Ünlü iş insanı Cem Hakko, GÜNAYDIN'a özel açıklamalarda bulundu...
Türkiye, Formula 1'e kapılarını açtı. Siz daha önceki yıllarda Formula 1'in ülkemize gelmesi için büyük çaba harcamıştınız...
Motor sporlarıyla ilgim İsviçre'de okurken başladı. Dünya Go-Kart Şampiyonası'nda ilk 12'lerdeydim. Türkiye'ye dönüp Vakkorama'yı kurduğumda yaptığım ilk şey Türkiye'yi go-kart'la tanıştırmak oldu. Arkadaşım Cem Güvendiren'in arsasında Tuzla Karting Pisti'ni kurduk. Pisti dünya şampiyonu Mike Wilson'a çizdirdik. Bu pistte Türkiye Şampiyonası yapılmaya başladı; derken Avrupa Şampiyonası için imza attık. Karting; Formula 1'in ilkokul, ortaokul ve lisesidir. Pilotlar, yıllarını karting'de geçirdikten sonra Formula 1'e geçerler. Mehmet Karabeyoğlu aile dostumuzdu. Mümtaz Tahincioğlu ile ise ilk go-kart'ta tanıştık. Karting pistini yapıp federasyon başkanı olmasının ardından birlikte Formula 1'i ne zaman yapacağımızı konuşmaya başladık, sonunda Dünya Offshore Şampiyonası'nı Türkiye'ye getirdik, TOSFED olarak birincisini organize ettik. 3 milyon insan izledi, tüm Boğaz kilitlendi. O günlerde Bernie Ecclestone, Mehmet'e tekne yaptırmak için Türkiye'ye geldi ve yemekte "İstanbul'da Grand Prix olur mu?" diye konuşurken, Bernie'nin "Niye olmasın?" yanıtı heyecanla harekete geçmemizi sağladı. 3 sene sürdü. Bu çekirdek grubun yanında Nuri Çolakoğlu, Muhtar Kent, Jan Nahum, TOBB, İTO gibi kurumlar da vardı. Rıfat Hisarcıklıoğlu, Mehmet Yıldırım, Vedat Bayram gibi çok değerli isimler de yer aldı.
AÇILIŞI AĞLAYARAK YAPTIK
Başka yarışları da getirdiniz değil mi?
Evet, 7 yarışı, 7 sene anlaşmayla Türkiye'ye getirme şansını bulduk. Le Mans, DTM, Moto GP, Porche Cup, WRC gibi önemli yarışlar vardı. Türkiye'yi mekanik sporların en üst seviyesiyle tanıştırmış olduk. Tabii ki tüm yapılanlar hükümetimizin F1'e vermiş olduğu senelik ödemeler sayesinde 7 sene olarak imzalandı. Haziran'da pisti teslim ettik, Ağustos'ta ağlayarak pistin açılışını yaptık. 7 sene yarışlar orada yapıldı ve sonra ara verildi. Nitekim bu sene yeni bir yarış Türkiye'ye geldi. Çok güzel bir pistimiz var. Hermann Tilke çizdi; bir Alman, pistlerden en iyi anlayan kişi. Onun dediğine göre de çizdiği en önemli pistlerden biri. Biz yaptığımız her şeyi doğrudan doğruya Ecclestone'a soruyorduk. Pistin çizimi, danışmanımızın kim olacağıyla ilgili tüm konularda ondan izin istedik.
İş insanı kimliğinizin dışında çok yönlü bir sporcusunuz...
Evet, spor hayatımın önemli bir bölümünü oluşturuyor. Hep spor yaptım, bana disiplin de kazandırdı. Sporcu olduğum ve yarışmalara lisanslı olarak katıldığım için 40 yaşıma kadar patates kızartması bile yemedim. Çünkü belli bir kilonun üzerine geçmemem gerekiyordu. Spor yapmayı şans olarak görüyorum. Judoda kahverengi kemerken omzumda sakatlık yaşadım. Ardından atçılıkla ilgilendim. Sonra gokart yarışçılığı, dünya şampiyonası... Tabii arada kayak da var. Asıl ilgilendiğim sporlar go-kart ve son senelerde yaptığım yelkencilik oldu. Şimdi Vakkorama Sailing Cup olarak bir takımımız var, iyi dereceler yapıyoruz. Mekanik sporlar ise tozunu yuttuğunuzda vazgeçemeyeceğiniz sporlar. Bugünlerde de go-kart'a dönüş yapmayı düşünüyorum.
TÜRKİYE, YABANCI YATIRIMCILAR İÇİN CAZİBE MERKEZİ
Salgın sonrası sizce dünya ekonomisi nasıl bir değişim içine girecek?
Ekonomiyi çok etkilemeyeceğini
düşünüyorum. Farklı imkanlar
çıkaracaktır insanlar için.
Yeteri kadar kazanıldı, şimdi bu
kazanımları doğaya geri verme
zamanımız. Daha doğru üretmemiz,
doğru tüketmemiz gerekiyor.
Çocuklarımıza daha yaşanılabilir
bir gelecek bırakacak şekilde davranmalıyız.
Artık dünyamıza zarar
vermememiz lazım.
Ülkemiz açısından neler söylemek istersiniz?
Türkiye stratejik olarak çok
avantajlı bir ülke. Avantajlarımızın
çoğuna Avrupa sahip değil.
Genç nüfusumuzla çok güzel işler
yapabiliriz. Türkiye'nin geleceğinden
ve ekonomisinden ümitliyim.
Yabancı yatırımcılar için de cazibe
merkezi bir ülkeyiz.
FORMULA 1'İ DÜZENLEYEN AZ SAYIDA ÜLKEDEN BİRİ OLMAK BÜYÜK DEĞER
Formula 1'in Türkiye'de düzenlenmesinin ülkemize olan katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Formula 1'in Türkiye'ye faydası elbette çok büyük. Bu sene seyirci yoktu ama bu tür ihtimalleri de biz o dönem hükümete sunduğumuz raporlarda değerlendirmiştik. Fakat tabii bu sene Covid'in olması zorlu sonuçlar doğuruyor. Dünyanın en çok seyrettiği spor dalı olduğu için İstanbul'un sezon boyunca konuşulması, buradan canlı yayın yapılması ve bunu tüm dünyanın izlemesi büyük bir değer. Az sayıda ülke bu organizasyonu yapıyor ve bizim onların arasında olmamız önemli. İnsanların sporu çok özlediği ve seyredilecek az şeyin olduğu bir dönemde bu organizasyon ilaç gibi geldi.
Bu seneki yarışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu işin bazı bileşenleri var; asfaltın yüzeyi, yapısı gibi... Pilotların hayatlarını tehlikeye atmamak için çok önlem alınması gerekir. Sadece yağmurun hatası değil, her şekilde pist çok kaygan. Tabii ki bütün büyük ticari kaygılar vs. olduğu için yarışı bir şekilde başlatmaları lazımdı. Pistimiz dolayısıyla biraz tehlikeliydi. Federasyonun bir-iki hafta önce yarış arabalarını yarıştırması lazımdı. Asfalttan yağ fışkırdı, buz pistinden daha kaygandı. Hakiki bir yarış mıydı bana göre? Hayır değildi. Sürpriz dolu, seyirci için seyretmesi zevkli ama pilotlar ve takımlar için sinir bozucu ve çoğu zaman tehlikeli olabilecek bir yarıştı.
BAŞKA YERDE YAŞAYAMAM
Siz bu topraklardan kazandığını yine bu topraklara yatıran bir iş insanısınız, öyle değil mi?
Ülkesini çok seven biriyim, böyle büyütüldüm. Türkiye öyle bir ülke ki; buradan başka yerde yaşayamazsın, yaşamayı düşünmezsin. Başka nasıl bir hayat olabilir ki... Bir şey üretmiyorsanız, akşam yattığınızda mutlu değilseniz, amacınız yoksa, insanlığa bir katkınız yoksa, öğrendiğinizi sizden sonra gelenlere aktaramıyorsanız, işinizi daha büyütüp kaliteli hale dönüştürmek için uğraşmıyorsanız, spordaki başarınızı kürsüye çıkartmıyorsanız; ne düşünülebilir ki... Benim gibi çocuklarım da burada doğdu, askerliğimi burada yaptım, burada yaşıyorum. Tabii ki en güzel şekilde ülkeme yatırım yapacağım, 82 yıllık bir markayı büyütmeye devam ediyorum.
Vakko da yerli ve milli bir marka...
Evet, tabii ki. En büyük hedefimiz Vakko'yu dünyada tanınan bir marka haline getirmek.
BU YAŞTA MİLLİ TAKIMDA OLMAK BENİ ÇOK HEYECANLANDIRDI
Senkronize Kayak Türk Milli Takımı'nda yer aldınız geçen yıl. Ülkemizi temsil etmek nasıl bir duygu?
Takımın kaptanı oldum. Fransa'dan
bir teknik direktör getirttim;
Marc Garcia. Alanında en iyi
antrenörlerden birisi. Aspen'de
yarıştık. Bu yaşta milli olmak beni
en çok heyecanlandıran konuydu.
Ay yıldızı taşımak inanılmaz bir
duygu. Çok ağır bir yük aynı zamanda.
O güne kadar uluslararası
birçok ferdi yarışta yer aldım.
Ama hayatımda ilk defa bir takım
yarışında oldum. Çok ciddi çalıştık,
çok da eğlendik. Günde 10-12
saat çalıştık. Takım olarak birlikte
olmak ve milli bir sporcu olarak
yarışmak çok keyifliydi.
TEKNOLOJİK OLARAK GELİŞİRKEN DOĞANIN DENGESİNİ BOZDUK
Pandemi yüzünden insanlık zor bir dönemden geçiyor. Bu döneme dair düşünceleriniz neler?
İnsanlık zor bir dönemden geçiyor.
Bu da geçecek. Umarım en az kayıp ile
tamamlanır. Dikkatli ve önlem alarak
aşacağız bu günleri. Hiç akla gelmedik
bir filmin içindeyiz. Dünya Savaşı'nı
görmesek de, birçok krizler atlattık,
doğal afetler yaşadık. Ama pandemi
bambaşka. Şahsen hep kazandıklarımı
paylaşmak istedim. Yalnız işimi düşünerek
yatırım yapmadım. Aynı zamanda
ülkeme faydasını olduğunu düşündüğüm
pek çok iş de oldu. Ama yine
de eksik hissediyorum herkes gibi.
Doğayı çok zorladık. İnanılmaz yıprattık.
Teknolojik olarak gelişirken doğal
dengeleri bozduk. Hayvanlara ve bitkilere
yaşam hakkını kısıtladık. Bunun
sonucunu da ağır ödüyoruz. Derhal
ders alıp kendimizi düzeltmemiz lazım.
Bütüne fayda yaratacak iyileştirici hareketleri
gündeme taşımak lazım.