'Dersimiz Atatürk' filminin basın gösterimine giderken yolda Birgün gazetesinin sinema eleştirmeni Cüneyt Cebenoyan'a rastladım. Cebenoyan, "Okuldayken bazen dersten kaytarırdık. Şimdi eleştirmen olarak bu dersten kaytarma gibi bir lüksümüz yok" dedi ve ben de, birkaç saniyeliğine de olsa çocukluk yıllarıma ışınlandım... Evet, çocukluk işte... Bir şeyler zorla öğretilmeye çalışılınca kaytarma duygusu devreye giriyor. İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını birden ezberlemediğimiz için ceza alırdık. "Atatürk, 1881'de Selanik'te doğdu, annesinin adı Zübeyde Hanım..." diye başlayan Atatürk'ün hayatını hepimiz ezberlemiştik. Oysa en büyük hata anlamak yerine ezberlemekti. 10 Kasım, hafta sonuna denk geldiğinde okuldaki törene istemeye istemeye giderdik. Çünkü televizyonda çizgi film vardı ama yoklama yapılırdı, gelmeyenler müdüre bildirilirdi. Yanlış anlaşılmasın, "Atatürk sevgisiyle büyümedik" demiyorum. Tıpkı 'Hababam Sınıfı'nda olduğu gibi, biz de yeri gelince Atatürk'ün 'Gençliğe Hitabesi'ni gururla okurduk. Benim bahsetmek istediğim resmi ideolojinin, o çok sevdiği Atatürk'ü bile doğru dürüst anlatamamasından bahsediyorum.
O BURUN NEYDİ ÖYLE!
Hadi daha net söyleyeyim: 37 yaşındaki ben, 'Dersimiz Atatürk'ü kıskanarak izledim. Kendi kendime, "Keşke bizim zamanımızda da böyle filmler çekilseydi" dedim. Filme gelince... Doğrusunu söylemek gerekirse bir eleştirmen olarak bu film hakkında kalem oynatmak çok mümkün değil. Çünkü film; tıpkı adı gibi, 'çocuklar için ders' niteliğinde çekilmiş, yarı belgesel bir çalışma. Ama perdeye yansıyan eğlenceli, keyifli bir ders. Filmin derdi ise Atatürk'ün hayatını en yalın, en sade şekilde anlatmak. Hamdi Alkan'ın da yönetmen olarak performans sergilemek gibi bir çabası olmamış. Oyuncusundan ışıkçısına setteki herkes ünlü tarihçi Turgut Özakman'ın önderliğinde sadece çocukları hedef alan, sade, öğretici bir belgesel çekmek için uğraşmış. Eğer ille de eleştiri isteniyorsa, Özakman'dan Atatürk'ün hayatına dair daha ilginç bilgileri senaryosuna koymasını beklerdim doğrusu. Ya da hakikaten çok azımızın bildiği bazı tarihi gerçekleri açıklayabilirdi. Tabii bunu bir yetişkin olarak beklerdim. Film, çocuklar için çekildiğine göre sözü fazla uzatmaya gerek yok. 'Dersimiz Atatürk', her karesinde Atatürk'ü yüceltmek ve onun sevgisini çocuklara aşılamak için çekilmiş. Yani bir tartışma başlatmak ya da olaylara farklı bir açıdan yaklaşmak gibi bir hedefi yok. Kısacası Atatürk bu filmde de tanrısallaştırılıyor. Filmde öğrenciler, tarihçi dede Çetin Tekindor'a, "Atatürk'ün hiç mi hatası yoktu?" sorusunu yöneltiyor ama o da "Belki özel hayatında vardı ama devlet işlerinde hata yapmamak için elinden geleni yaptı" açıklamasıyla geçiştiriliyor. Merak etmeyin, derdim Atatürk'ün hatalarının avına çıkmak değil, sadece daha objektif olabiliriz demek istiyorum. Tabii bu objektifliği bir çocuk filminde aramak fazla lüks kaçabilir ama yetişkinler için çekilen yapımlarda bu noktaya daha önemle yaklaşmamız gerekiyo Oyunculuklara gelince... Halit Ergenç, 'Veda'daki Sinan Tuzcuoğlu'na göre Atatürk'ü daha oturaklı oynamış. Yani Atatürk'ün o güçlü ama sakin havasını daha iyi hissediyorsunuz. Büyük usta Tekindor, filmde Özakman'ın rolünü üstlenmiş. Çocuklara büyük bir aşk ve sevgiyle Atatürk'ü anlatıyordu. Filmin en canlı, kendinizi özdeşleştirebileceğiniz karakterini perdeye başarıyla taşıdığını söyleyebiliriz. Çocuk oyuncular da iyi seçilmiş. Hepsi doğaldı, kendilerini hiç kasmamışlar. Doğrusu onların sahneleri gizli kamerayla mı çekildi diye düşündüm bir an. Sanki karşılarında kamera yoktu. O çok bahsedilen, öve öve anlatılan Atatürk'ün makyaj tasarımını beğendiğimi söyleyemem. 'Ben makyajım' diye bağırıyordu adeta. Ve o burun neydi öyle! Çok büyük olmuş arkadaşlar. Aslında bu noktada da hataya düşüyoruz; Atatürk'ü canlandırmak, onun birebir kopyasını perdeye taşımak olmamalı.
ÖĞRENCİLERE İZLETİLSİN
Sona doğru toparlarsak 'Dersimiz Atatürk' sadece çocuklar için çekilmiş, iyi niyetli bir çalışma. Yetişkinlerin ders olarak fazla bir şey kaçıracaklarını sanmıyorum. Özakman, Atatürk sevgisini çocuklara aşılamak istemiş ve bunda da başarılı olmuş. Bence öğretmenler, anne ve babalar çocuklarını ellerinden tutup bu filme götürmeliler. İnşallah onlar büyüyüp birer yetişkin olduklarında da Atatürk'ü daha objektif anlatan bir film çekilmiş olur. Atatürk'ün dehasını, mucize kabul edilen başarılarını anlatırken, tarihe objektif bakmayı ihmal etmeyen bir filme hâlâ çok ihtiyacımız var.