Onu gördüğüm her sefer, içimden aynı duayı okurum: "Allah'ım, bana da eğer onun yaşına erişirsem aynı yaşama sevincini, aynı enerjiyi, aynı meslek coşkusunu nasip et..."
Cumartesi akşamı Etiler Lisesi'nde onun için bir aradaydık. 'Biz' dediğim kimler mi? Aydın Boysan, Göksel Kortay, Atilla Dorsay, Ali Kırca, Rıza Silahlıpoda, Ali Kocatepe, Nebil Özgentürk, Çiğdem Tunç, Güven Taner ve niceleri... Kalkıp onun için birer konuşma yapmaya çabaladık. Ama ne çare! En güzel konuşmayı finalde yine o yaptı, her zamanki gibi...
Halit Kıvanç tip olarak da, karakter yapısıyla da benim babama çok benzer. Tıpkı onun gibi hakimlik mesleğiyle hayata atılmış, sonra suyun yolunu bulması gibi en verimli olduğu alana yönelmiştir. Bu nedenle 'babam' gibidir. Onunla ilgili her kutlamada aile üyelerinin bulunduğu sıraya yerleşmem, sevgili oğlu Ümit Kıvanç'ın omuz başında durmam da bundandır.
Ben konuşmama başlarken dedim ki, "Etiler, Halit Kıvanç'a saygı ödülü verecek dediklerinde, 'Geç kalmış bir ödül' diye düşündüm. Seneye Akat'lardan da sevgili Aydın Boysan hocama bir ödül bekliyorum. Bu böyle Sümerler, Asurlular, Babilliler diye gider... Çünkü ben aklım erip de televizyonun karşısına geçtiğimde önümde Halit Kıvanç duruyordu. Aradan yarım yüzyıl geçti, hâlâ ekranda duruyor. Kendisinin Roma'da gladyatör dövüşlerini anlattığından bile şüpheleniyorum..." İyi ki gözümü ilk açtığımda karşımda Halit Kıvanç varmış. Yoksa bu mesleği seçer miydim bilmem...
Törende sevgili Ali Kırca ağabeyim harika bir öneride bulundu. Dedi ki, "Onun Türk sporuna hizmetleri saymakla bitmez. Mutlaka ismi bir spor tesisine verilmeli." Yürekten destekliyor ve ben de kendi önerimi dillendiriyorum: Önümüzde Avrupa Futbol Şampiyonası var. TRT, Halit Kıvanç ağabeyimi 'şeref konuğu' olarak Fransa'ya götürse, bir maç sırasında önüne mikrofonu koysa ve en azından bir bölümünü ona anlattırsa... Anlattırsa da, 'maç nasıl anlatılır' hep birlikte hatırlasak...
Yaşasın, yaşatanları yaşarken hatırlayanlar...