Cemiyet hayatının ünlü ismi Selma Türkeş, GÜNAYDIN'a konuştu. "Bugüne kadar oyumu hep Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verdim" diyen Türkeş, Erdoğan'ı Türkiye için desteklediğini söyledi. Türkeş "Cumhurbaşkanımız inançlı ve ülke sevgisini her şeyin önüne koyan bir lider. Bu ülke için bir değer, bir marka. Bizim bu değere sahip çıkmamız gerekiyor" diye konuştu.
ERDOĞAN'A İNANIYORUM
Karantina sürecinde Türkiye'yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı takdir eden açıklamalar yapmıştınız. Bu açıklamalarınız çevrenizde nasıl karşılandı?
Öncelikle şunu söyleyeyim; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yaptığı şeylerden dolayı takdir eden biriyim. Ben bir insana inanırsam onu sonuna kadar desteklerim. Hiç unutmuyorum, çevremdekilere, "2002 seçimlerinde oyumu Erdoğan'ın partisine verdim. Ondaki lider enerjisini, ülke sevdasını ve aileye verdiği değeri gördüğüm için çok umutluyum, ona inanıyorum" demiştim. İstanbul'u bu kadar güzelleştiren biri, ülkemizi de güzelleştirir diye düşündüm. Haklı da çıktım. AK Parti kurulduğu günden beri de destekliyorum. Bugüne kadar hep oyumu Erdoğan'a verdim. Benim devletle en ufak bir iş ilişkim yok. Kişisel hiçbir menfaatim yok. Yani kimse 'Sen devletle iş yapıyorsun, o yüzden böyle konuşuyorsun' diyemez. Erdoğan'ı Türkiye için destekliyorum. İnançlı ve ülke sevgisini her şeyin önüne koyuyor. Bunlar benim için çok kıymetli. Yapılan projelerle 18 yıldır çok başarılı yönetiliyoruz. Cumhurbaşkanımız, bu ülke için bir değer, bir marka. Onun için bu değere sahip çıkmalıyız anlayışındayım. Politik olarak hangi süreçlerden geçildiğini çok iyi irdeleyen ve gören biriyim. Geçmişle yaşadığımız dönemin analizlerini yapabilen, kıyaslayan biriyim. Altyapısı, üstyapısı, şehirlerin modernizasyonu; Cumhurbaşkanımız sayesinde, onun gayretleriyle oldu... Yoksa köy gibiydi Türkiye. Onun için alabildiğine gelişen bir memleket, güçlü bir Türkiye olarak bu yapılanlara şahitlik ediyoruz. Lütfen kimse nankörlük yapmasın. Bu süreç şimdi otomatik olarak yönetilmeye başlamadı. Bir birikim olmasa hemen başaramazsınız zaten. 18 yılın getirdiği yatırımlar, sistemler bu sürecin iyi yönetilmesine yardımcı oldu.
ŞEHİR HASTANELERİ OLMASA İNSANLAR SOKAKTA KALIRDI
Sağlık alanında yapılan yatırımlarla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Bu alandaki yatırımların kıymetini
koronavirüs salgını döneminde çok daha
iyi anladık. 'Şehir hastaneleri niye yapıldı?'
diye karşı çıkanlar vardı. Eğer o hastaneler
olmasaydı insanlar sokaklarda kalırdı. Şehir
hastanelerine karşı çıkanlar da bu sefer
'Neden hastane yapmadınız?' diye eleştiri
yapardı. Bir Türk vatandaşı olarak ülkemizin
sağlık alanındaki başarısından dolayı
gurur duyuyorum. Cumhurbaşkanımıza
teşekkür ediyorum. Sağlık çalışanlarımıza
da minnettarım. Savunma sanayide
de, ulaşımda da, eğitim alanında da
çok önemli yatırımlar yapıldı. Mesela
açılan üniversite sayısına bakın... 18 yılda üniversitelerimiz çok büyük
oranda arttı. 18 yıl önceki
üniversite sayısı ile şimdiki
sayı karşılaştırılırsa bile
bu fark görülür. Türkiye
kendi arabasını,
kendi savunma sanayi üretimini yapan
ve ihraç eden büyük bir ülke konumuna
geldi. Gelişmiş ülkeler pandemi sürecinde
eksiye inerken Bakanımız Berat Albayrak
ile Türkiye bu süreçten ekonomisi güçlenerek
çıkıyor. Bakın, ülkemiz çok yönlü
bir mücadele içinde. Bir yandan sınır ötesi
mücadelemiz var, diğer yandan doğal kaynaklarımıza
gelen tehditler var. Bunu iyi
görmeliyiz. Ülkemizin geleceği adına kavga
etmek yerine birlik olmamız gerekiyor.
Hep birlikte büyük Türkiye için mücadele
etmeliyiz. Gençlere de hep bunu söylüyorum...
Tarihi bir süreçten geçiyoruz.
Ülkemiz her türlü zorluğu atlatacak
güçte. Ben çok umutluyum geleceğimizden.
MAHALLE BASKISI YAPANLARA GÜLÜP GEÇİYORUM
■
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı desteklediğiniz için mahalle baskısı görüyor musunuz? Evet. Erdoğan'ı desteklediğim
için mahalle baskısı
görüyorum zaman zaman.
Mahalle baskısı karakterime
ters geliyor. Bunu yakın
çevrem iyi bilir. Ben doğru
bildiğini yapan ve söyleyen
biriyim. Bakın ben çok
şey gördüm ve yaşadım.
Beni düşüncelerimden
dolayı eleştirenler,
benim yaşadığım
zorlukları
yaşamadı.
O yüzden onlara
gülüp, geçiyorum. Fikirlerimden
dolayı, sevdiğim ve
desteklediğim insanlardan
dolayı bana mahalle baskısı
yapanlar demokrat değil ve
demokratça düşünmüyorlar.
İdeolojik bakmak yanlıştır.
Demokratlığın gereği
ülkeye, millete yapılan
hizmetlere göre değerlendirme
yapmaktır. Bundan
dolayı ben nasıl herkesin
kararına saygı duyuyorsam,
benim
kararlarıma da
saygı duyulmalı.
90'LAR TÜRKİYE'SİNDE HALİL'E YARGISIZ İNFAZ YAPILDI
'Film gibi bir hayat yaşadım' derler ya, bence sizin yaşamınız da öyle... Katılır mısınız?
Tabii ki birçok insan gibi benim de
kolay bir hayatım olmadı ama yaşadığım
her şey için şükreden biriyim. Küçük
yaşlarımdan itibaren çalıştım. Mankenlik
yaparak kendi ayaklarım üzerinde
durdum. Basında çok renkli bir yaşamım
varmış gibi yansıtıldım ama aslında
ben ve eski eşim (Halil Bezmen) büyük
badireler atlattık. Ben Halil Bey ile tanıştığımda,
Halil Bey'in fabrikaları 80'lerde
anarşinin kol gezdiği bir dönem olduğu
için kapatılmıştı. Bütün ülke sıkıntı
içindeydi. Halil Bey, kendi işyerine bile
giremiyordu. Bizim evliliğimiz o dönem
oldu. Ancak Halil Bey aileden gelen varlıklı
bir sanayiciydi. Ayrıca entelektüel
ve birikimli bir insandır, kendisinin entelektüel
çevresinden çok şey öğrenerek
yetiştim ve büyüdüm. Boşandıktan sonra
da Halil'e karşı yapılan haksızlıklara ve
yargısız infaza karşı mücadele ettim. Ve
ona atılan iftiraları da temize çıkardım.
Kendimi riske atarak bunu yaptım. Evliliğimizde
başımıza çok olaylar geldi.
90'lar Türkiye'sinde Halil'e yargısız infaz
yapıldı. Amerika'da çok zor bir yaşamımız
oldu. Tüm bu yaşananlara rağmen
'İyi ki onunla evlendim' diyorum ve
yaşadığım hiçbir şey için pişmanlık duymadım.
Kadere inanmış bir insan olarak,
yaşayacaklarım varmış, yaşamışım. Netice
olarak bugün huzurlu bir yaşamım
var, bunun için tekrar şükrediyorum.
MEDYA BANA VE ÇOCUKLARIMA PSİKOLOJİK ŞİDDET UYGULADI
Eski eşinize haksızlık yapıldığını söylüyorsunuz. Peki neden Türkiye'de kalıp mücadele etmek yerine ABD'ye gittiniz o dönem?
O yıllarda daha Halil'e iftiralar başlamadan
önce ayrılmaya karar vermiştim zaten.
İki evladım bu durumdan etkilenmesin diye
Amerika'ya gidip bir süre Türkiye'de görünmek
istemedim. Benim hiçbir zaman Türkiye'yi
terk edip Amerika'ya yerleşmek gibi bir
düşüncem olmadı. Vatan benim için kutsaldır,
ait olduğum yer burası. Halil de hakkında
iftiralar başlayınca Amerika'ya yanımıza
geldi. O zor günlerinde bir süre daha birlikte
yaşadık. Medya bana ve çocuklarıma çok büyük
bir psikolojik şiddet uyguladı o yıllarda.
Şimdi 'kadına şiddete hayır' diyenlerin bir
kısmı bana o dönem en büyük şiddeti gösterdiler.
Yazdıklarıyla, haberleriyle... Düşünün
ufacık çocuklarıma okul çıkışına gidip, onlara
Halil hakkında soru soruyorlardı. Bir kadın ve
anne olarak çok canım yandı. İki çocuğumla
birlikte Türkiye'de o koşullarda evliliğimi
daha fazla sürdürmek istemedim. Halil ile
konuşup anlaştıktan sonra Türkiye'de boşanacaktım.
Ama Amerika'dayken Halil büyük
iftiralara maruz kalınca ben de onu bırakıp
gelemedim. Doğru bildiğimi, inandığımı cesurca
dile getiren biriyim, koşullar ne olursa
olsun. Halil ile Amerika'ya kaçma gibi durumum
olmadı hiçbir zaman. Halil'in böyle bir
düşüncesi yoktu, medya o kadar çok üzerine
geldi ki ve yargısız infaz yapıldığı için bir süreliğine
bizim yanımıza geldi.
ŞİDDETE KARŞI ANNELERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR
Kadına yönelik şiddet en önemli sorunlarımızdan biri. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Kadına şiddetin kabul edilebilir bir
yanı yok. Şiddetin her türlüsüne karşıyım.
Kadını el üstünde tutan bir medeniyetin
temsilcileriyiz biz. Annelerin
ayakları altına cenneti seren bir anlayışın,
bir kültürün mirasçılarıyız. Bırakın
kadına şiddeti, insanlığa şiddet uygulayan
her düşüncenin ve fiilin karşısındayım.
Ama maalesef kadına şiddet
kanayan yaramız haline geldi. Burada
kadınlara, annelere çok büyük görev
düşüyor. Bu bağlamda ben yaşadığım
acıları çocuklarıma yansıtmamaya çalıştım.
Bu yaşananlar onlarda travma
yaratmasın diye çok çabaladım. İnsana
değer vermeyi, saygı duymayı küçük
yaşlarından itibaren onlara öğrettim.
Şimdi ikisi de eşlerini el üstünde tutuyor.
Bu da benim başarım. Annelerimiz
lütfen erkek çocuklarını yetiştirirken
ailede yaşanan gerilimleri, kavgaları
onlara yansıtmasın. Kavga, gürültü
içinde büyüyen erkekler sonrasında
şiddete de eğilimli oluyor. Çocukları bu
ortamlardan uzak tutmak çok önemli.