Malazgirt 1071 filminde başrolde yer alan ve Sultan Alparslan karakterine hayat veren Cengiz Coşkun, Bi' Başka YouTube kanalında Melis Güvenç'in konuğu oldu. Dönem dizilerinin ve filmlerinin vazgeçilmez jönlerinden biri olan oyuncu, yakın zamanda farklı rollerle de seyirci karşısına çıkacağının müjdesini verdi. Hayatının en iyi ve en mutlu döneminde olduğunu anlatan Coşkun, bu noktaya gelene dek çok zorluklar yaşadığını anlattı. Çocuk yaşta ailesinden ayrılan ve tek başına yaşamaya başladığını söyleyen oyuncu, "Bütün hayatım dizi olsa reyting rekorları kırar. Bugüne kadar bütün kararlarımı hep kendim verdim. Kimsenin aklıyla fikriyle hiçbir zaman hareket etmedim. Geldiğim yerden gurur ve mutluluk duyuyorum. Arkaya baktığımda ya da birine sorduğunuzda kimse hakkımda kolay kolay bir şey söyleyemez" diye konuştu.
Senin için dönem dizilerinin vazgeçilmez oyuncusu diyebilir miyim?
Aslında oynadığım dizilerden ve rollerden sonra böyle bir algı oluştu. Ama daha farklı rollerde de beni göreceksiniz.
Yapımcı ve izleyenler seni sürekli dönem dizisinde veya filmlerinde görmek istiyor ama senin bu konudaki tavrın ve kararın nedir?
Bana gelen projelerde ilk kriterim beni heyecanlandırması, içimi titretmesi ve kendimi projenin içinde görmemdir. Bu yüzden tarihi, günümüz veya gelecek her neyse benim için bir ayrım yok. Benim için önemli olan karakter. Ama belki dediğin gibi biraz tarihi karakterlere ara verebilirim.
Son olarak seni Malazgirt 1071 filminde Sultan Alparslan rolüyle izliyoruz. Nasıl bir heyecan içindesin?
Şanlı tarihimizin birçok zaferi var. Malazgirt zaferi de bunların en önemlilerinden birisi. Bu zafer Anadolu'yu bizlere vatan yapan ve dünya tarihinin seyrini değiştiren bir zafer. Büyük Selçuklu Sultan'ı, Sultan Alparslan'ın mimarı olduğu büyük bir zafer. Dolayısıyla özellikle Sultan Alparslan'a hayat verdiğim ve bu projede olduğum için çok mutluyum. Çünkü her aktör hayatı boyunca tarihimizin büyük kahramanlarından biri olan Sultan Alparslan'ı canlandırmak ister. Benim de karşıma böyle bir senaryo ve karakter geldiğinde çok heyecanlandım.
Film çekimlerinde dublör kullanmadın ve bir kaza geçirdin. Neden dublör kullanmadın?
Böylesinin daha gerçek olduğuna inanıyorum. Benim fizyolojim ve üslubumla dublör arkadaşımın fizyolojisi uymayabilir. Çünkü bu uyumu yakalayabilmek çok kolay değil. Bu yüzden gerçekliğini bozmamak adına dublör kullanmamayı tercih ediyorum. Aksiyon sahnelerinde kendim oynuyorum. Sette geçirdiğim kazaya gelecek olursak; Filmin açılış sahnesinde arkadaşımla karşılıklı koreografi yaparken partnerimin elinden kılıcı fırladı ve zırhımı delip, kaburgama battı. Boşluğuma gelseydi çok büyük problem yaşayabilirdim ama çok şanslıydım. Daha önce de attan düştüm, belimde iki tane kırık oldu, baltayla yaptığım hareketlerde dirseğimi çatlattım. Bunlar dışında ayak parmağım kırıldı. Ellerimde zaten bir sürü kılıçtan kesik izleri var. Bu izler var ama bunlar aslında yaptığım işin tuzu biberi.
"Yaptığım işe kendimi kaptırıyorum"
Aslında bir nevi oyunculukta da bir savaş halindesin…
Gerçekçi olması için yaptığım işe kendimi kaptırıyorum. O anda oynamıyorum, O karakter oluyorum. Aslında içimde de bir kahraman besliyorum. Çok iddialı konuşmak istemiyorum ama gerçekten o işe girdiğimde ve o işin içerisindeyken kendimi o karakter gibi hissediyorum. Aslında eğer o anda oynadığınız O karakter olduğunuza siz inanmazsanız seyirciyi de inandırmanız mümkün değil.
Gündelik hayatını da bir kahraman gibi mi yaşarsın?
Adaletsizliğe ve haksızlığa asla gelemiyorum. Yaşadığımız yüzyılda biraz esnek olmak gerekiyor ama ben biraz hak yendiğinde sert olabiliyorum. Haksızlığa gelemiyorum.
Son dönemde şahit olduğun bir haksızlık var mı?
Çok var ama maalesef kimi zaman kişiselleştirmeden, görmezden gelmem gerekiyor. Fakat bunu yapmaya çalıştığımda da kendimi çok huzursuz hissediyorum. Kimseye haksızlık etmem, kimsenin de bana etmesini kabul edemiyorum. Eğer yanlışlıkla, istemeden birine haksızlık yaptıysam mutlaka gönlünü alırım. Ama dışarıda olanlar çok fazla bizim kontrolümüzde olmadığı için üzülüyorum.
"Anlatmak değil anlaşılmak istiyorum"
Gizemli birisin diyebilir miyim? Çünkü hakkında pek fazla bilinen bir şey yok. Hatta hakkında hiç olumsuz bir yorum da yok. Yoksa vardı da sen mi sildirdin?
Öyle şeyler asla yapmam çünkü her şeyin gerçek olması taraftarıyım. Böyle yapanlar varmış duyuyorum. Ama ben öyle bir adam değilim. Sadece ben kendimi anlatmayı pek sevmiyorum, genelde anlaşılmayı istiyorum. İnsanlar beni tanıyarak bilsinler. Biraz çekimserim de. Bu bir tercih, çok fazla göz önünde olmayı sevmiyorum. Çünkü oyuncunun oynadığı karakterin gerçekliği için biraz kendi özel hayatını arka planda yaşaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü oyuncu ne kadar dejenere olursa oynadığı karakterlerin gerçekliği azalıyor. Dolayısıyla bu benim kendi tercihim.
Yakın çevren tarafından nasıl tanınırsın? Tahmin edilebilir biri misiniz yoksa sürprizlerle mi dolusun?
İlk kez beni tanıyanlar çok sert biri olarak görebilirler. Ama dediğim gibi kendimi anlatmayı sevmem, Anlaşılmak isterim.
Peki sen karşında nasıl biri olursa daha kolay anlaşırsın?
Ben enerjiye çok inanırım ve altıncı hissim de çok kuvvetlidir. Karşımdaki kişinin nasıl olduğu değil bana verdiği enerji önemli. İlk tanışmada karşımdaki birinin nasıl biri olduğunu, anlaşabileceğim biri olup olmadığını zaten bir bakışta anlayabiliyorum. Fakat burnu havada ve ukala insanlarla asla bir arada kalamam. İnsanlar bazen kendilerini çok önemsiyorlar. Aslında hepimiz aynıyız sadece statüler farklı oluyor o kadar. Bunun biraz farkında olmak lazım.
"Bütün hayatım reyting rekoru kırar"
Hayatının hangi bölümü dizi olsa reyting rekorları kırar?
Bütün hayatım… Herkesin hayatında kendine göre çektiği zorluklar vardır. Ekonomik olarak güçlü bir aileden gelmedim. Ailem bizleri büyütürken çok zorluklar çekti ve ben de bunlara birebir şahit oldum. 13 yaşımda basketbol oynamak için evden çıktım. O gün bugündür yalnız ve ailemden uzak yaşıyorum. Çünkü en büyük hayalim milli basketbolcu olmaktı. Ailem başka bir şehre taşındı ben basketbol oynamak için İstanbul'da kaldım. Sonrasında hayat beni buraya getirdi. 2002 yılında Best Model oldum. İlk başrolümle oyunculuğa başladım. Oyunculuğu çok sevdim. Bunun üzerine oyunculuk eğitimleri aldım. Bu şekilde eğitimlere devam ederken oyunculuk benim sevdam olmaya başladı. Bu süreç içinde hayatımda birçok iniş ve çıkışlarım da oldu. Babamı kaybettim vs. derken bugün buradayım ve olduğum yerden çok mutluyum. Bugüne kadar bütün kararlarımı hep kendim verdim. Kimsenin aklıyla fikriyle hiçbir zaman hareket etmedim. Geldiğim yerden gurur ve mutluluk duyuyorum. Arkaya baktığımda ya da birine sorduğunuzda kimse hakkımda kolay kolay bir şey söyleyemez.
"Oyuncu kendi fiyatı kendi belirler"
Bir süredir oyuncuların aldığı yüksek ücretler tartışılıyor. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Belli kişilerin oyuncunun fiyatını şekillendirmesi doğru bir şey değil. Oyuncu kendi fiyatını kendi belirler. Bunu karşı taraf kabul eder ya da etmez. Fakat şöyle düşünürsek, normal bir vatandaşın aldığı rakamlarla bu kıyaslanırsa tabii ki arada çok büyük uçurum var. Fakat oyunculuk biraz psikoloji işi. Karakterin inandırıcılığı için oyuncunun kimi zaman kendi ruh sağlığıyla oynaması gerekebiliyor. Oyunculuk kolay bir şey değil. Hatta bir araştırmaya göre dünyadaki en stresli üç meslekten biri. Çünkü sürekli bir belirsizlik içerisindesiniz.
En mutlu olduğun dönem hangisi?
30'dan sonrası diyebilirim ama aslında ondan önce de mutluydum. Bu durum aslında mutluluğa nasıl baktığınıza bağlı. Mutluluğu her yerde bulabilirsiniz. Ama benim kendimi en iyi hissettiğim dönem 30'la 40 yaş arası dönemim. Yani tam şu an…