2 Kasım Cumartesi günü bu köşenin başlığı 'Büyükada'yı pislik götürüyor' idi.
Köşemizin değerli destekçilerinden, okurum ve sevgili dostum Kamil Çetin, bizim Okur Mektupları gününde Büyükada izlenimlerini aktarmıştı.
Şöyle diyordu:
"Sayın Yüksel Aytuğ, uzun bir aradan sonra geçen hafta bir vesile ile Büyükada'ya gittim. Üzülerek belirtmek isterim ki, İstanbul'un göz bebeği, incisi, güzeller güzeli Büyükada'nın hal-i pür melali perişan vaziyette... Adaya indiğiniz andan itibaren kesif bir at dışkısı ve idrarı kokusu sizi hemen sarıyor. Fayton durağı hemen merkez dışına çıkarılmalı. Ada inanılmaz pis vaziyette. Her yeri ama her yeri... Özellikle ana caddeler at dışkısı içinde. Basmadan geçmek imkansız. Caddeler sanıyorum uzun zamandır yıkanmıyor.
Atların arkasına bağlanan torbalar çok ufak ve yetersiz. Gözlemlerimi ve şikayetlerimi paylaşmak için Ada Belediye Başkanlığı'na gittim. Binada ve üç saat boyunca ada içinde belediye hizmeti adına bir tek yetkili bulamadım. Acilen özellikle cumartesi ve pazar günleri belediye hizmetleri artırılmalı, gözle görülür alanlara şikayet ve danışma masaları kurulmalı. Belediye burada varlığını hissettirmeli. Sevgilerimle..."
Sonra ne oldu?
Halk arasında at vebası olarak bilinen ruam hastalığından 81 at itlaf edilip adada açılan dev çukurlara gömüldü.
Şimdi Valilik kararıyla üç ay boyunca faytonlara at koşmak ve adaya at getirmek yasak.
Keşke Yakından Kumanda'nın 1.5 ay önce yaptığı yayın ihbar kabul edilseydi.
Tuvana hak ettiği yerde
Tuvana Şahin... Onu iki hafta önce MasterChef ekibinin Üsküdar Engelsiz Yaşam Derneği'ne konuk olduğu bölümde izlemiştim.
Görme engelli 14 yaşındaki genç kız, Balkan türküsü Ezhelezi'yi öyle bir söylemişti ki, herkesi mest etmişti. Ben de ertesi gün bu sütunlarda "Tuvana mutlaka O Ses Türkiye'ye katılmalı.
Eğer dört jüri üyesi de dönmezse ne olayım" diye yazmıştım.
Cumartesi gecesi bir de baktım bizim dünyalar güzeli Tuvana, O Ses Türkiye sahnesinde. Tahmin ettiğim üzere, sesinden ve özgüvenli tavırlarından etkilenen dört jüri üyesi de takımlarına katmak için onun peşinde.
Tuvana'ya Ezhelezi'yi iki kez söylettiler. Yetmedi. Bir de Hey Gidi Karadeniz patlattı ki, aman aman...
Bu kızın doğuştan sanki boğazına bir eko yerleştirilmiş.
Yok, bu benzetme çok mekanik oldu. Ses tellerine bir bülbül tünemiş.
Murat Boz'u seçen Tuvana, artık herkes gibi benim de O Ses'teki en güçlü favorim.
Balıkçılar kameraman yakaladı (!)
Pazar sabahı atv'nin acar muhabirlerinden Sümeyye Yılancı, her zaman olduğu gibi Üsküdar sahilinden hava durumunu sunarken bir yandan da amatör balıkçılarla röportaj yapıyordu. Tam o sırada kamera sallandı. Sümeyye, telaş ve korkuyla kameraya doğru hamle yaptı. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu anlamıştım.
Sümeyye "Aman" dedi, "Bir olta, kameramızın üzerine takıldı." Sümeyye için zor anlardı. Hem yayına devam etmek, hem de kamerayı oltadan kurtarmaya çalışmak her babayiğidin harcı değildi. Sonunda başardı ve anonslarına kaldığı yerden devam etti. Malum, bu kış İstanbul Boğazı pek balık yapmıyor. Sıkılan balıkçılar da gözlerini kameramanlara dikti anlaşılan...
Bu arada cumartesi günü Kahvaltı Haberleri'nde değerli meslektaşım İbrahim Sadri'nin zarif selamını da aldım. Benim geçen hafta bu sütunlarda atv'nin yeni haber tarzı konusunda yaptığım "İnsana dokunan habercilik' başlıklı yorumumdan övgüyle söz etti. Ve aleykümselam...
Gaf kürsüsü
MasterChef'in jürisi Somer Şef, "Senin yemek uyuyor mu?" diye sorunca, yarışmacı Ekin heyecanlanıp "Yok hayatım" deyiverdi. Genç yarışmacı, ağzından kaçan kelime yüzünden utancından kıpkırmızı oldu.
Zap'tiye
SORU: En bölücü kanal hangisidir? CEVAP: Kanal İstanbul... Kara parçasından önce 'istemezükçüler' ile 'hizmetkarların' arasını açtığı için...
Ne demiş?
Atv muhabiri Meryem Nas'ın dili, doğal taş uzmanı Mustafa Kocabaş ile röportaja başlarken fena sürçtü: "Sayın doğal taş... Affedersiniz, Sayın Kocabaş..."