu tümöre rastlandı. Hindistan, kemoterapi tedavisini reddedince hastane, 'Küçük çocuk koruma altına alınmalı' diyerek mahkemeye başvurdu.
'KUYRUK ACISI VAR'
Hindistan, 1.5 yıl önce Ümit Aslan'la imam nikahıyla evlendi. 25 Temmuz 2015'te kızları Arya'yı kucaklarına alan çift, geçtiğimiz aylarda kızlarının kötü huylu Wilms tümörü hastalığı taşıdığını öğrendi. İstanbul'da özel bir hastaneye başvuran çifte, kızlarının tedavi olması gerektiği söylendi. Fakat Ceren Hindistan, Arya'nın kemoterapi almasını istemedi, tedavisi tamamlanmadan kızını evlerine götürdü. Hastane yönetimi, Arya'nın tedavi görmezse öleceğini belirterek mahkemeye başvurdu. Hastane; Hindistan'ın, 5395 sayılı kanuna aykırı davranarak kızının koruma tedbirlerini ihlal ettiğini belirterek Arya'ya koruma kararı verilmesini istedi.
Dün GÜNAYDIN'da çıkan haberin ardından Anne Ceren Hindistan, bu konuyla ilgili sosyal medyada şu açıklamayı yaptı: "Nasıl güzel mesajlar alıyorum, çok teşekkürler. Allah hepimizin evlatlarını korusun. Arya, böbreğinden rahatsızdı ve ameliyat oldu; böbreği alındı. Anne olarak tedavisini yarıda kesmem mümkün mü? Hangi anne böyle bir şey yapar? Uyurken sabaha kadar 50 defa saçını okşadığım, kokladığım evladıma böyle bir kötülük yapabilir miyim? Babası da ben de bu süreci en iyi şekilde atlattık şükürler olsun ki! Ümit Bey, her daim her an yanımızdaydı. Ne yazık ki hastanemizdeki eksiklikler sebebiyle tedavi gördüğümüz hastaneden elimizde kötü delillerle çıkınca arkamızdan dava açtılar. Bir çeşit kuyruk acısı. Babası ve annesi olarak gerekli işlemlerimizi yapacağız."
BABA DÖRT AYDIR KIZINI GÖREMİYOR
Arya'nın babası Ümit Aslan'ın avukatı Serkan Toper ise anne Ceren Hindistan'ı suçlayarak şunları söyledi: "Anne Ceren Hindistan'ın velayeti altında bulunan 2.5 yaşındaki Arya'ya, 25 Ekim 2017 tarihinde Wilms tümörü teşhisi konuldu. Bu teşhis sonrası Ümit Aslan çocuğu derhal hastaneye yatırdı. Antalya'dan İstanbul'a yerleşerek çocuğu için günlerce hastanede kaldı. Küçük Arya, 11 Aralık 2017 günü Şişli Memorial'da ameliyata alındı. Başarılı geçen ameliyat sonrası Arya'nın tedavisi devam etti. Ancak Ceren Hindistan, Arya'yı keyfi olarak tedaviye götürmemeye başladı. Hastane yönetimi ve baba, her ne kadar anneye ulaşıp tedavisinin devam etmesi gerektiğini anlatmaya çalışmış olsa da, annenin umursamaz tavırları ile karşılaştılar.
Anne, her seferinde gerek doktorlarından, gerek babası Ümit Aslan'dan çocuğu kaçırdı. Şişli Memorial'da hâlâ çalışmakta olan Dr. Ömer Devecioğlu, Arya'nın tedavisine devam etmediğini, bu durumun sonlandırılmaması halinde çocuğun hayati riskinin söz konusu olacağını babaya iletti. Panik ve endişe ile anneye ulaşmaya çalışan Aslan'ın tüm çabaları sonuçsuz kaldı. Baba, dört aydır anneye ulaşamıyor. Annenin bu keyfi tutumu ile küçüğün hayati tehlikeye maruz kalmaması adına küçük Arya için Şişli Memorial Hastanesi, İstanbul Aile Mahkemesi'ne küçük hakkında koruma tedbiri verilmesi amacıyla başvurdu. Son dört aydır, kızı ile ilişki kurulması engellenen baba, çocuğunun sağlığından bihaber ve endişelidir. Velayet hakkını kötüye kullanmak suretiyle küçük Arya'nın hayatını riske eden anneye karşı, küçüğün velayetinin baba tarafından alınması adına gerekli yasal süreç tarafımızca başlatılacaktır."
PROF. DR. İBRAHİM ÇEVİK (ÜROLOJI UZMANI)
'Ailenin ikinci görüş alma hakkı vardır'
"Hiçbir aile, hiçbir anne, çocuğunu riske atacak bir davranışta bulunmaz. İkinci görüş almak istemiş olabilirler. Bu tümör, çocukluk çağı kanserlerinin en kötü tümörlerinden biri, her yere yayılabilir. Erişkinler ile çocuğa tedavi yaklaşımımız farklıdır. Erişkinlerde kemoterapi uygulanmazken, çocuklarda kemoterapi, hatta bazen radyoterapi yapılabilir. Bazen cerrahi müdahale de yapılır ama öncelikli olarak kemoterapi ve radyoterapi ile tümörü küçültmek isteriz. Çünkü cerrahide tümörün yırtılıp nüksetme riski vardır. Kemoterapiye başlandığına göre erken evrede bir tümör olmadığını düşünüyorum. İnancım şudur: Hiçbir aile çocuğunun tedavisini başıboş bırakmaz, bırakmamalı da! 2.5 yaşındaki çocuk, tedaviye yetişkin gibi tepki vermez. El kadar çocuklar; damar yolu sorunları oluyor, bulantı, kusma, saç dökülmeleri yaşanıyor. Aileler ilk kez böyle bir durumla karşı karşıya kaldıklarında sert tepkiler verebilirler. 'Yanlış mı yapıyoruz?' diye düşünebilirler. Hastane ile sorun yaşamış da olabilirler. İkinci görüş almak istemeleri normaldir."
Didem SEYMEN BALCI
AVUKAT ORHUN TÜRKOĞLU
'Mahkeme zorunlu tedavi yaptırabilir'
"aile hakimi, resen, etkili ve hızlı kararlar almak sureti ile küçüğün menfaatlerini korumakla görevlidir. Türk medeni kanunu 348/2 maddesi ana veya babanın çocuğa karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması durumunda, hakime, velayeti kaldırma görevi yüklemektedir. Bu durumda velayet, yükümlülüğünü yerine getirmeyen yahut savsaklayan ebeveynden alınarak, koşulları uygunsa diğer ebeveyne verilir. Bu da mümkün değilse çocuğa vasi atanarak ilgili kuruma yerleştirilir. Velayet hakkının kötüye kullanılması durumunda aile hakimi çocuk için zorunlu tedavinin yapılmasına hükmedebilir. Mahkeme çocuğu, velayet sahibi anneden alınmak sureti ile babaya, o da mümkün değilse koruyucu aile ve kurumlara verme hakkına sahiptir."
AVUKAT SÜLEYMAN YILMAZ
'Arya, Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesine alınsın'
"Hastaneler mahkemeye başvurmadan önce durumu Çocuk Esirgeme Kurumu'na bildirmek zorundadır. Acil bir durum olması karşısında ise çocuk, önce sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından bakım ve gözetim altına alınır. Sonra acil korunma kararının alınması için çocuğun, kuruma geldiği tarihten itibaren en geç beş gün içinde çocuk hakimine müracaat edilir. Hakimin, üç gün içinde karar vermesi gerekir. Arya, Çocuk Esirgeme Kurumu ve sosyal hizmetler bünyesine alınmalıdır."
PROF. DR. VOLKAN HAZAR
'Tümörlü böbrek alınırsa çocuk hayata tutunur'
"Wılms Tümörü, çocukluk çağının en sık görülen, böbrek kaynaklı habis tümörüdür. Tedavisinde cerrahi ve kemoterapi yer alır. Bazı durumlarda radyoterapi de tedaviye eklenir. Hastalık sadece böbreğe lokal ise sağ kalma oranı yüzde 95'in üzerindedir. Lokal yayılımda yüzde 90, en ileri evrede uzak organ metastazlarında bile yüzde 80'in üzerinde tedavide başarı söz konusudur.
Cerrahi operasyon şart. Cerrahi müdahale ile böbrek alınır, böylece tümör de çıkarılmış olur. Kişiler tek böbrek ile de sağlıklı bir şekilde yaşam sürdürebilirler. Bu olayda anne ilk durumu öğrendiğinde araştırma ya da düşünme evresine geçip ne yapacağını bilememiş, belki de bocalamış olabilir. Kişiyi yargılamadan önce zaman tanımakta ve anlamaya çalışmakta fayda var."