Alabildiğine bir sessizlik, yıldızlar gökyüzüne dökülmüş, ayın şavkı etrafında gecenin karanlığı dağılıyor... Sessizliğe eşlik eden ateşböcekleri ve Çoruh nehrinin akışı... Soğanlı Dağları'na bakan vadinin omuzlarında rakım 1500 metre, sohbetimizin konusu ise sanat ve koku...
Geçtiğimiz hafta Bayburt'a çağdaş sanatı ve geleneksel el sanatlarını tek bir çatı altında sunan Baksı Müzesi'ndeydik. Bulunma nedenimiz ise yüzde 100 Türk sermayeli bir koku şirketi olan Seluz'un, Baksı Koku Projesini; projenin tasarımcısı Ahmet Yiğider'den dinlemekti. Bir mekanın sınırlarının belirlenmesinde etkin olan koku ile ilgili anekdotlar paylaşan Yiğider, Baksı kokusunu oluşturan koku öbekleri ile bize koku seansı deneyimi yaşattı. Profesyonel parfümörler kadar olamasak da bu deneyim sayesinde artık kokuya dair bizim de edeceğimiz bir çift sözümüz olmuş oldu. Bu kokunun ortaya çıkış hikayesine gelecek olursak... Baksı Müzesi coğrafi gerçekliği ve bölgeyle ilişkisinin ötesine geçerek müzenin kurucusu Prof. Dr. Hüsamettin Koçan'ın hayalini gerçeğe dönüştürdüğü bu süreçteki azminden besleniyor. Baksı kokusunu ziyaretçiler, müze yararına satın alabilecek.
Tabii bu vesile ile de Baksı Müzesi'nde müzenin kurucusu ve sanatçı Hüsamettin Koçan'ın 'Ayağımdaki Diken' sergisini de Hüsamettin Koçan ile birlikte gezme imkanı bulduk. Müzede ayrıca önde gelen sanatçıların eserlerinden oluşan nitelikli bir çağdaş sanat koleksiyonu ile geniş bir halk resimleri koleksiyonu ve yerel el sanatlarını yansıtan özgün örnekler de bir arada yer alıyor.
Baksı Müzesi bugüne dek çokça yazılmış olabilir fakat değinilmeyen en önemli nokta; Bayburt'u, Türkiye'de ve dünyada yeni bir sanat destinasyonu haline getirmiş ve bilindik sanat rotalarına yeni bir boyut kazandırmış olması
.