Hep söylediğim gibi, bu ülkede insanlara en zor mesajları en kestirme yoldan anlatmanın yolu dizilerden geçiyor.
atv'nin yeni dizisi
"Aşk Bir Hayal" son günlerin en tartışmalı konularından birini,
"halk adına, halkın gözüyle" ekrana sermesi açısından son derece önemli bir misyon üstleniyor. Diziyi henüz izlememiş olanlar için kısa bir özet: Olaylar
Mardin ve yöresinde geçiyor. Geniş bir ailenin üyeleri, yöredeki pek çok ailenin huzurunu kaçıran o kanlı ikilemin tam ortasında. Kandırılıp dağa kaçırılan ve ailesinden uzaklaştırılan gençler, ana babalarının kanayan yarası olmuş. Biri, operasyonda ele geçiriliyor. Diğer kardeş, kızıp, dağa çıkıyor ve terör örgütüne katılıyor. Ona
"kirve" diyen can dostu, ikna edip, geri döndürmek için peşinden dağa çıkıyor. O sırada asker yeni bir operasyon yapıyor. İki gün önce damatlık heyecanını yaşayan delikanlı, o çatışmada vurulup, ölüyor. Ve kaderin cilvesine bakın ki, operasyonu yöneten teğmen ile ölen gencin kardeşi olan genç kızın arasında alevlenmiş bir
"yıldırım aşk" var. Teğmen, ölenin cesedini teslim etmek için hastanede bulunurken, acılı yari ile göz göze geliyor. Kız diyor ki;
"Sevdiğin herkese ölüm getiriyorsun. Sen hiç kimseyi sevme teğmen, hiç kimseyi sevme..." Dizide tüylerimi daha fazla diken diken eden sözler ise oğlu operasyonda yakalanan bir annenin, haberi alır almaz söyledikleriydi:
"İnsan, oglu cendermeye düşti diye sevinir mi? Ben seviniyem işte... Heç deelse şimdi bilirim ki sagdır!.." Aşkın, toza toprağa, baruta karışarak
"hayal" haline geldiği bir coğrafya... Anaların, eşlerin, yavukluların kanlı gözyaşlarıyla sulanan ve her sulandığında yeni ölümler doğuran topraklar... Boşverin politikaya bulanmış sığ söylemleri... Olan biteni
"hayatın ta kendisinden" dinleyin. Hiçbir politik demeç,
"yaşanmışlıkların" kelime hazinesine sahip değildir çünkü... Açılım... Bu dizi, bir kelimeyi bir cümleye, bir cümleyi bir öyküye, bir öyküyü bir dünyaya çevirecek decoder gibi.
"Aşk Bir Hayal" çok şey anlatacak, çook...