Tekne sayısının en yoğun olduğu yer olan Türkbükü koylarından bildiriyorum bugün... Bodrum koylarındaki tekne trafiği gerçekten de İstanbul'u aratmıyor. Tekneleri bağlamak için yer bulmak oldukça zor, Cennet Koyu neredeyse rezervasyonla koya giriş kabul edecek durumda. Akşam koyda kalabilmek için ya teknenin arkasından karaya ya da tonoza bağlı olmak gerekiyor. Tonoz ne mi? Koylarda bir nevi güç göstergesi; tonozunuz varsa teknenizin yeri hazır, kafanız rahat. Tonoz attırmak öyle kolay da değil. Bu arada ucu beton bloklarla deniz dibine sabitlenmiş zincirler döşemesi ile kurulan sisteme tonoz deniliyor. Türkbükü'ndeki tonozların sahipleri genelde ünlüler. Peki ya tonozu olmayan ne yapıyor? Demir atıyor. İşte o Türkbükü açığında duran teknelerin hepsinden aynı şikayet geliyor. "Demir attık gece, az kalsın yandakine çarpacaktı" diye başlayan hikayeler, aslında Yunan adalarının hâlâ bize açık olmamasından da kaynaklanan trafikten ortaya çıkıyor.
TEKNEYE KAHVE
Bu yıl kalabalığın dışında koylardaki yenilikler de dikkatimi çekti. Yüzen süper marketler, teknelere gelen peştemalciler, kıyafet satanlar, dondurmacılar, mısırcılar denizin ortasında tatil yapanlar için büyük mutluluk. Ancak bu yıl hizmete giren kahveciler ve masajcılar resmen deniz ortasında bulunmaz bir hizmet. Kahve Dünyası Algötür teknesinden bahsediyorum... Koyda bize doğru geliyor, görür görmez "Nasıl ya, siz ne yapıyorsunuz burada?" diye koşuyorum, tepkime gülüyorlar, sonra menü uzatıyorlar.
Göcek, Marmaris ve Bodrum'da hizmet veriyorlar. Kahveden kruvasana, şeker ilavesiz granolaya kadar denizin ortasında hiçbir şeyden eksik kalmıyorsunuz. "Fiyatlar kesin 5 katı daha fazladır" diyen olabilir ancak gayet makul. Latte, buzlu Americano 25 TL. Telefonla arıyorsunuz, dakikalar içinde teknedeler, valla bravo. Kahve Dünyası'ndan sonra bir bot daha yanaşıyor, Filipinli masöz "Masaj ister misiniz?" diye soruyor. Artık denizin ortasında bu kadarı da fazla diye geçiriyorum içimden. Kim düşündüyse aklıyla bin yaşasın.
FAHİŞ FİYATLARA İSYAN EDENLER HAKLI MI?
Bodrum'da tatil yapmanın bedelinin her geçen yıl daha da arttığı haberleri gündemden bir türlü düşmüyor. Peki nedir bu haberlerin gerçekliği ve bu duruma isyan edenler ne kadar haklı? Öncelikle Bodrum Türkbükü'ndeki lahmacun ya da beachlerin giriş ücretleri için "Fiyatlar uçtu" demek doğru değil çünkü bu haberler artık gelenekselleşti, neredeyse her yıl aynı cümlelerle servis ediliyor. Instagram'da bodrum_hesap_lütfen ve hessapp sayfaları ödenen hesapların faturalarını yayınlıyor. Geçtiğimiz günlerde örneğin Maça Kızı'nda 26 bin liralık hesap içindeki 24 adet suyun 960 TL olması konuşuldu. Bir su 40 TL. Maça Kızı'na gitmek bir tercih, isteyen suyun 5 TL olduğu bir yeri de seçebilir. Adisyona Orlando Bloom'la aynı mekanda yemek yeme ücreti yazılmıyor, "24 adet su" deniliyor. O 26 bin liralık hesabı incelediğinizde ise zaten yarısından fazlasının alkol olduğunu görüyorsunuz. Maça Kızı'nın yerinde olsam o adisyonu paylaşanı bir daha almam. Bu 960 TL'lik su gündemi; marka bir çanta ya da elbise için yapılan "Aaa 50 TL'ye herhangi bir butikten de alabilirdiniz" yorumundan öte değil.
Yani o mekanlara gitmek bir tercih meselesi, üstelik tüm bu fiyatlara rağmen mekan full ise eleştirmek değil, alkışlamak lazım çünkü başarı diye ben buna derim.
CİPSLER İÇİN 40 BİNDEN FAZLA İSTİHDAM
Yediğimiz patates cipsinin arkasında öyle güzel hikayeler var ki... Demet Evgar'ın marka elçisi olduğu Lays'in toplantısında Türkiye'nin dört bir yanındaki patateslerle üretilen Lays'in bu topraklara, çiftçilere ve doğaya büyük katkı sunduğunu öğrendim. PepsiCo'nun Türkiye topraklarında doğrudan ve dolaylı olarak 40 binden fazla çiftçiye istihdam sağladığını biliyor muydunuz? Ne mutlu yerel üretimin öneminin ve gerekliliğinin farkındalar, ülkemizin patateslerini, patates üretimini korumaya ve geliştirmeye de kararlılar.