Adem Amca ile Yaren leyleği artık bilmeyenimiz yok. Bursa Eskikaraağaç'ta balıkçılık yapan Adem Yılmaz her bahar göç zamanı Yaren'i bekliyor. O da 10 yıldır sektirmeden gelip, Adem Amca'nın kayığına konuyor. Ondan sonrası neşe-i muhabbet...
Onların yeni fotoğrafına sosyal medyada rastladım. Adem Amca elinde çay, bir sandalyeye oturmuş, karşı evin damındaki Yaren ile bakışıyor. Kimbilir belki de bizim duyamadığımız bir gönül lisanı ile konuşuyorlar...
Meğer Yaren her akşam üzeri üç sokak ötedeki yuvasından kalkar, Adem Amca'nın evinin karşısına konarmış. Laklak için...
Şu sayfamdaki fotoğrafa dikkatlice bakın. Sanırsınız bir Federico Fellini filminden fırlamış...
Sahi, bu şahane öyküden film, animasyon ya da çocuklar için bir masal kitabı çıkmaz mı?
Ee, daha ne bekliyorsunuz o zaman?..
Baksanıza, bana bile şiir için nasıl da ilham verdi:
HERKESE BİR YAREN GEREK
Bir yaşlı balıkçı bilirim gözü hep yükseklerde
Kibir ona uğramaz, siz bakmayın lafın gelişine
Tek derdi bir tanıdık kanat sesi duymaktır
Bu yüzden göğe dikkat kesilir her nisan gelişinde
Vuslatın ışığı, güneşi gölgeler önce
Sonra bulutların üzerinde bir siluet ipince
Bir çift kanat konar kayığa yelken misali
Umut olur yaşamın adı, leylek Yaren gelince
Belli ki leyleğin ömrü hep laklakla geçecek
Balıkçı Adem kimbilir daha kaç nisan bekleyecek
Kuş deyip geçme, bilinmez vefanın kimde boy verdiği
Yalnızlık Allah'a mahsus, herkese bir Yaren gerek
Barış Akarsu ölmeseydi...
O gün gelip çattı yine...
Sevgili kardeşim Barış Akarsu'nun ölüm yıl dönümü...
Ölümü bile fayda sağlamış, başka canları kurtarmıştı.
Kaza geçirdiği Bodrum'daki Torba Kavşağı yeniden düzenlenmiş, olası kazalar önlenmişti.
Peki ya ölmeseydi Barış, ne olurdu, hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm:
Barış Akarsu ölmeseydi, lösemili çocukların yüzü daha çok gülerdi.
Kulağımızda daha çok 'şarkı' birikirdi.
Pek çok yakışıklı için romantik komedilerde başrol kapmak daha da güçleşirdi.
"En güzel kim gülüyor?" anketlerine gerek kalmazdı.
Ereğli'nin sahillerinde kum-ateş-gitar üçlüsü boynunu bükmezdi.
Mavi motosikleti, asfaltı ağlatacağına, onun yokluğuna ağlamazdı.
Ve... Her 4 Temmuz'da önümdeki takvim bana ıslak ıslak bakmazdı öyle...
***
MEHMETÇİĞİN ASALETİ
Belli ki bu sezon da bol bol MasterChef konuşacağız.
Perşembe akşamı yarışan Zeytin Dalı Harekatı gazisi Ali Uysal'ın hikayesi gözlerimizden gurur yaşları boşalmasına sebep oldu. İki arkadaşıyla birlikte vurulmuş Ali. Gazetelerde görüp de belleğimize kazınan o birbirine kenetlenmiş iki elden birinin sahibiymiş meğer Ali Uysal. Komadaki silah arkadaşının elini tutmuş yan sedyeden.
Bir komutan da o elleri görüntülemiş. Bizimkinin eli barut siyahı, arkadaşının eli kan kırmızısı... Tedavisi devam ederken yeniden koşmuş cepheye. İçinde kalan şarapneller ne zaman iltihaplansa, komutanından izin alıp, ameliyat oluyor, yeniden silah arkadaşlarının yanına koşuyormuş...
Sonra ne dedi biliyor musunuz bizim gazi Ali? "Hikayemin, tabağımın önüne geçmesini istemiyorum." Şu aslan Mehmetçiğin asaletine bakar mısınız?
***
YAPMAYIN BUNU
İstanbul'da çocukları zorla çalıştıran dilencilik çetesine baskın düzenlenmiş.
Dilencilerin günlük hasılatını, tutulan not defterlerinde satır satır gördük. Sonra çete liderlerinin hesap hareketleri serildi önümüze. Haberi sunan muhabirler, dilencilerin elde ettiği aylık kazancı, asgari ücretin katlarıyla karşılaştırdı filan...
Yapmayın, efendiler, eylemeyin haberci dostlar.
O paraları açık edip de, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmeyin. Şu geçim sıkıntısında milleti yoldan çıkarmayın, ne olur...
***
Gaf kürsüsü
Aylar sonra kürsüdeyim.
Atv Haber'in başarılı muhabiri Meryem Nas'tan söz ederken "Spiker" demişim. Belki de Allah söyletmiştir. Haydi Meryem, göreyim seni...
***
Zap'tiye
Dönem dizilerine bakıyorum da, Macar Kralı'ndan, Bizans Tekfuru'na kadar hepsi şakır şakır Türkçe konuşuyor. Meğer o zamanlar dünya dili İngilizce değil, Türkçe imiş. Sonradan yoldan çıkmış kefere...
***
Ne demiş?
"Polisiyeleri ben de sevebilirdim, eğer masum insanlar ölmeseydi..." (Atv'nin polisiye dizisi Baş Belası'nda Başkomiser Şahin'in sözü)