GEZİ Parkı eylemleri, pek çok yönüyle tarihe geçecek cinstendi. Eminim, böyle bir eylem, Türkiye'den başka, dünyanın hiçbir ülkesinde yaşanmamıştır ve asla yaşanmayacaktır.
Taksim, dünyada ilk kez gaz maskesinin, deniz gözlüğünün işporta tezgahında "Gel abla, ne biber gazı geçiriyor, ne sarin gazı" diye bağırılarak satıldığı yer oldu.
Pet şişeden gaz maskesi üretmek, Türk mucitlerine nasip oldu.
Gezi Parkı'nda bir gün önce bira şişeleri yan yana dizilerek T.C. yazıldı. Bir gün sonra Miraç Kandili nedeniyle kandil simidi dağıtıldı.
Parkta memleketi yönetenlere akıl ve pozitif davranış bilinci aktarma amaçlı yoga seansı da vardı; Mevlit Kandili'nin kutlandığı gece Kuran okuyup namaz kılan da...
70 yaşındaki Halime Teyze evinde yaptığı yaprak sarmayı, beş kilometre yolu yürüyerek getirip Gezi Parkı direnişçilerine dağıttı.
Bir başkomiser, elinde pankart taşıyan engelli vatandaşın tekerlekli sandalyesini taşıyıp merdivenlerden aşırdı. Aynı başkomiser bir saat sonra başına isabet eden saksı yüzünden yaralandı.
Sokakta polisin yanında bulunan elleri sopalı ne idüğü belirsiz siviller, kadınlara dayak attığı halde sokakta elini kolunu sallayarak dolaşırken, bu görüntüleri Tweet atan 29 genç tutuklandı.
Polisin zırhlı akrep aracına elindeki koltuk değnekleriyle vuran engelli de vardı, ertesi gün elindeki çiçeği Toma'nın üzerine asan da...
Birileri Taksim'in orta yerinde belediye otobüsünü yaktı. Birileri ertesi gün gelip bu enkazı kütüphane yaptı.
Günlük kazancı 30-40 lirayı geçmeyen simitçi, bir tabla simidi "Çorbada bizim de tuzumuz olsun" deyip eylemcilere dağıttı.
Herkes Gezi Parkı derdindeyken; can derdine düşen hurdacı, bakırları toplayayım derken, AKM'nin beşinci katından düşüp ağır yaralandı.