Yazıyı cuma sabahı yazıyorum. Siz pazar günü okuyacaksınız. O zamana kadar Fenerbahçe-Beşiktaş maçındaki rezalet ile ilgili pek çok yorumu okumuş, tartışmayı izlemiş olacaksınız. Öyleyse görevim size 'farklı' bir şeyler okutmak. Şikayet ya da komplo teorisi yerine 'çözüm' önermek.
Şimdi kendinizi aşağıda sıralayacağım kişilerin yerine teker teker koymanızı istiyorum:
Kaportacıda haftalıkla çalışan bir tamirci çırağısınız. Gönül verdiğiniz takımı kupa yarı finaline uğurlamak için iki aydır biriktirdiğiniz parayla bilet alıp Kadıköy'e gittiniz ve maç yarıda, hevesiniz kursağınızda kaldı. İsyan etmez misiniz?
Çocuğunuzu sırtınıza alıp ona ilk kez statta maç heyecanı yaşatmak için tribüne oturdunuz. Gördüklerinden sonra çocuğunuza futbolun eğlenceli bir spor branşı olduğunu nasıl izah edeceksiniz?
Yayıncı kuruluşun yöneticisi olduğunuzu varsayın. Onca reklam sözleşmesiyle reklam topladınız. Ama maç yarıda kaldığı için çoğunu yayınlayamadınız. Ne yapacaksınız?
Dokuz yıldır Türkiye Kupası'na sponsor olan bankanın reklam ve halkla ilişkiler sorumlusu olduğunuzu düşünün.
Paranızla rezil olmaya, adınızın terör olayları, provokasyon ve komplo teorileriyle manşetlere çıkmasına nasıl tahammül edebilirsiniz?
Garibanın tekisiniz. Bırakın maça bilet almayı, vapurla Kadıköy'e geçecek kadar bile paranız yok. 40 yılın başında açık kanalda 'bedavadan maç keyfi yaşamak için' ekran başına geçtiniz. Ama o bile nasip olmadı. Ne hissederdiniz?
Yedi düvel Türkiye'nin üzerine çullanmışken, Türk milleti için çalışan, çabalayan vatanperver bir siyasetçisiniz. İşiniz, Türkiye'nin özellikle batıdaki imajını savunmak, güçlendirmek, pekiştirmek. Ama cuma sabahı bir de bakıyorsunuz; tüm yabancı haber ajansları, önemli gazeteler Türkiye'deki 'futbol vahşetini' manşetlerine taşımışlar. Türkiye'yi dünya üçüncüsü yapan 70 yaşındaki Şenol Güneş'in kafasındaki beş dikiş, Avrupa'nın en ünlü spor gazetelerinin manşetlerinde... Kahrolmaz mısınız?
2024 Dünya Kupası'na Türkiye'nin evsahipliği yapması için yıllardır gece-gündüz emek veren bir bürokratsınız.
Perşembe gecesi Kadıköy'de yaşananların ardından FIFA yetkililerinin yüzüne nasıl bakacak, onlardan nasıl organizasyon talep edeceksiniz?
Şimdi bu olaylara sebep olanların, yukarıda saydığım milyonlarca kişiye 'tazminat borcu' vardır.
İşte bu nedenledir ki, o stada provokasyon için gelenler tespit edilip mahkemeye çıkarıldıklarında sadece münferit bir tribün taşkınlığından dolayı yargılanmamalı. Çünkü bunun adı vatan hainliğidir, bölücülüktür, gasptır, cinayete tam teşebbüstür. Onlara maddi-manevi öyle büyük cezalar verilmeli ki, bir daha hiç kimse tribünleri fitil yapıp Türkiye'yi ateşe verememeli...