Farkında mısınız bilmiyorum ama küçük bir terslik var. Bizde yani, hayatımızda... Daha doğrusu hayatımızı yaşama biçimimizde. Modern şehirli insan tabir edilen gruba bakıyorum da; büyük bir çoğunluğunda iş var, sosyal hayat var, ilişkiler var, kıyafet kombinleri var, Instagram'da süper eğlenceli haller var, fit vücutlar var, diyet paketleri var, seyahatler var… Herkes kendi dünyasının starı sanki... Şişik egolar var; ortalık en iyi bilenlerden geçilmiyor. Bir halin kendisi olmaktansa, olunmayan halleri yaşıyormuş gibi sosyal medyada cümle aleme gösterme hastalığı var.
Peki gerçek ne?
Gerçek şu: Çoğumuz mutsuzuz, tatminsiziz, ilişkilerimiz sahte. Vermek istediğimiz imajımıza sımsıkı sarılmış vaziyetteyiz ama kendimizi ucundan tutuyoruz. Gerçek şu: Günün sonunda yalnız, yorgun, çökmüş, hayallerimizden uzaklaşmış hissediyoruz.
Peki bizim neyimiz var?
Twitter'da uzun zamandır Terapi Defteri'ni takip ediyorum. Her akşam uyumadan önce yazdıklarına bakıp 140 karakterde kendime geliyorum.
Terapi Defteri kim? Klinik Psikolog Deniz Bolsoy Erdem... Müthiş yumuşak bir dille tokatlıyor insanı, kendine getiriyor. 'Evet ya, aslında bu böyle' dedirtiyor, bir de oradan yaktırıyor. Acayip bir kitlesi var.
Duydum ki Deniz Bolsoy Erdem, 'Terapi Defteri'ni kitap yapmış. Dedim; hemen sağlık, güzellik, diyet köşem için kendisiyle röportaj yapmalı, sizinle paylaşmalıyım. Zaten kitap çok satanlar listesinde beşinci sıraya kondu bile.
Genç, benim aksime oldukça sakin, kararlı, kendinden emin bir kadın Deniz Bolsoy Erdem.
Girişte yazdıklarımı sorarak başladım konuşmaya: Yahu bizim neyimiz var?
Erdem'in cevabı "Burada soru; bizim neyimiz yok? olmalı. Anda olma ve şimdide kalabilme becerimiz yok. Çocuklukta oluşmuş kök inançlarımızdan ötürü ya geleceği yaşıyoruz ya da geçmişin bagajıyla geziyoruz" oldu.
Hey güzel Allah'ım, şu anda kalma işi bu kadar mı zor, niçin beceremiyoruz, şu zihnimiz car car car konuşarak bizden ne istiyor? Kafamı söküp atasım var vallahi.
Deniz Bolsoy Erdem, en yaygın ve tabii ki gerçek dışı kök inançlarımızı şöyle sıralıyor. Hazır mısınız? Göreceksiniz ki yalnız değilsiniz…
En yaygın 7 kök inanç:
Terk edileceğim
Değersizim
Sevilemezim
İnsanlara güvenemem
Hak etmiyorum
Yalnızım
Baş edemem
Hiç utanmam, gocunmam; bunların neredeyse tamamı bende mevcut.
Peki bu kök inançlarımızı neler tetikliyor? Çocukluğumuz elbette. "Çocukluk en önemli şey" diyor Erdem, ve şöyle devam ediyor: "Çünkü kim olursak olalım; hepimizin güvende hissetmeye, istikrara, korunup kollanmaya, anlaşılmaya, kimliğimize saygı duyulmasına, ev ortamımızın istikrarlı olmasına, duygularımızın konuşulup paylaşılmasına, en önemlisi bağımsızlığa ihtiyacımız var."
Fakat aile bireylerinin birbirinin uzvu gibi olmasının ve birey olmanın aileye ihanet gibi algılanmasının bizi büyümeyen çocuklar yaptığını söylüyor. Yani bizim dengede hisseden, sağlıklı, büyümüş, gerçekleri olduğu gibi değerlendiren yetişkin yanımız yok, eyyy 'Benim neyim var?' endişesine kapılmış okur.
Peki bu çocuksu halimizi aşıp yetişkin yanımızı geliştirebilir miyiz? Elbette, buyrun yandaki yazıya...