Siyasetin hareketli gündemi arasında 'önemli haber' güme gitti. Zonguldak'ta kaçak maden ocağında göçük meydana geldi. Mahsur kalan dokuz maden işçisi 14 saat sonra güçlükle kurtarılabildi.
Peki ya kurtarılamasalardı?
Bugün yine ağıtlar, feryatlar işitecek, sayfa sayfa yorum okuyacaktık...
Göçük gece olmuş ama ilgililere, ailelere ancak sabah saatlerinde haber vermişler.
Neden?
Olay medyaya yansımasın diye... Demek ki memlekette, adına 'maden ocağı' denilen köstebek yuvalarında neredeyse her gün, her hafta benzer bir facianın eşiğinden dönülüyor da kimsenin ruhu duymuyor...
İşçi yakınlarının iddiasına göre; denetim için müfettişlerin geleceğini duyan maden sahibi, girişe duvar ördürüyor, müfettişler gidince duvarı yıktırıp ilkel şartlarda üretime devam ediyormuş.
Benim asıl anlamadığım, 'kaçak madenlerin' nasıl tespit edilemediği... Trafikteki binlerce sarı araç içinden 'korsan taksiyi' bile tespit edebilen devlet, kaçak olan madeni nasıl bulup da kapattıramaz?
Mühürlü madeni açıp işletene, dünyanın görüp görebileceği en ağır cezayı nasıl olur da kesemez?
Bu yazıyı niye mi yazdım?
Türkiye'de tekerlek kırıldıktan sonra yol gösteren çok oluyor da ondan...
Eğer 301 vatan evladı şehit olduğu gün değil de, dokuz işçi 'tesadüfen' kurtulduğu gün bu yazıları yazmazsak, hep beraber suça iştirak etmiş olacağız, o yüzden...