Öncelikle işçinin, emekçinin, tüm üretenlerin 1 Mayıs'ını kutlarım... Aslında bugün bir bayram, 1 Mayıs bayram havasında kutlanmalı.
Yine Taksim inatlaşması bu bayramı gölgeleyecek, meydanlar gaz bulutlarıyla kaplanacak, yine cam çerçeve inecek, inşallah ölen olmaz.
Farkında mısınız; 1 Mayıs'larda işçinin, emekçinin haklarını değil, meydanlarda yaşanan çatışmaları konuşuyoruz. Her 1 Mayıs'ta, marjinal grupların şovu ve polisin orantısız güç kullanımı başrolü oynuyor.
Başka ülkelerde de benzer çatışmalar yaşanıyor ama birçok gelişmiş ülkede 1 Mayıs, işverenlerle emekçilerin birbirlerini dinledikleri, sorunları çözmek için ortak akılın devreye girdiği bir gün.
Bugün haber kanalları yine sadece Taksim'i ve olayları haber yapacak, emekçilerin sorunları gündeme gelmeyecek.
EMEKÇİ UNUTULUYOR!
Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın yaptığı araştırmaya göre; dünyadaki en zengin 85 kişinin serveti, en fakir 3.5 milyar insanın toplam mal varlığına denk geliyor. Dünya nüfusu yaklaşık 7 milyar olduğuna göre, 85 kişinin toplam mal varlığı dünya nüfusunun yarısına bedel.
Bu rapor hâlâ gündemde ve biz hariç birçok ülkede 1 Mayıs'ta yine bu ve buna benzer raporlar konuşulacak.
Oxfam'ın raporundaki en can alıcı tespit şu: İnsanlar ileriye doğru birlikte hareket etmek yerine, ekonomik ve siyasi güç bakımından gitgide ayrışıyor. Bu da toplumsal gerilimi artırırken toplumsal çöküş riskini de yükseltiyor.
Bu gelir dağılımındaki adaletsizlik, bir gün bir yerde patlayacak. İnsanoğlunun evrimi, bu adaletsizliğe bir gün 'Dur' diyecek.
Artık dev küresel markalar, zengin iş dünyası tehlikenin farkında ve bu çöküşü durdurmak için çözüm arayışı içindeler.
Biz ise yıllardır Taksim inatlaşmasının gölgesinde geçiriyoruz 1 Mayıs'ları.
Hadi Oxfam'ın raporunu geçtim, bari kendi sorunlarımızı tartışsak... 1 Mayıs, işverenlerle emekçilerin birbirlerini dinlemelerine, sorunları tartışıp çözüm yolu bulmalarına vesile olmalı.