23 Nisan tatilini fırsat bilip üç günlüğüne Bodrum'a gittim. Gitmişken bir de Bodrum Çarşı'ya ineyim dedim. İnmez olaydım. Son yıllarda çehresi iyice değişen Bodrum'un en işlek bölgesi adeta replika çarşısı olmuş. Gün geçtikçe daha da azalan barların, restoranların yerini; dünyanın en ünlü markalarının taklit ürünlerini satan mağazalar almış. Hem de öyle böyle değil; tüm cadde boyunca onlarca mağaza açılmış. Son dönemin en trend markaları Off-White'ın montlarının birebir kopyası 500 TL'ye satılıyor. Moncler'nin tüm modellerini beşte bir fiyatına bulabilirsiniz. Ama ayakkabılarda, giyim ve çantalarda oldukları kadar başarılı değiller, mutlaka bir şekilde taklit olduğu belli oluyor. Çantalarda artık başka bir boyuta geçilmiş. Orijinalinden ayırmak gün geçtikçe zorlaşıyor. Mesela Dior'un moda dünyasını kasıp kavuran Saddle modelini, hatta var olmayan modellerini bile bulabilirsiniz. Hermes'in 2011'de çıkardığı, vintage olanının bile 100 bin dolara satıldığı Picnic Bag'ler vitrinde alıcısını bekliyor. Yakında markanın en pahalı ve en nadide modeli Himalayan'ı da görürsek şaşırmam. Belki yapmışlardır da ben göremedim. Şaşkınlık içinde turuma devam ediyorum... Vitrinde en lüks markaların saatlerinin yer aldığı bir mağazada duruyorum. Saatlerin sertifikaları yanlarına yerleştirilmiş. Safça "Bunlar orijinal mi?" diye soruyorum. Görevli, 32 dişini göstererek "Yok abla, ne orijinali!" diye cevaplıyor. "Peki o zaman neden koca koca sertifikalarını koymuşsunuz?" diyorum. Bana "Müşteriyi mağaza içine çekmeye yarıyor" diye karşılık veriyor. Gözüm biraz ilerideki Cartier markasının Love bilekliklerine gidiyor. Hem de yüzlerce ve her modelinden var. En ucuzu 25 bin TL etikete sahip olan bu bilekliklerin fiyatını sorma gafletinde bulunuyorum. Cevap: 100 TL! Bodrum replika çarşısından koşarak uzaklaşıyorum...