TRT Belgesel kanalında büyük bir heyecan ve merakla beklediğim belgeseli nihayet pazar akşamı 23.45 sularında izleyebildim. Adı, Büyük Keşif: Fatih Gemisi idi.
Fatih sondaj gemisi Türkiye'nin yeni gururu... Karadeniz'de üç kuyuda bulduğu doğalgaz rezervi 540 milyar metreküpü buldu. Bu, Türkiye'nin 10 yıllık doğalgaz ihtiyacına denk. Belgesel de Fatih'in bu müthiş seferini anlatıyordu.
İki futbol sahası büyüklüğündeki Fatih, dünyanın en iddialı 5 sondaj gemisinden biri. Sondaj kulesinin yüksekliği 30 katlı gökdelen kadar. (Galata Kulesi'nin yüksekliğini geçiyor) Tüm gemiler yol alması için imal edilmesine rağmen, Fatih tüm teknolojisini 'sabit durmak' için kullanıyor. Zira Karadeniz'in hırçın sularında 2 bin metreye sondaj teçhizatı indirebilmek için geminin milim kıpırdamaması gerekiyor. Bunun için de uydu teknolojisinden ve her biri 360 derece dönebilen 6 motorundan yararlanıyor. Fatih'in jeneratörleri ise 4 büyük kasabanın elektrik ihtiyacını giderecek güçte.
Bu arada Fatih'in eli ayağı Kaşif denilen uzaktan kumandalı derin deniz robotu. O olmazsa teçhizatı doğru yere konumlandırmak ve kilitlemek mümkün olmuyor. Ancak bu robotu bize verecek olan ülke, siyasi nedenlerle bu satıştan son anda vazgeçmiş. Fatih'in seferi de bu nedenle riske girmiş. Diğer yabancı firmalar bu robotu yapabilmek için en az 2 yıl süre istemişler. Bunun üzerine harekete geçen Türk mühendisleri 5 ay gibi mucizevi bir süre içinde Kaşif'i imal etmeyi başarmışlar. Hem de yabancı benzerlerinden çok daha beceriklisini...
Belgeselde gemi personeli ile röportajlar yapılıyordu. Bir mühendis "Eskiden bu gemileri sadece belgesellerde görüp iç çekerdik" dedi. Bir başkası "Daha önce buralarda bizim için arama yapan İtalyanlar, Fransızlar ve özellikle de Teksaslılar bu işi sadece kendilerinin yapabileceğine bizi inandırmaya çalışmışlardı. Öyle olmadığını gösterdik onlara..." Bir işçinin söyledikleri ise bu işin nasıl gönülden yapıldığının ispatıydı: "Amasra 1'de doğalgaz bulduğumuz haberini alınca sanki çocuğu olmuş bir baba gibi sevindim. Artık benim de torunlarıma anlatacağım bir destanım var." Arayamazlar dediler, aradık. Bulamazlar dediler, bulduk, Üretemezler dediler, şimdi üreteceğiz.
Karadeniz'den sadece doğalgaz değil, inanç ve irade de fışkırıyor...
Ve Çukur'un dibi...
Yapımcısıyla, yönetmeniyle, senaristiyle, oyuncularıyla, teknik ekibiyle Show TV'nin Çukur'una kocaman bir teşekkür... Hem sıra dışı yerli dizi arayan benim gibi bir televizyon gezginine keyifler tattırdıkları, hem de bu köşeye her daim renkli malzemeler sağladıkları için... Çukur'u zaman zaman övdüm, zaman zaman da fena halde didikledim. Tabak (deri ustası) sevdiği deriyi yerden yere vururmuş. Haklarını helal etsinler...
Çukur'u benim gözümde değerli kılan unsurlardan biri de reyting güçlerini her daim hayır işlerine tahvil etmeleriydi. Kimi gün organ, kimi gün kan bağışına, en sonda da çevre duyarlılığına omuz verdiler. "Çukur'un dibi" demeyip, ülkeye koca bir orman hediye ettiler. Dizinin finalini de çok sevdim. Malum, bizim dizi ve filmlerin en sıkıntılı kısmı sonlarıdır. Ama Çukur ezberi bozdu. Birbirini takip eden üç ayrı finalle seyircisini yine şaşırtmasını bildi. Bu arada dizinin başından beri yanlış bulup eleştirdiğim bir mesaj da son bölümde düzeltildi. Çukur'dakiler adeta ağa hakimiyetindeki marabalar gibi yaşıyorlardı. Kalk kalk, yürü yürü, öl öl!.. Sonunda Yamaç elindeki babasına ait tapuları onlara dağıttı ve "Artık bir hamiye ihtiyacınız yok" demeyi bildi.
Son bölümde bekledim ki, Vartolu Saadettin'i her dinlediğinde derde salan, merhum annesinin ismini taşıyan 'Mihriban' türküsü de okunsun. Çünkü o gün şarkının sözlerini yazan büyük şair Abdurrahim Karakoç'un ölüm yıldönümüydü. Neyse, o da enfes finalin nazar boncuğu olsun...
Zap'tiye
"Türkiye kupayı alırsa, aldığınız televizyonun parasını iade ediyoruz." "Tuttuğunuz takım şampiyon olursa hediye çeki veriyoruz..." Beyaz eşyacılar bahis şirketleriyle yarışıyor!
Şeref kürsüsü
Bağlamasını zor durumdaki müzisyenlere bağışlanmak üzere satışa çıkaran Musa Eroğlu 'halk ozanı' olmanın derin anlamını bizlere yeniden hatırlattı.
Ne demiş?
"Güzel bir kalp için hiçbir şey imkansız değildir." (Müge Anlı'nın son derece anlamlı sözü)