Bir Can Yaman sevdasıdır gidiyor. Bizim kızlar kendisinin yayla omuzlarına, uzun saçlarına, sakallarına bayılıyor.
Yahu ne var ki bu Can Yaman'da diye merak edip biraz araştırma yapasım geliyor tabii. Meslek icabı canım, işimiz bu.
Efendim, Can Yaman'ın Instagram profiline girer girmez, özgüven ve bildiri patlamasıyla karşılaşıyorsunuz. Profil bilgisi değil, sanırsınız CV yazmış. Türk bayrağı ve doğum tarihini takiben önce okullarını sıralıyor: Bilfen Koleji, İtalyan Lisesi, Yeditepe Üniversitesi Hukuk. Ardından çalıştığı hukuk bürosu, ardından menajerlerlik şirketi ve Twitter adresi.
Diyor ki yani 'Ben sizin bildiğiniz oyunculardan değilim, yaman bir kişiyim' En azından algı bu.
Çarşamba günü Raffles İstanbul'da Can Yaman'lı bir tanıtıma gittim. Bir giyim markasının yüzü olmuş, koleksiyon çıkartmış. Olay mahallinde kıyametler kopuyor. Basından, ünlüler ve iş dünyasından davetli hemcinslerim nasıl mutlu, nasıl mutlu. Hepsi Yaman'ı görmek için sabırsızlanıyor.
Bense kadınların arasında kalmaktan tırsıyorum. Üst seviye bir 'Tarkan geldi, koşun' hali hakim çünkü. Düzene uyup Can Yaman görüntüsünün önünde poz verip bir saat gelişini bekledikten sonra başka işlerim olduğundan Yaman'ı göremeden davetten ayrılıyorum.
Sonra oradaki arkadaşlarımdan görüntüler düşüyor telefonuma.
Aman Allah'ım, Yaman'la fotoğraf çektirmek için nasıl bir yarış olmuş! Kadınlar birbirini itmiş, ezmiş, çekiştirmiş. Bu noktada en merak ettiğim; o kadar mücadele ettiniz, selfie'yi çektirdiniz, peki ya sonra? Davetli ağırlığına ne oldu?
Bir de 'Ben o kadar kaslı erkek sevmem, valla, ne o öyle' deriz, değil mi? Eh! Kadın milleti işte, dediğine değil yaptığına bakacaksın. Aslında ona da bakmayacaksın, neye baksan çözemezsin; birinci elden biliyorum.
Neyse, adam iyi oyuncu olsa bari. Ha bir de bu kadar ilgiyi kaldırabilecek kadar güçlü... Eh, o işler kas gücüyle olmuyor.