Avatar Atakan'ı hatırlarsınız.
2016 yılının 'Survivor' yarışmasını kazanan milli kickboksçu. O sezonda mertliği, dürüstlüğü ile bu köşeden çok sayıda övgü almıştı.
Ama boş bulunduğu, belki de şuursuz olduğu bir ana denk gelen bir 'arkadaş' videosunda Türk halkına hakaret ettiği görüntüler sosyal medyaya düşünce, pek çoklarının onunla ilgili olumlu düşüncesi değişti. Bu olayla birlikte Avatar Atakan yerden yere vuruldu. Büyük bir lince uğradı. Gazetelere manşet, haber bültenlerine konu oldu. Yazılıp çizilenler eleştiri boyutunu aşıp 'imha edici' bir boyut kazandı. Oysa dost meclislerinde, özel ve samimi anlarda hangimizin ağzından uygunsuz kelimeler çıkmıyordu ki... Atakan, en samimi arkadaşının bu mahrem görüntüyü internete salacağını bilse, o sözleri söyler miydi?
Aynı Avatar Atakan, geçen hafta Almanya'da lösemi hastası 2 yaşındaki minik kız Noemi için ringe çıktı. Rakibini nakavtla mağlup etti ve maçtan kazandığı 850 bin lirayı o küçük kıza ve onun gibi lösemi ile mücadele edenlere bağışladı.
Gelin görün ki, bu 'güzel' haber sosyal medyada yankı bulmadı, gazetelerin birinci sayfalarına, haber bültenlerinin ilk sıralarına taşınmadı.
Geniş haliyle sadece Takvim gazetesinde rastladım. Bir de İbrahim Sadri, atv'nin hafta sonu kahvaltı haberlerinde söz etti, o kadar...
Avatar'ın bilinçsizce, kontrolsüz olduğu bir anda söylediği üç kelime günlerce sosyal ve konvansiyonel medyaya konu olmasına rağmen, Almanya'daki müthiş insanlık dersinden neredeyse kimsenin haberi olmadı.
Konuyu gündeme getirmek de her zaman olduğu gibi medyanın bir recm meydanı, internetin darağacı haline getirilmesiyle mücadele etmeye çalışan şu naçiz kulunuza düştü...
Diyeceğim o ki; iyilik ve güzelliklere sırtımızı dönüp kötülük ve çirkinliklere mercek tuttuğumuz sürece bu dünyadan daha çoook şikayet ederiz.