Vallahi ne yalan söyleyeyim, ödül almaktan çok mutlu oluyorum. Sağ olsunlar, verdikçe veriyorlar. Ben "Hayır, bana ödül vermeyin, istemiyorum, verirseniz gelmem, gidin gençlere verin" filan diyenlerden de değilim.Nereden ödül gelse, koşa koşa gidiyorum. Verenlere, takdir edenlere, seçenlere teşekkür etmek için. Tek sorun, sayısı 300'e yaklaşan ödüllere evde yer bulmak. Bir dönem, koyacak güvenli yerim olmadığı için çalıştığım Vatan gazetesindeki odamda duruyordu ödüllerim. Oda komşum, değerli meslektaşım Selahattin Duman, geldiğim ilk gün "Hayırlı olsun" demek için odama girdi, sonra hiçbir şey söylemeden geri çıktı. Ertesi gün köşesinde yazdıklarını kahkahalarla okudum: "Adamın odası küçük ama ödüllerle öyle dolu ki, ceketini giymek için dışarıya çıkmak zorunda kalıyor..."
Ama bazen cismi olmayan ancak gönül rafımda tüm ihtişamıyla sakladığım ödüller de geliyor. Tıpkı ödüllü oyuncu Uğur Kanbay'ın mektubu gibi. İşte onlara paha biçilemiyor...
"Merhaba Yüksel ağabey. Ben Uğur Kanbay. 15 sene önce TGRT'de yayınlanan Show Time diye bir yarışmada, canlı yayında şiiri unutup halk oylamasında birinci olmuştum ve siz de bu anı 'Masumiyet ve iyi niyetin karşılığı, yetenekli bir genç' diye yazmıştınız.
BİRÇOK ÖDÜL ALDI
Aradan 14-15 sene geçti ve ben bu sene kendim yazıp yönettiğim ve oynadığım Eylül oyunu ile Afife Tiyatro Ödülleri'nde Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı, Sadri Alışık Oyuncu Ödülleri'nde Yılın En İyi Genç Oyuncusu, Direklerarası Ödülleri'nde Tek Kişilik Prodüksiyon, Üstün Akmen Ödülleri'nde ise Umut Vaadeden Erkek Oyuncu ödüllerini kazandım. Bu sene de Hıncal Uluç törende giydiğim smokin dolayısıyla verdiğim özenden bahsetmiş köşesinde. 15 sene önce o ışığı gördüğünüz bir genç olarak bu anıyı paylaşmak istedim. Saygılar..." Şu aldığım ödülün güzelliğine bakar mısınız?