Hatırlarsanız, Zeynep Korel'in benimle yaptığı söyleşideki 'Annem beni yaşarken öldürdü' sözleri uzun süre konuşulmuştu. Bu sözlerin ardından hukuki açıdan da harekete geçti Korel ve babasından kalan mirasın paylaştırılması için dava açtı. Dava geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Mahkeme mirası sekize böldü. İki payın anne Hülya Darcan'a verilmesine, geriye kalanların ise üçer pay olarak kardeşler arasında paylaştırılmasına karar verdi. Ben de bu gelişmelerin üzerine Zeynep Korel'i aradım. Bu arada Korel'in konuşmamız sırasında ortaya attığı iddialara anne Hülya Darcan veya kardeşi Bergüzar Korel cevap vermek isterse bu köşeden yayınlayacağımı da özellikle belirtmek isterim. Mahkemenin verdiği karardan çok memnun olduğunu söyleyen Korel, "Ben uzun süre bu davayı açamamak için direndim aslında ama kardeşim ve annem beni buna mecbur bıraktı" dedi.
'LANETLİYMİŞİM GİBİ'
Korel, sözlerine şöyle devam etti: "Kim ister ki böyle bir duruma düşmek? Bu dava annemin beni uçurumdan atmasının bedelidir. Annem ve kız kardeşim beni hedefe koydu medya üzerinden. Sanki 'lanetli' biriymişim gibi göstermeye çalıştılar. Halbuki ben Amerika'da kendi halimde hayat mücadelesi veriyordum. Fitili ateşleyen ise 'temizliğe gidiyorum' sözlerim oldu. Yalan mı söyleyecektim? Neden bu işi yaptığımı da açıkladım uzun uzun. Her şeye rağmen yine bu davayı açmayacaktım ama Bergüzar'ın avukatıma 'Biz onun kızına para veriyoruz, hâlâ mirasın peşinde mi?' mesajı bu fikrimi değiştirdi. Sen kızımın teyzesisin. Ona yedirdiğin yemeğin veya cebine koyduğun harçlığın mı hesabını tutuyorsun? Çok acı. Yeğenine verdiği desteği mirasa say diyor aklınca Bergüzar. Annem deseniz o ayrı zaten. Babamın daha cenazesi kalkmadan evde mal paylaşımı yapmış bir kadındır benim annem. Bergüzar da annemin mal paylaşımına müdahil olmuştu. Babamın cenazesinden bir gün sonra da annem vekaletimi almak için beni o yıkılmış halimle notere bile götürmüştü. Hiç unutmuyorum o günü. Ben arabada ağlıyordum, canım yanıyordu, annem ise mal mülk peşine düşmüştü. Babamın ölmeden kısa bir süre önce büyük bir hevesle Kazdağları'nda yaptırdığı evi gözünü kırpmadan sattı benim onayımı bile almadan. Onun için hatıranın bir önemi yok. Sattığı o evle Çeşme'den kendine mülk aldı. Babamın bir arsası da kayıp. Tapuda avukatım Essenur Ezgi araştırdı ama bulamadı. Onu da benden habersiz sattığını düşünüyorum. Benim için paranın hiçbir önemi yok. Bana öyle büyük bir travma yaşattı ki annem ve Bergüzar, dünyayı bana verseler de artık önemi yok. Çok kötü günler yaşadım onlar yüzünden. Benim onlarla bir bağım kalmadı artık.
BENİ YAŞARKEN ÖLDÜRDÜLER
Attıkları iftirayı düzeltmek için çıkıp özür dileselerdi ben her şeyi geride bırakacaktım ve bu noktaya gelmeyecektik. Özür dilenseydi ne dava açardım ne de bir açıklama yapmak zorunda kalırdım medyaya. İki tarafın avukatları arasında 'Özür dilenirse konu kapanır' şeklinde konuşma da geçti. Ama yalanlarında ısrar ettiler. Kızımı da zehirlemeye çalıştılar. Artık annem de, Bergüzar da ailemin bir parçası değil, yabancılar benim için. Canım babacığım iyi ki bu hale geldiğimizi görmedi, yoksa kahrından ölürdü. Beni telefon dahil her yerden engelleyen annem Hülya Darcan'ı ve kardeşim Bergüzar'ı asla affetmiyorum. Onlar beni yaşarken öldürdü, cenazemi de kaldırdılar."